Burcu Karakaş / Hilal Köylü - DW Türkçe
İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı Yusufpaşa, Suriyelilerin yoğunlukta yaşadığı semtlerin başında geliyor. Suriyeli göçmenlerin açtığı bir lokantada çalışan M.D., Şam’da hukuk eğitimini bırakıp gelmiş. Suriyeli mültecilerin "politik bir kart" olarak kullanıldığını düşünen M.D.’ye göre, son dönemde yükselen Suriye karşıtlığı seçim sürecinin sonucu… Ancak bu durum, binlerce Suriyeli gibi sokakta ırkçılıkla karşılaşmadığı anlamına gelmiyor:
“Suriyeli erkek arkadaşlarımla gezerken, ‘Suriyeli, evine dön’, ‘İşlerimizi elimizden aldınız’, ‘Sizin yüzünüzden kiralar arttı’ gibi tepkiler alıyoruz.”
Biri 6, diğeri 8 yaşında İstanbul’da okula giden çocuklarının sorun yaşamadıklarını söylüyor:
“Çünkü çocuk dediğin medyayı takip etmiyor! O yüzden arkadaş olabiliyorlar, aralarında sorun olmuyor.”
Göç İdaresi:“Hep birlikte uyumu öğreneceğiz”
Mulham, 27 yaşında. Türkiye’ye geleli altı yıl olmuş. “Her yerde iyi ve kötü insan var” diyen Mulham da ayrımcı davranışlara maruz kalanlardan:
“Geçen gün biri tramvayda, ‘Savaşmaktan neden kaçtın? Burada keyif mi yapıyorsun’ dedi. Başka biri araya girerek, ‘O bizim kardeş’ dedi. Ben sustum, cevap vermedim.”
Mulham, Türklerin devletin kendilerine maaş bağladığını düşündüğünü ancak para kazanmak için çalıştıklarını özellikle vurguluyor. Diğer yandan, kimi Suriyelilere de Türkler gibi eleştiri getiriyor:
"Bazıları sahile gidip nargile içiyor. Bu da olmaz. Ben nasıl komşum rahatsız olmasın diye gece 12’de ses yapmıyorsam bu da olmamalı.”
Türkiye İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, 13 Haziran 2019 itibariyle Türkiye'de kayıtlı olan Suriyeli sayısı 3 milyon 614 bin. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre, Türkiye’de yaşayan 4 milyon Suriyeliden 2 milyonu çalışma yaşında. Bugüne kadar yürütülen meslek edindirme kurslarının da katkısıyla bir milyona yakın Suriyelinin çalışma hayatına kazandırıldığını belirleyen Göç İdaresi Müdürlüğü, Suriyelilere karşı ayrımcı söylemin bitmesi için Türkiye genelinde yeni bir seferberlik hazırlığı yapıyor. Siyasetçilerin bu seferberliği baltalamasından endişe duyan Göç İdaresi yetkilileri, “Hep birlikte uyumu öğreneceğiz. Bunun için her yolu deneyeceğiz. Çünkü Türkiye, Suriyelilere kucak açtı” diyor.
“Pahalılığın yabancılarla ilgisi yok”
34 yaşındaki Halil, Fatih’te kuaför. Yedi yıl önce geldiği İstanbul'dan, “Güzel insanlar gördüm, kötü de var tabii” diye söz ediyor. En çok kira artışları yüzünden Suriyelilerin suçlandığına tanık… “Evlerin, marketin pahalandığını söylüyorlar bize. Oysa pahalılığın yabancılarla ilgisi yok. Dolar artıyor. Ondan pahalı her şey” diyor.
Halil'in Türkçesi çok iyi. İnsanların Suriyeli olduğuna ihtimal vermemesinin kendisine avantaj sağladığını düşünüyor. Siyaseti sevmiyor. İstanbul’da yeniden seçim olacağını bizden öğreniyor. “Bitmedi mi seçim? Yedi senedir buradayım, hep seçim var! Bilmiyordum valla. Bizle alakası yok zaten” diyor.
