Türkiye Barolar Birliği'ni (TBB) Olağanüstü Genel Kurul'a çağırmak için ihtiyaç duyulan yeter sayıya ulaşıldı. İstanbul, İzmir ve Ankara'nın aralarında bulunduğu 10 baronun talebi üzerine TBB'nin 1 ay içerisinde Olağanüstü Genel Kurul için tarih belirlemesi bekleniyor.
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya ve Aydın barolarının halihazırda Olağanüstü Genel Kurul çağrısı bulunuyordu.
Ancak Avukatlık Kanunu'nun 115. Maddesi'ne göre, TBB Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantıya çağrılması için en az 10 baronun yönetim kurullarının yazılı talebi olması gerekiyordu.
Geçtiğimiz gün Diyarbakır, Van ve Şanlıurfa Barolarının da Olağanüstü Genel Kurul çağrısı yapılması yönündeki kararıyla, gerekli sayıya ulaşıldı.
2021 yılının Mayıs ayında düzenlenmesi gereken bir sonraki Olağan Genel Kurul yerine, 10 baronun talebi sonucu Olağanüstü Genel Kurul yapılacak.
Kanun gereği TBB'nin Olağanüstü Genel Kurul için bir tarih belirlemesi gerekiyor. BBC Türkçe'ye konuşan baro başkanları, bu tarihin en geç bir ay içerisinde netleşeceğini öngörüyor.
Bu seneki adli yıl açılışının Yargıtay Başkanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenmesi yargı bağımsızlığı tartışmalarına neden olmuş ve 52 baro bu sebeple külliyedeki adli yıl açılışına katılmamıştı.
TBB yönetiminin külliyedeki adli yıl açılışına katılması ve bunu eleştiren barolarla ilgili "tuzu kuru" yorumunda bulunması tartışmaları alevlendirmişti.
BBC Türkçe'ye konuşan baro başkanları, avukatların yaklaşık yüzde 90'ını temsil eden 52 baronun itirazına rağmen Feyzioğlu'nun külliyede düzenlenen adli yıl açılışına katılmasını "yasaya aykırı" olarak değerlendiriyor.
Zira 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 110. Maddesinde TBB'nin ilk görevi, "Baroları ilgilendiren konularda her baronun görüşünü öğrenip, ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun düşünce ve görüşünü belirtmek" şeklinde ifade ediliyor.
Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel, "Bizler yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesini ciddi anlamda zedeleyeceği düşüncesiyle o toplantıya katılmadık ama Metin Bey çoğunluğun görüşünü belirtmek yerine köşkteki toplantıya katıldı" diyor.
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük de Feyzioğlu için, "Tabandan gelen değerlendirmenin tersine bir yaklaşım olarak o açılışa katıldı" diyor ve "Yürütmeyi ve tek adam rejimini temsil eden Cumhurbaşkanlığı'nın himayesinde olması yargı bağımsızlığına çok ciddi zarar verecek bir unsurdur" değerlendirmesinde bulunuyor.
Adli yıl açılış törenine katılmayan Antalya Barosu Başkanı Polat Bakkan ise Türkiye'de yargı bağımsızlığına güvenin hiç olmadığı kadar azaldığını belirterek Feyzioğlu'nun tutumunu eleştiriyor:
"Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı endeksinde haritada yerlerini bile göstermekte zorlanacağımız bazı üçüncü dünya ülkesinin gerisine düştük. Bunun sorumlusu avukatlar değildir. Adli yıl açılışı sürecinde, belki de tarihimizde yargıya duyulan güvenin en dip seviyeye düştüğü bugünlerin sorumlusu olan bir anlayışla mekânsal sorumluluğu bile paylaşmayız demiştik."
Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu Barış Pınarı Harekâtı sırasında katıldığı bir televizyon programında, "Uluslararası hukukun bu çatışmaları düzenleyen maddelerine göre, eğer silahlı güçler sivilleri kendilerine kalkan yapıyorsa saldırıya uğrayan devlet sivillerin hayatını korumak zorunda değildir" ifadelerini kullandı.
BBC Türkçe'ye konuşan baro başkanları ise Feyzioğlu'nun bu sözlerinin dayanağını oluşturan bir uluslararası hukuk maddesi olmadığını ve olağanüstü genel kurulu çağrısında bulunmalarında etkili olduğunu ifade ediyor.
