"Türkiye, 'Bize entrika kuruyorlar' diye mızmızlanıyor, ağlama, sen de önlemini al"

"Türkiye, 'Bize entrika kuruyorlar' diye mızmızlanıyor, ağlama, sen de önlemini al"

Gazeteci Murat Yetkin, yakın siyasi tarihin "kayıt dışı" ve 'karanlık' kısmını belgelediği yeni kitabı “Meraklısı İçin Entrikalar"ı anlattı. "Bu kitapta yazılan entrikalar, ancak ortaya çıkardıklarımız. Daha ortaya çıkmamış olanlar da var" diyen Yetkin, “Sabotajlar, terörizm, casusluk siyasetin karanlık yüzü. Türkiye 'Bize entrika kuruyorlar' diye mızmızlanıyor, ağlama, sen de önlemini al" ifadesini kullandı.

- Kitap insanı biraz karamsarlığa düşüyor. Yani bir konuda itirazınız var, sesinizi yükseltiyorsunuz, sokağa çıkıyorsunuz vs. Ama kitaptan anlıyoruz ki, bütün olanlar bizim dışımızda planlanmış ve organize işler.

Bu kitapta yazılan entrikalar, ancak ortaya çıkardıklarımız. Daha ortaya çıkmamış olanlar da var. Ama bu, yapılanlar boşuna demek değil. Siyaseti tam anlamak için siyasetin örtülü ve açık yanlarını beraber görmek lazım. Bu entrikalar, yani siyasi ve ekonomik entrikalar, sabotajlar, terörizm, casusluk aslında siyasetin görünmeyen, örtülü yüzü. Bunlar da siyasetin içinde ama sadece kayıt dışı.

- O zaman bizim hayatlarımızı siyaset değil, istihbarat mı dizayn ediyor?

Hayır tabii ki. Çünkü istihbarat dediğimiz şey de zaten siyasetin bir parçası. Siyasetin görünen yüzü yasalarla, eğilimlerle bağlı. Fakat siyasetin görünmeyen yüzünde kural yok. Ama sanmayın ki istihbarat örgütleri kendi kafalarına göre çalışıyor. O günkü siyasi iktidar ne istiyorsa onu yapıyor. Burada tek önemli olan şey amacına ulaşmak. Hedefe yasal yoldan ulaşamıyorsa yasal olmayan yoları kullanıyor. Öldürüyor, hırsızlık yapıyor, hile yapıyor, suikast ya da sabotaj düzenliyor. Bunları siyasetten ayrı düşünemezsiniz.

Komplonun yeni adı

- Şimdi buna stratejik planlama deniyor galiba. Komplo deyince çirkin, çürümüş, yozlaşmış kötülük dolu bir şey geliyor akla çünkü.

Stratejik planlama deyince sanki temiz mi oluyor! Ama nereden baktığınıza bağlı. Mesela El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları. Bu komplo, tarihin bildiği en büyük terörist saldırı. Şeytani bir plan. Ama El Kaide için stratejik bir planlama bu. Bunun planlaması 1999’da başlamış. İki yıl sürmüş, bu ciddi bir stratejik planlamadır ama aslında terörist bir komplodur. ABD’nin Irak’ı 2003’teki işgali de Bush’un 2002’de seçilmesiyle başlamadı.

- Nasıl başladı peki?

Neo-conların Clinton’a verdiği bir ültimatom var. Diyorlar ki, “Sen Saddam’ı devir, biz Cumhuriyetçi olmamıza rağmen sana her türlü desteği vereceğiz.” Ve Clinton, Savunma Bakanı Cohen’i Türkiye’ye gönderiyor, Demirel’le görüşmeye. “Biz Irak’a kara harekâtı da yapabiliriz, o zaman Türkiye’ye de başvuracağız” diyor, daha 97’de. Arada altı yıl var. Alın size stratejik planlama! Ya da alın size Saddam Hüseyin’i devirme komplosu, entrika bu. CIA dahi Saddam’ın elinde kitle imha silahı var diyemiyor. Ama neo-conlardan Dick Chaney, CIA’yı da baskı altına alıyor. Kanıt olmadığı halde, Dışişleri Bakanı Powell’i BM’de kanıt varmış gibi konuşturuyorlar. Ben de görüştüm Powell’la, “Utanç içindeyim” diyordu. Onun söyledikleriyle Irak’ın işgaliyle Irak’ta El Kaide başladı. El Kaide sonra da IŞİD oldu.

IŞİD’i doğuran yalan

- Bütün komplonun kökeninde de Iraklı bir mühendis var, değil mi?

Her şey bir istihbarat yalanıyla başladı. Ve kökünde de sahtekâr Iraklı bir kimya mühendisinin Yeşil Kart alabilmek için “Irak’ta kimyasal silah var, kitle imha silahı üretiliyor” diye söylediği bir yalan var. Yani bakınca IŞİD’in doğmasına yol açan olaylar zincirinin kökünde yalan yatıyor.

- Bu tip olaylarda kimse ayak direyemiyor mu?

