Türkiye’de çıkan orman yangınlarının çoğu kontrol altına alındı ancak iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin kaygılar büyüyor. DW Türkçe’nin konuştuğu uzmanlara göre, enerji üretiminde kömürden vazgeçilmesi gerekiyor.
Türkiye'nin güney ve batısındaki ormanlık alanlarda çıkan yangınlar üzerinden bir hafta geçmesine rağmen henüz söndürülemedi. Uzmanlara göre Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan bu yangınlar, hem iklim değişikliğinin etkilerinin görülmeye başladığını hem de bazı alışkanlıkların değişmesi gerektiğini gösterdi.
Geçen yıllarda Avustralya'da çıkan orman yangınlarında şaşkınlık yaratan çıkarma gemileriyle halkın tahliye edilmesi görüntüleri bu sefer Muğla'da yaşandı. En büyük endişe ise alevlerin Milis-Ören'de bulunan Kemerköy Termik Santrali'ne sıçraması oldu. Hem çevreye hem de insan sağlığına tehdit oluşturabilecek gaz ve partiküllerin saçılabilecek olması gözleri de yeniden termik santrallere çevirdi.
Peki, son yıllarda yaşanan devasa yangınlar, seller ve kuraklık ne anlama geliyor? DW Türkçe'ye değerlendirmeler yapan uzmanlar yaşananları "iklim krizi" olarak tanımlıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığına göre son 10 günde başta Antalya ve Muğla olmak üzere 47 ilde 200'ün üzerinde orman yangını kontrol altına alındı. Toplam yanan alan büyüklüğü ölçümü doğru ölçümlerin yapılabilmesi için yangınlar söndürüldükten sonra yapılacak. Ancak çeşitli hesaplamalara göre 50 ila 150 bin hektar arasında bir orman alanı son haftalarda küle döndü.
Son yıllarda Türkiye'de başta Güneydoğu olmak üzere birçok bölgede kuraklığın etkileri hissediliyor. Bunun yanında hem ülke içinden hem de dünyadan sel haberleri de peş peşe geliyor. Geçtiğimiz haftalarda Almanya'da 170'den fazla kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi yaşanırken Türkiye, İtalya ve Yunanistan'da devasa yangınlar çıktı.
İklim konusunda uzman isimlerin baskın görüşü ise yaşananların "iklim krizi” olduğu…
DW Türkçe'ye konuşan Greenpeace İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, iklim krizinin henüz "tam kapasite görülmediğini” vurgularken, yaşananların "beklenmedik veya sürpriz olmadığı” görüşünde. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin 6. değerlendirme raporuna değinen Akgül, Pazartesi günü açıklanması planlanan raporda "1,5 derecenin üzerindeki ısınma için bile ‘ileri derecede ciddi, yüzyıllarca süren ve bazı durumlarda geri döndürülemez sonuçlar' saptamasının” yaptığını söyledi; "Mevcut durumda dünya en iyi ihtimalle 3°C ısınmaya doğru gidiyor” dedi.
Onur Akgül'le benzer görüşleri paylaşan Çevre Bilimci Dr. Uygar Özesmi ise son 10 yılda artan afetlere dikkat çekti.Afet oranlarının çok hızlı bir biçimde arttığını söyleyen Özesmi, araştırmaların "bunların şiddetlenerek artacağını” gösterdiğini ifade etti.
Bilim insanları ve modellemelere göre "Türkiye'nin iklim değişikliği açısından en kritik, en hassas, en kırılgan bölgelerden bir tanesi” olduğunu belirten Özesmi, son dönemlerdeki sıcaklık artışlarına da bakıldığında da "ortalama sıcaklık artışları açısından Türkiye'nin en fazla ortalama sıcaklık artışı yaşayan ülkelerden biri olduğunu” söyledi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün "Türkiye 2020 İklim Değerlendirmesi Raporu” ülkede yeni sıcaklık rekorlarının kırıldığını söylüyor. Türkiye'de 2020 yılı sıcaklık ortalamasının 14.9°C olarak gerçekleştiğinin belirtildiği raporda, bu değerin 1981-2010 normali olan 13.5°C'ni 1.4°C üzerinde olduğunu ortaya konuyor. Yani 2020 yılı 1971'den bu yana gerçekleşen 3. sıcak yıl oldu. Yağış ortalaması ise 2020 yılında 1981- 2010 normaline göre %13 altında gerçekleşti.
