Çin'den yayılan Koronavirüs, Çinlilere karşı ayrımcılık ve önyargıyı beraberinde getiriyor. Türkiye'de yaşayan Çinliler, yakın dönemde Çin'de bulunmadıkları halde otellere, mağazalara ve restoranlara alınmıyor. Bununla beraber sokakta sözlü tacize uğruyorlar. Okul çağındaki çocuklara sınıf arkadaşları mesafe koyuyor, "Yarasa yiyor musun?" diye soruyor, hastane randevuları iptal ediliyor, anaokuluna kabul edilmiyorlar.
Koronavirüs salgını sonrasında Türkiye'de yaşayan Çin vatandaşları Yasemin Song ve Emilia Zhang, korona virüsü sonrası yaşadıklarını Gazete Duvar'a anlattı.
5 yıldır Türkiye'de yaşayan ve üniversite eğitimini virüsün ortaya çıktığı Wuhan kentinde tamamlayan Emilia Zhang son bir yıldır Çin'e gitmediğini söylemesine rağmen restoranlara ve mağazalara alınmadığını anlatıyor. 10 yıldır Türkiye'de yaşayan Yasemin Song ise, virüs taşımadığı sağlık raporuyla kanıtlanmasına rağmen bir arkadaşının çocuğunun anaokuluna alınmadığını söylüyor.
Uluslararası resim sergileri düzenleyen ve dönem dönem Türkiye'ye yatırım yapmak için gelen Çinli iş insanlarını ağırlayan Emilia Zhang, şu anda İstanbul'da yaşıyor. Zhang, üniversite eğitimini virüsün ortaya çıktığı Çin'in Wuhan kentinde almış. Üniversite hocalarından birinin virüs sebebiyle hayatını kaybettiğini anlatıyor ve "Çok üzgünüm. Memleketimde yaşananların acısını çok derinden hissediyorum" diye konuşuyor.
Ailesi ve arkadaşlarıyla sık sık irtibat kurduğunu belirten Emilia Zhang, "Şu an için sağlık durumları iyi herhangi bir sorun yaşamıyorlar. Uzun bir süredir eskisi gibi dışarı çıkamadıkları için, stresliler ve moralleri bozuluyor, ancak biliyoruz ki evden dışarı çıkmamak şu anda topluma en büyük katkıdır, doktorların ve tüm diğer sağlık personellerinin çalışmalarına yük olmamak için çabalıyoruz" diyor.
Ayrımcı davranışların yalnızca Çinlileri değil tüm Asyalıları hedef aldığını belirten Zhang, yaşadıklarını şu ifadelerle anlatıyor:
"İnsanların virüse karşı olan korkularını anlıyoruz, ama bizi görüp burnunu kapatıp uzaklaşanlar oldu. 'Türkiye'de yaşıyorum, bir yıldan uzun bir süredir Çin'e gitmedim ve sağlıklıyım' dediğimde bile girmeme izin verilmeyen restoran ve oteller oldu. Yarasa yiyip yemediğimi soran da oldu. Çok üzüldüm."
Emilia Zhang'a göre bu ayrımcılığın sebebi, Çinlilerin Türkiye'de yeterince tanınmıyor ve Çin kültürünün yeterince bilinmiyor olması:
"Bütün bu korkuların, yetersiz bilgiden kaynaklandığına inanıyorum. Çin'de yabani hayvan alım satımı yasa dışıdır, kuralları ihlal edip yiyen de çok nadir bulunur. Çinliler çoğunlukla pirinç, tavuk, sebze ve noodle ile beslenir. Hastalar masumdur, anlayışa ve yardıma ihtiyaçları var."
Koronavirüs öncesi herhangi bir kötü muameleye maruz kalmadığını belirten Zhang, "Çok sayıda Türkiyeli bizi destekliyor ve bize özveriyle yardım ediyor. Burası bizim ikinci memleketimiz, Türkiye'yi seviyoruz" diye konuştu.
10 yıldır Türkiye'de yaşayan ev hanımı Yasemin Song, Çinlilerin yabani hayvan yemediğini ve yemek yemek kültürlerinde böyle bir alışkanlığın bulunmadığını söylüyor. Çin'de yaşayan akrabalarıyla her gün haberleşen Yasemin Song, yakınlarından ve haber sitelerinden edindiği bilgilerden yola çıkarak gündelik hayatta Koronavirüs'ü kontrol altına almak için yapılanları şöyle anlatıyor:
"Vatandaşların oturduğu sitelerin giriş ve çıkışlarında sağlık kontrolü ve kayıt işlemlerini yerine getirmeleri zorunludur. Bunun gibi kurallara herkes itaat ediyor, çalışanlar çoğu evden çalışma sistemini uyguluyor, okullar açılış tarihini erteledi, aynı zamanda internet üzerinden online eğitim sistemi veren bir sisteme geçildi. Herkes virüs konusunda uzman doktorların tavsiyelerini dikkate alarak dışarıya çıkmamaya ve kalabalığa girmemeye çalışıyor."
Song, şimdiye kadar bireysel bir ayrımcılıkla karşılaşmasa da arkadaşlarının zor durumda olduğunu ifade ediyor:
"Bir Çinli anne sürekli gittiği bir hastaneden çocuğunu aşıya götürmek için randevu almıştı. Ama randevusu iptal edildi. Ayrıca bir anaokul, virüs taşımadığı sağlık raporuyla kanıtlanmasına rağmen velilerin şikayetlerinden dolayı Çinli bir öğrenciyi ikinci dönemin başında okula kabul etmedi."
Virüs, afet gibi durumlara karşı tüm insanlığın gücünü birleştirmesi gerektiğini ifade eden Yasemin Song, sağduyuya ihtiyaç olduğunu vurguluyor:
"Herkes hastalanır, bu nedenle Çinlileri veya herhangi bir Çinli ile bağlantısı olan kişileri dışlamayın. Biz virüsü karantina altına alıyoruz, Çinlileri değil. Böyle ciddi durumlarda, birlik olmak, bilinçli ve sağduyulu olmak herkesin en temel görevidir."