Bürokratlar koltuklarını korumak için ne gerekliyse onu yapıyor. Çünkü sonra suçlanmak da var. Bu olay 2003’te oluyor. 2001’de El Kaide saldırıları olmuş, güvenlik paronayası yaşanıyor. İstihbarat örgütleri bir şey atlıyor olma korkusu içinde. Bütün bu atmosfer içinde, istihbarat örgütleri ‘Biz şimdi bir şey yok deriz, adamlarda kitle imha silahı çıkar, tutar İsrail’e atar, sonra işin içinden çıkamayız’ diye, bu mühendisin yalanını herkes allayıp pullayıp ve bu var diye veriyorlar.

Türkiye’nin kazandığı entrika: 2. Dünya Savaşı  

- Türkiye’nin yaptığı en büyük entrika, tabii şimdiye kadar ortaya çıkanlar içinde sizce hangisi? 

Türkiye’yi II. Dünya Savaşı’na çekme entrikasına karşı, Türkiye de kendi diplomasisini kullanıyor, elinde başka bir şey yok çünkü. Bu da entrika sonuçta.

- Kitapta “Ankara’da İstihbarat Savaşları” diye anlattığınız bölüm galiba.

Bütün entrikanın özü nedir? Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmak. Bir tarafta Amerika ve İngiltere var, bir tarafta Nazi Almanyası, bir tarafta Sovyetler. Ve bunlar karşısında direnen bir Türk hükümeti. Ülkenin her şeyi tükenmiş Kurtuluş Savaşı’nda. Ama direniyor. Direnişi de büyük oyuncuları birbirine karşı kullanarak yapıyor. 1941’de Time dergisi İnönü’yü kapak yapıyor. Fevzi Çakmak olduğu tahmin edilen bir kişi şöyle diyor: “Unutmayın ki, Türkiye’yi hâlâ kurtaran kadrolar yönetiyor.” Bu çok önemli. Yani onları entrikaya getirmek kolay değil. Diplomatik, taktik, askeri insanlar. Hiç kimseyi bana karşı entrika kurdu diye suçlayamazsınız. Siz de yapın! İşte İnönü ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarının elinin armut toplamadığı görülüyor. Yani bütün bir Amerika’nın, İngiltere’nin vs. oyunlarına karşı Türkiye de müthiş bir diplomatik oyun oynuyor ve kazanıyor.

İstihbaratın defosu

- Komplo kurmakta, entrikada ya da casuslukta vs. hangi devlet daha başarılı sizce?

Kurmaya herkes kurar da onu yapmak mesele. Mesela Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgali. Sonlarını getiren bir komplo oldu. Hangi akılla yapıyorsun? Büyük İskender dahil kim Afganistan’a girdi de sağ çıktı? Al şimdi Amerika da çıkamıyor. Ama öte yandan o dönem CIA başkanı olan Stansfield Turner’la Ankara’da konuşmuştum. Adam dedi ki, “Evet Taliban’ı, El Kaide’yi o dönemde Sovyetler’e karşı kullanmıştık. Ama biz dedi, yanlış hesaplamışız. Neyi yanlış hesapladınız? ‘Biz Sovyet ekonomisinin bu kadar güçsüz olduğunu bilmiyorduk, daha bir 10 yıl dayanırlar sanıyorduk.’ 10 yılda azdırdıkları adamları söndürürler diye hesaplamışlar meğer. Ama bilmiyorlar ki, Sovyet ekonomisi hesap ettiklerinden daha güçsüz. Peki, o hesapları şişirenler kim? Yine CIA analistleri. Bütün istihbarat örgütlerinin en büyük defosu, düşmanı olduğundan büyük göstermesi. Çünkü hükümetten daha fazla bütçe alırsın!

- Ama bu gerçekten çok korkunç. Milyonlarca insan öldü.

Siyasi tarih evdeki hesapların çarşıya uymaması tarihidir.

ASALA ve KGB

“Hayat entrikadan ibaret değil. Yazarken hiç tahmin etmediğim bir şeyle karşılaştım. Hariciye’nin meşhur teorisidir: ASALA’nı çıkması Batı ve Amerika’nın işidir. Kitabı yazarken ASALA’nın kuruluşunda KGB’nin ve Filistinli örgütlerin parmağı olduğu ortaya çıktı. Hatta Filistinli örgütler, dağılırken silahlarını ASALA’yı kuranlara bırakıp gidiyorlar.”

Herkes bize karşı değil

- Uzunca bir süredir Türkiye’de ne olursa olsun, üst akıl, faiz lobisi, dış güçler laflarından geçilmiyor. Hükümet bunu neden bu kadar çok kullanıyor, tabii ki insanlar neden bu kadar çabuk inanıyor?

İnsanlar her devirde, her ülkede, kendisinde suç görmek istemediği gelişmeleri böyle bir üst yetkiye havale ediyor. Ama böyle bir şey yok. Masonlar, Siyonistler vs. bunlar palavra... Hangi hükümet bunu kullanırsa kullansın, demek ki başa çıkamadığı bir şeyler var ki oraya atfediyor.