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Feyzioğlu'nun sözlerinin hukuki bir dayanağı olmadığını ifade ediyor:
"Sivilleri korumak zorunda olmamakla ilgili birtakım uluslararası sözleşmelerden bahsediyor ama ortada böyle bir sözleşme yok. Her ne kadar Feyzioğlu konuşmasının devamında, 'Bizim silahlı kuvvetlerimiz kullanmıyor' dese de ilk kısımda yanlış bir bilgilendirme yaptı."
Antalya Baro Başkanı Bakkan da "Metin Beyin söylediklerinin tersi yönde uluslararası anlaşmalar var. Örneğin Cenevre Sözleşme ilk akla gelen sözleşme" diyor.
Baro başkanları ayrıca Feyzioğlu'nun adli yıl açılışında yaptığı konuşmasındaki, "Bizim için vatan söz konusu ise gerisi teferruattır, işte biz bugün bunun için buradayız" sözlerini hatırlatarak, 'hukuk bizim için teferruat değildir' değerlendirmesin bulunuyor.
Aydın, olağanüstü genel kurula gitme çağrısında bulunma sebeplerinden birinin bu açıklama olduğunu ifade ediyor ve "Biz o teferruat diye adlandırılan kısımda hayata dair temel hak ve özgürlüklerin olduğunu görüyoruz" diyor.
Şanlıurfa Barosu Başkanı Abdullah Öncel ise, Feyzioğlu'nun son dönemlerde S-400, Doğu Akdeniz ve Suriye politikaları hakkında 'adeta bir güvenlik uzmanı' gibi yorumlar yaptığını ve hukukun yanında olması gerekirken kendi kişisel hesaplarını öncelediğini savunuyor:
"Baroların görevi insan haklarını korumak savunmak ve bu kavramlara işlevsellik kazandırmak olduğunu ifade etmemize rağmen maalesef Metin Bey yine aynı tavrı sergilemiş ve kendisini eleştiren baroları terör ve terörizmle yan yana getirme talihsizliğinde bulunmuş ve nezdimizde meşruluğunu yitirmiştir."
"Ülkemizin son günlerde içinde bulunduğu durum karşısında hukukun yanında olmayı tercih etmesi gerekirken tamamen kendi kişisel hesaplarını ve bekasını koruma telaşı içine girmiş hukuk devletinin savunma ayağını yerel ve dünya kamuoyu önünde maalesef ayaklar altına almıştır."
Antalya Barosu Başkanı Polat Bakkan, olağanüstü genel kurul kararı almalarına sebep olan sürecin bu yılın başlarına dayandığını belirtiyor:
"Şubat ayında Sayın Feyzioğlu Rize'ye gitti ve bazı siyasi partileri ziyaret etti. AKP Rize İl Başkanlığı'ndan da bir fotoğraf verdi. Antalya Barosu'nun bazı delegeleri de bunu eleştirdiler ve Metin Bey'i istifaya davet ettiler. Metin Bey bunun üzerine öyle bir açıklama yaptı ki, kendisi gibi düşünmeyen, kendisini eleştiren herkesi terör ile ilişkilendirdi. TBB başkanı da olsanız böyle bir açıklama yapmak hiç kimsenin haddine değildir."
Bakkan, olağanüstü genel kurul çağrısında etkili olan diğer sebepleri şöyle sıralıyor:
"ÇHD'li meslektaşlarımızın hukuk göz göre göre katledilir bir şekilde en temel usul hükümleri bile yok sayılarak yargılandılar, mahkûm edildiler ama TBB'yi bu davada göremedik. Ardından TTB Merkez Konseyi'nin yaptıkları iki basın açıklaması nedeniyle yargılandıkları bir süreç oldu, TBB o davada da yoktu.
"Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının yargılandığı dava sürecini biliyorsunuz. Biz en başından beri bunları takip ettik ama TBB bu davada da yoktu. Dönemin karakterini bize gösteren düşünsel kodlarını çözmemize yarayan birtakım davalarda TBB hep suskun ve tavırsızdı.
"Öte yandan yargı reformu strateji belgesi, 2009 ve 2015 yıllarında da açıklanmıştı ancak o belgeye ne yazdılarsa tam tersini yaptılar. Bu yılki belge de içi boş, parlak süslü söylemlerden ibaret ve reform olarak değerlendirilemez. Ama TBB Başkanı ne yazık ki bu belgeyi hazırlayan siyasetçilerden daha fazla savunur pozisyonda yer alıyor."
