Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) hafta başında mart ayına ilişkin enflasyon istatistiklerini açıkladı. Buna göre, martta yıllık tüketici enflasyonu yüzde 61,14 ile son 20 yılın zirvesini gördü. Böylece kasım ayında yüzde 21 seviyesinde olan yıllık enflasyon sadece 4 ayda 3 katına çıkmış oldu.
Aydan aya yükselmeye devam eden enflasyon, hem üreticiler hem de tüketiciler için olumsuz bir grafik çizmeye devam ederken, hiperenflasyon kavramı yeniden gündeme geldi. Peki yaşanan durum hiperenflasyon anlamına mı geliyor, hiperenflasyon nedir?
Paranın hızla değer kaybettiği, enflasyonun durdurulamadığı ortamlarda yaşanan hiperenflasyon tanımını kullanmak için yıllık enflasyonun yüzde 200 seviyesini aşması, aylık bazda ise yüzde 50'lik artışlar yaşanması gerekiyor. Ekonomistlere göre hiperenflasyonun en önemli sebeplerinden biri de aşırı para genişlemesi ve yanlış para politikaları olarak tanımlanıyor.
Resmi istatistiklere göre Türkiye'nin aylık enflasyonunda artışlar henüz çift haneli sayılara ulaşmadı. Bir grup akademisyen tarafından oluşturulan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından düzenli olarak yayınlanan enflasyon istatistiklerine göre de mart ayında yıllık enflasyon yüzde 142.6, aylık enflasyon ise yüzde 11.93 seviyesinde. Yani bu durumu hiperenflasyon olarak tanımlamak zor.
Türkiye'nin aylık enflasyonda çok yüksek artışlarla karşılaştığını ancak bunun hiperenflasyondan uzak olduğunu belirten ekonomistler ise vatandaşın hissettiği enflasyona vurgu yapıyor.
DW Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Eğitim ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Atılım Murat, "Hiperenflasyon dediğimiz şey fiyatların teknik olarak her ay yüzde 50 artması. Türkiye'de henüz böyle bir durum yok. Aylık bazda yüzde 5'lik, yüzde 6'lık çok yüksek artışlar var ama bu bir hiperenflasyon değil" dedi.
Atılım Murat'a göre vatandaşın hissettiği enflasyon burada farklılık gösteriyor. "Ben enflasyonu her vatandaş gibi yüzde 100 ila yüzde 150 arasında hissediyorum. Çok yüksek ve anormal bir enflasyon var" diyen Murat, vatandaşların markete, pazara gittiği zaman haftalık olarak gördüğü çok yüksek artışların enflasyon beklentilerini ve fiyatlama davranışlarını bozduğunu söylüyor.
DW Türkçe'ye konuşan Hazine ve Maliye Bakanlığı Mülga Gelir Politikaları Eski Genel Müdürü ve Eski IMF Ekonomisti Dr. Burcu Aydın Özüdoğru ise Türk halkının yakın geçmişte yüzde 10-15'lik tüketici enflasyonunu bir şekilde benimsediğini, şimdi yaşanan yüzde 60'lık tüketici enflasyonunun ve yüzde 100'ü aşan üretici enflasyonunun vatandaş üzerinde bir şok etkisi yarattığını belirtiyor.
Gelinen noktada tüketicilerin elindeki paranın satın alma gücüne baktığını anlatan Özüdoğru, "Siz pazara gittiğinizde, markete gittiğinizde, elektrik faturası ödediğinizde ya da benzin aldığınızda 3 ay önceye hatta 1 ay önceye göre ne kadar fazla ödediğinizi görüyorsunuz. İki tutarı karşılaştıran tüketicinin de bu anlamda ciddi derecede canı yanıyor.
TÜİK'in yüzde 60'lık bir tüketici enflasyonu açıkladığını ancak alt kalemlerde bazı ürün gruplarında bu artışların yüzde 100'ü aştığını aktaran Özüdoğru, bu noktada tüketicinin en fazla kullandığı ürünü ya da hizmeti daha çok gözlemlediğini ve kendi ücretindeki artışla kıyasladığını ifade etti. Genellikle tüm dikkatlerin yüzde 60'lık manşet enflasyona odaklandığını dile getiren Atılım Murat da, "Ancak alt kırılımlardaki artışlar çok yüksek. Mesela ulaştırma kalemindeki yıllık artışlar yüzde 99" diyor.
Ekonomistlerin altını çizdiği diğer bir konu ise yüksek enflasyonun uzun süre Türkiye'nin peşinden geleceği. Henüz enflasyonda Türkiye'nin en kötüyü görmediğini anlatan Atılım Murat, küresel etkiler ve mevcut politikalara bakıldığında Türkiye'nin en az bir yıl daha yüksek enflasyonu yaşayacağını belirtiyor.
Türkiye'nin mevcut politikaları ile enflasyonu kısa vadede düşüremeyeceğini aktaran Burcu Aydın Özüdoğru ise, "Politikalarda enflasyon önceliklendirilmediği sürece sabit ücretle çalışan insanlar yani işçiler, kamu personeli ve emekliler gibi gruplar her zaman satın alma gücünü kaybeder. Yakın zamanda ücretlere yüzde 50 gibi zamlar yapıldı. Ama 3 ay içerisinde ücretlere yeniden bir düzenleme yapılması ihtiyacı doğdu. Yani enflasyondaki artış kontrol edilmediği sürece buradaki bozulma da iyileşmeyecektir" değerlendirmesinde bulunuyor.
Ekonomistlere göre yüksek enflasyonun uzun süredir devam etmesi bu durumdan etkilenen kitleleri arttırıyor.
"Artık sadece alt ve orta gelir grubunda insanlar değil, üst gelir grubundaki insanlar da hayat pahalılığı karşısında çok bunalmaya başladı" diyen Atılım Murat, yoksulluk sınırının 16 bin lira olduğu ortamda vatandaş ciddi anlamda zorlandığını söylüyor.
Mevcut politika faizi ile paranın sürekli olarak kendine gidecek başka yerler aradığını anlatan Burcu Aydın Özüdoğru, gelinen noktada enflasyon hedeflerinden çok uzaklaşıldığını dile getiriyor. Özüdoğru'ya göre mevcut politikalar devam ettiği sürece yüksek enflasyon kalıcı olmaya devam edecek. Enflasyon artışını kontrol edecek bir patikaya girilmediği sürece yıl sonunda yüzde 45-50 oranlarının aşağısına inilmesinin zor olduğunu anlatan Özüdoğru, bu konuda ciddi adımların atılması gerektiğinin altını çiziyor.
Artık burada işin Merkez Bankası kontrolünden bile çıktığını belirten Atılım Murat ise yıl sonunda hem dünyada hem de Türkiye'de her şeyin güzel gitmesi halinde, en iyi ihtimalle yüzde 30'luk bir enflasyon yaşanacağını vurguluyor. Ancak Murat'a göre bu uzak bir ihtimal. Murat, bu konuda şunları söylüyor: "Aralık ayında baz etkisiyle enflasyonun düşeceği söyleniyor. Evet ancak, burada yeni bir kur şoku da yaşamamız gerekiyor. Son iki ayın enflasyonu kabaca yüzde 11.5, zaten bu artışla aralık ayındaki baz etkisini siliyoruz. Artık o da çok belirsiz bir ihtimal."