- O zaman ne var?

Siyasi projeler var. Her ülkede her iktidarın önüne koyduğu siyasi projeler var. Her ükenin projesi aynı olmak zorunda değil, o yüzden birbirleriyle çatışıyorlar zaten. Bütün dünya bize karşı olmaz. Mesela daha iki yıl önce Alman hükümetiyle Amerikan hükümeti arasında Almanları dinleme skandalı çıktı. Bunları görmüyoruz ve yedi düvel bize karşı diye kıyamet kopartıyoruz. AB’den İngiltere gitti, AB’nin tarihi boyuca ilk defa gerilemeye başladığını görmüyoruz da AB bizi çökertmek istiyor, kıskanıyor diye veryansın ediyoruz. E taman birisi sana entrika kuruyorsa, sen de önlemini al. Böyle sürekli bir yakınma, bir mızmızlanma, çok aciziz hali... Sen de diğerleri gibi bir devletsin. İşine geldiğinde G20’deyim, askeriyem büyük diye övünüyorsun. Senin de gizli servisin var, sen de uğraş. Sen uğraşmamışsın, senin içine aldığın bir çete gelmiş seni devirmeye kalkmış. Senin gizli servisin ne yapmış?

"Ağlama, gereğini yap!"

-  Hiç, haberi bile olmamış!

Bir devlet gizli servisi neden kurar? Kendisine karşı yapılan bel altı vuruşları karşılamak ve kendi de gerektiğinde yapmak için. Varlık nedeni bu. Peki, neden mızmızlanıyorsun sadece? Sen yanlış adımlar atıyorsun, senin attığın yanlış adımlar daha kötü sonuçlara yol açıyor, örnek Suriye, ağlayıp durma, gereğini yap.

- Gereğini yap diyorsunuz ya, stratejik bir plan kuramıyor diyebilir miyiz Türkiye için?

Siyaset ideolojisiz yapılmaz. Ama siyaset sadece ideolojiyle de yapılmaz. İdeoloji saplantıya dönüştüğü anda, senin siyasetin de, esnekliğini yitirir, manevra yapamaz hale gelirsin. Böyle bir süreç yaşıyor Türkiye.

"İki Türk Ajanı: KGB’li Aliyev, CIA’lı Nazar"

- Benden daha deneyimli bir gazetecisiniz, sormadığım soruyu siz kendinize sorar mısınız?

Sorarım tabii. Sovyetler Birliği Politbüro’da 12 kişi içinde yer almış, ilk defa Müslüman ülkeden gelen bir casus, Türkiye’ye defalarca sahte kimlikle giriş çıkış yaptığını söyleyen, Merkez Komitesi içindeki görevi de KGB ile ilişkilerden sorumlu olan ve o zaman Azerbaycan’ın yöneticisi olan Haydar Aliyev, neden ve hangi korkuyla acaba ülkeden Türkiye’ye kaçmayı düşündü?

- Neden?

Dönemin Sovyet Başbakanı Brejnev, Bakü’yü ziyaret ediyor fakat çok hasta. Korkuyor Bakü’de ölürse onun öldürdüğünü düşünecekler diye. O yüzden Aliyev uçağı bekletiyor pistin ucunda. Türkiye’ye kaçmayı planlamış ama Türkiye’nin haberi yok. Tarih virajlarla dolu. Düşünsenize Brejnev Bakü’de ölse, Aliyev’i sorumlu tutsalar, nasıl bir başka türlü coğrafya olacak? Yıl 82. Türkiye’de darbe, İran’da İslam devrimi, Irak’ta savaş...

- Aliyev biraz votka içince anlatmış size.

Haydar Aliyev’le tanıştım, Azeri Türkü, Sovyet sisteminin en üstüne kadar yükselmiş. Bir de mesela Bir Özbek Türkü var, Ruzi Nazar diye. Nazar gelmiş geçmiş en büyük CIA ajanlarından biri. Bu adamlara tetikçi diye bakamazsınız. Bunlar James Bond değil, bunlar Bond’ları yöneten kafalar. James Bond dediğiniz bir tetikçi. Emir alıyor, gidiyor, yok ediyor, öldürüyor. Duane Clarridge, Ruzi Nazar, Paul Hense, Kim Philby gibi isimler istihbaratçı. Pek ellerini tetiğe sürmüyorlar ama çok adam öldürtüyorlar. Ruzi Nazar, Sovyet ordusunda başlamış, Nazi ordusuna geçmiş, ardından CIA’ye geçmiş, 11- 12 yıl Türkiye’de kalmış, Sovyet coğrafyasındaki CIA operasyonlarını koordine etmiş. Bu adamla tanıştım ve konuştum. Aliyev ve Nazar’a bakınca, biri Sovyetler’i yıkmak için, biri Sovyetler’i ayakta tutmak çalışıyor. İkisinin de ifadesi şu: “Biz ne yaptıysak Türklük için yaptık”! Siyaset tam da bu.