Ali Bilge*
Ülkenin içinde bulunduğu otoriter rejim ekonomi ile demokrasi arasındaki var olan ilişkiyi koparttı. İlişkinin kopması sonucudur ki, iktisadi kararlar otoriterliğe uygun keyfiyete göre alınıyor. Rejimin sahibi olan kişinin tercihlerine göre işle(me)yen bir sisteme sahibiz.
Var olan ekonomik kurumlar otoriter rejime uygun hale getirildi. İktisadi kurumlar aşırı yıpranmış, aşınmış vaziyettedir, kurumsal özellikleri, kişilikleri bozulmuş durumdadır. Ekonomide devletin karar alma mekanizması felç vaziyettedir.
Ülkede yurttaşların, sermaye ve emek kesiminin sahip olduğu haklar ve hukuk hiçe sayılmaktadır. Demokrasinin ve hukukun işlemediği, rekabet esaslarının çalışmadığı durumlarda, kişilere, kurumlara ve politikalara güven ve istikrar yok olur.
Kuvvetler ayrımının ortadan kalktığı, tek adama dayalı otoriter rejimlerde merkez bankası, bankacılık ve kambiyo sistemi rejimin karakterine göre çalışmaktadır, kurumsal bağımsızlık söz konusu değildir. Sektörleri düzenleyen, denetleyen bağımsız idari kurumlarda, tek adamın direktifine göre hareket eden yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Merkez Bankası dahil tüm bağımsız olması gereken kurumlar tek adamın emrine göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne (CHS) göre çalışmaktadır.
Ülkede, özel sektör ve piyasalar da aşırı baskı ve denetim altında bulunmaktadır. Yasaların belirlediği kuralların hâkimiyetinin olmadığı ve işlemediği yerde, ekonomik bilgi ve veri güvenliği de sorunludur. Böyle bir sistemde uluslararası iktisadi ve hukuki kaidelerin teminat altına alınması da söz konusu değildir. Uluslararası sisteme açık olabilmek için gerekli olan teminatların ve alanların daralması, yok sayılması, ülkenin yalnızlaşmasına, dünyaya kapanmasına yol açmaktadır.
Yasama, yürütme ve yargı gücünü elinde bulunduran otoriter, diktatöryal rejimlerin en belirgin özelliği ekonomik dirijizmdir. Ekonomik dirijizim, devleti eline geçirenlerin ekonomiyi yönetmesi ve güdümlemesidir. Türkiye'de hakim düzen ekonomik dirijizmdir. CHS ve havuz sistemi bu esasa göre çalışan bir yapıdır.
Bu tür ülkelerde , devleti yöneten grubun; piyasa, para, kredi, finans, fiyatlama, üretim ve tüketim sistemleri üstünde baskı oluşturma, sermaye sahipliği üzerine tercihlerde bulunma, itaate göre himayecilik ve müdahaleciliğine dayalı bir rejim yürümektedir.
Ekonomik dirijizm; müdahaleciliği esas alan, rekabet ve piyasa esaslarını, hak ve hukuku hiçe sayan, tek adamın emrinde hareket eden kamu ve özel sektör kuruluşlarına dayanan bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir düzende, piyasalar, iş ve emek dünyası kendini özgürce ifade edemez. Kamu Kurumları ve şirketler, liderin ve parti devlet bürokrasisinin tanımladığı çıkarlara hizmet etmek durumundadır.
Ekonomik dirijizm; devleti ele geçiren grubun egemenliği ve girişimciliği üzerine bina edilen, özel sektörün ve muhalefetin baskı altına alınmasıyla birleştiren bir sistemdir. Ekonomik dirijizm; yüksek askeri ve ekonomik başarıların gerçekleşmesinde 'anahtar' olarak görülmektedir!
Erdoğan ve AKP, 17 yıldır sürdürdüğü iktisadi politikanın sonuna geldi. Yüksek borçlara dayalı iktisadi büyüme modeli tıkandı. İktidar süresince dünyanın içinde bulunduğu finansal-iktisadi kriz, ülkenin rahat dış borçlanması için elverişli olanaklar sağladı, büyüme motivasyonu bu şekilde gerçekleşti. Ancak, son yıllarda söz konusu imkanlar azaldı, tükendi, kısa dönemli kaynak girişleri ile durumu kurtarmak olanaksız hale geldi.
Dışardan kayıt içi ve kayıt dışı, yüksek maliyetlerle sağlanan kaynaklarla şaibeli 16 Nisan 2017 referandumu geçildi. 2019 yapılması gereken genel seçimlerinin ekonomik krize girmeden aşılma ihtimalinin olamayacağı görülünce, baskın seçim kararı ile genel seçimler ve CHS erkene alındı. 2018 genel seçimleri de, KGF, kamu kaynaklarının aşırı kullanımı ve yavaşlayan dış kaynak desteği ile aşıldı. 2018 seçimleri ile anayasal rejim değişti, ülke otoriter rejime geçti. Otoriter tek adama göre oluşan rejimle ülke kaotik bir yapıya büründü, eski ve yeni çatışmaya başladı, saray sistemine uygun ekonomik politikalar, yapılanmalar, kurumlar oluşmaya başladı.
Türkiye ekonomisinde var olan bozukluların, yetersizliklerin boy atmaya başlamasıyla, 2019 yerel seçimler gündeme geldi, Erdoğan ve ittifakı 2019 Mart ve Haziran'ında yapılan yerel seçimlerde ciddi yenilgiye uğradı. Yerel seçimlerde yaşanan yenilgi, mali kaynakların azalması, iktisadi krizin yeni bir platoya ulaşması sonucunda Erdoğan rejimi hem sertleşiyor, hem de panikliyor.
Partisinin dağılmasına, gücünün azalmasına, kurduğu rejimin sonlanmasına doğru yolculuğun ufukta görülmesi, 'yeniden ve her ne şekilde nasıl olursa büyüme olsun' diyen Erdoğan'ın, merkez bankası kaynaklarını kullanmaktan, para basmaktan başka çaresi yok, son olarak bunu deneyecek!..
Felaket balonundayız...
*Ekonomist, Açık Radyo programcısı