Bakkan, 50 yıllık TBB tarihinde ilk defa 10 baronun olağanüstü genel kurul çağrısında bulunduğunu söylüyor ve şöyle açıklıyor:
"Özellikle son birkaç yıldan beri TBB başkanlığında simgelenen anlayış, siyasal iktidarla uyumlu bir siyaset izlemeye başladı. Oysa bütün dünyada olduğu gibi hukuka aykırılıkların, hak ihlallerinin çıktığı yer bunun sorumlusu siyasal otoritelerdir. Dolayısıyla yargının tek kurucu sivil ayağı olan savunma örgütü olarak barolar hiçbir siyasal iktidarla uyumlu politikalar güdemez."
Diyarbakır Barosu Başkanı Aydın, TBB Yönetim Kurulu'nun avukatlara yönelik saldırılar konusunda kayıtsız bir tutum sergilediğini savunuyor.
'Her gün bir meslektaşımız adliyelerde, karakollarda dövülüyor' diyen Aydın, baro birliği yönetiminin bunları görmezden geldiğini söylüyor:
"Meslektaşlarımız dövülüyor, hakarete uğruyor ve bazen maalesef öldürülüyorlar. Mesleğimizin iş alanları her geçen gün çeşitli uygulamalarla daraltılıyor. Buna karşın TBB'nin kayıtsız tutumu ve sanki bu meseleler hiç yokmuş gibi politik meselelere angaje olması bizim için kabul edilemez.
"Avukatlar gerçekten büyük bir baskı altında. Açlık sınırında yaşıyorlar, geçinemiyorlar. Çok sayıda hukuk fakültesi var ve fakültelerin çok büyük kontenjanları var. Dolayısıyla şu anda avukatlar bu yönüyle de ekonomik anlamda sorunlarla karşı karşıya ancak birliğin bunları görmezden gelip başka meselelerle uğraşması kabul edilemez."
Metin Feyzioğlu, BBC Türkçe'nin konuyla ilgili röportaj talebini yanıtsız bıraktı.
9 Eylül 2019 tarihinde Sabah Gazetesi'ne verdiği röportajında ise kendisine yöneltilen eleştirilerin bir kısmına şöyle yanıt vermişti:
"(Olağanüstü genel kurul taleplerine ilişkin) Onların geleneğinde sürekli kurultay var sanırım. Türkiye Barolar Birliği'ni kongreye götürme girişiminin çok verimle olmadığını düşünüyorum. Kamuoyu keşke bizim bu önerilerimizi tartışsaydı çok doğru bir iş yapmış olurdu. Ben çözüm istemediklerini düşünüyorum. Çünkü çözümsüzlükten besleniyorlar."
"Ben vatan söz konusuysa hukuk teferruattır dedim mi? Tam aksine bütün konuşmam hukuk devleti üzerine. Ne demek istediğimi söyleyeyim. Vatan söz konusuysa benim canımı da alsanız teferruattır. Söz konusu vatansa bana saldırılar teferruattır. Ben bilmiyor muydum Millet Kongre Sarayı'na gittiğimde bir grubun seçim harekâtı başlatacağını? Meslektaşlarım için oraya gittim. Bunu anlamayanlara ne söyleyebilirim ki."
"(Bazı baroların adli yıl açılışına katılmamasıyla ilgili) Bu tamamen kurumsal ya da kişisel bir tercihtir saygı duyarım. Niye gittin diyerek acımasız eleştiri yapanlara ise içerliyorum. İstanbul, Ankara gibi bazı barolar 'Yargı reformu Külliye'de mi açıklanır?' demiş. Ben de dedim ki 'Sizin evinizde mi açıklayacak, benim ofisimde mi açıklayacak?'."
"Devlet kurumlarının uyumlu çalışmasından Anayasa gereği sorumlu olan Cumhurbaşkanı millete bir söz veriyor. Cumhurbaşkanı açıklamasın demek büyük bir çelişki. Yani devlet buradan yönetilmesin diyorlar. Devletin nerden yönetileceğine millet karar verecek. Anayasaya göre devletin nerede yönetileceği açıklanmış."