Daha önce TEMA ve Greenpeace Akdeniz Genel Direktörlüğü de yapmış olan Özesmi, sıcaklığın artmasının "sadece kuraklık olacağı” anlamına gelmediğini; "aşırı hava olaylarının artacağı anlamına geliyor. Gezegenin ısısının artmasıyla buharlaşma artar ve daha çok yağış olur. Sel de kuraklık gibi büyük felaketlere neden olabilir. Seller aynı zamanda içilebilir su miktarını azaltabilir. Kanalizasyonların taşmasıyla birlikte sıhhi içme suyu azalabilir. Yani bol suda susuzluk çekebilirsiniz” dedi.
Türkiye, uzun zamandır hem iklim politikaları nedeniyle hem de enerjide kömürlü termik santrallerin faaliyette olması ve nükleer enerji alanında girişimlerde bulunması nedeniyle eleştirilerin odağında. Diğer taraftan da sıcaklık artışı ve bireylerin alışkanlıklarıyla birlikte elektrik tüketimleri artıyor.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye genelinde birçok noktada elektrikler kesilmiş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı "hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle elektrik talebinde aşırı bir artış meydana gelmiştir. Artan talep nedeniyle son birkaç haftada elektrik tüketiminde Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine ulaşılmıştır” açıklamasını yapmıştı.
Türkiye'nin enerji politikasının iklim krizine cevap verebilir hale gelmesinin önünde "büyük bir engel var” diyen Onur Akgül, fosil yakıt kullanımına dikkat çekti.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın yaptığı araştırmayı işaret eden Akgül, "kömür yakılarak salınan karbon, küresel sıcaklık artışının üçte birinin sebebi” olduğunu belirtti. Türkiye'nin, 2021 Haziran ayı verilerine göre, elektriğinin yüzde 32'sinin kömürden, yüzde 30'unun da doğalgazdan elde edildiğinin altını çizen Akgül, "Yani elektrik üretiminde yüzde 60'ı aşan bir oranla, fosil yakıta dayalı, hatta bağımlı bir profile sahibiz. Türkiye'de ise durum kömürlü termik santraller açısından iç açıcı değil. İşletmede 34, planlama aşamasında 21 kömürlü termik santral var. Yarattıkları sıcaklık artışıyla, ormanları yangınlara karşı daha da kırılgan hale getirerek, ülke tarihinin en büyük afetlerinden olan 2021 Türkiye orman yangınları için mükemmel zeminler oluşturuyorlar” dedi.
Bunun yanında Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişte de önemli adımlar atılıyor. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada "2002'de 12 bin 305 MW olan yenilenebilir enerji kurulu gücünün nisan sonu itibariyle yaklaşık 52 bin MW'a çıkarıldığını” söylemişti.
Türkiye'nin imzacısı olduğu ancak henüz TBMM'den geçirerek onaylamadığı Paris İklim Anlaşması'nın da bir an önce onaylanması gerektiğini belirten uzmanlar, fosil yakıtlardan ve kömürden de bir an önce uzaklaşılması gerektiğini söylüyor.
Türkiye, Paris İklim Anlaşmasını imzalayan ancak Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ile birlikte onaylamayan 6 ülkeden biri…
Çevre Bilimci Dr. Uygar Özesmi, son yıllarda yenilenebilir enerji konusunda atılan adımları "sevindirici” bulduğunu söylese de "daha fazlasının yapılması gerektiğini” belirtti; "Türkiye'nin tamamen kömür ve fosil yakıtlardan çıkması lazım. Ayrıca enerji verimliliğine öncelik vermesi lazım” dedi. Bireylerin de üzerine düşen görevi yapması gerektiğini söyleyen Özesmi, "Özellikle tüketimden kaçınarak, mevcut tüketim ekonomisini körüklememesi gerekiyor. İklim değişikliğinin bir numaralı nedeni mevut tüketim ekonomisi. Yani bizim gezegenin varlıklarını onu yenileyebilmesinden hızlı bir şekilde tüketmemiz” dedi.
Greenpeace'den Onur Akgül'e de "kömürlü termik santrallerin belirli bir plan dahilinde kapatılması ve kömürden çıkış sürecinin gündeme alınması” gerektiğini belirtiyor.
Adnan Ağaç
© Deutsche Welle Türkçe