“Hepsi ırkçı söylemin hedefinde"
Peki neden Suriyeliler ayrımcılık yaşıyor, ırkçı tartışmalarla anılıyor? İltica ve Göç Araştırmalar Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, Suriyelilerle ilgili özellikle sosyal medya üzerinden sürekli yanlış bilgilerin pompalandığından yakınıyor. Çorabatır, “Suriyeliler sınava girmeden üniversiteye kayıt yaptırmıyor. Hükümetten maaş almıyor. Ama tam tersi söylemler yayıldıkça ırkçılık ne yazık ki körükleniyor. Twitter’da bir siyasetçi ya da ünlü bir isim Suriyelileri hedef alıyor, bundan 4 milyon Suriyeli etkileniyor. Kaç Suriyelinin ırkçılığa maruz kaldığını gösteren bir istatistik yok ama hepsi ırkçı söylemin hedefinde” eleştirisini getiriyor.
Bu yanlış bilgilere karşı hükümetin, sivil toplumun ve AB’nin birlikte mücadele ettiklerini ancak çoğu siyasetçinin bu mücadeleyi görmezden geldiğini dile getiren Çorabatır, “Bir siyasetçi çıkıyor, TSK’nın 380 bin askeri olduğunu, eli silah tutan Suriyeli sayısının ise 1 milyona ulaştığını söylüyor. Bunu Twitter mesajı yapıyor. Böyle mesajlar olduğu sürece ırkçı tartışmaların bitmesi mümkün değil. Siyasetçiler, bu konuda çarpık düşünmekten ve toplumu kışkırtmaktan vazgeçmeli” diyor.
“İntikam alıyorlar, vatandaşlık vermiyorlar”
Suriyeli Nizar Bitar, Suriye-Osmanlı mutfağıyla bilinen sekiz şubeli bir lokanta zincirinin kurucusu. Arapça tabela asmasına izin verilmeyince Fatih Belediyesi’ne dava açmış. Davayı kazanmış ama vatandaşlık başvurusuna yanıt alamamış. “İntikam alıyorlar, vatandaşlık vermiyorlar” diyor.
Bitar, sözünü sakınmıyor, “Suriye’de rejimden dolayı acı çekiyorduk, burada Türk toplumundan acı çekiyoruz” diye tepki veriyor. Medyada “insanlık dışı canlılar” gibi resmedildiklerinden yakınıyor. Suriyeli karşıtlığının seçim dönemi arttığını söyleyerek, “Seçim sebebiyle ayvayı biz yiyoruz” demekten kendini alamıyor.
“Bazıları nefret ediyor bizden”
Nizar Bey’in eşi Rafah Hanım ise Türkiye vatandaşı olmuş. Rafah Hanım, 31 Mart’ta oy kullanmış, 23 Haziran’da da kullanacak. “En iyi hizmet edecek adaya oyumu vereceğim” diyor. Suriyeli kadın ve çocukların toplu taşıma araçlarında sözlü tacize uğradıklarını anlatıyor:
“Metroda Suriyeli bir kadının kucağındaki çocuğun yanlışlıkla eli değdiği kişi, ‘Buraya geliyorsunuz, rahat yaşıyorsunuz. Bizden özgürlüğümüzü alıyorsunuz. Saygınız yok’ diye kıyameti kopardı. Bazıları nefret ediyor bizden.”
2019 “Uyum Yılı” ilan edildi
Türk hükümeti, Suriyeliler başta olmak üzere mültecilere dönük nefret söyleminin yaygınlaşmasını önlemek için 2019’u “uyum yılı” ilan etmişti. Bu kapsamda “birlikte yaşam kültürünü” geliştirmek amacıyla Suriyelilerin uyumuna dönük projelere ağırlık verildi. Türkiye genelinde Suriyeliler için mesleki eğitim kursları açılırken, Suriyelilerin bu kurslar aracılığıyla Türk ekonomisine katkısının artırılması hedeflendi. Ancak yine bu kurslarda Suriyeliler için yasal çalışma koşullarının oluşturulmadığı görüldü.
İGAM Başkanı Metin Çorabatır, Suriyelilere öncelikle ‘mülteci’ statüsü verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Çorabatır “Suriyeliler mülteci sayılmadıkları için yasal çalışma izni de alamıyor. Çalışamadıkları için de onların uyumuna dönük onlarca proje havada kalıyor” diyor. Çorabatır’a göre hükümetin vakit kaybetmeden hukuki mevzuatı değiştirmesi gerekiyor. Ancak hükümet, “geçici koruma statüsü” verdiği Suriyeliler için bir mevzuat değişikliği yapmayı henüz gündemine almış değil.
"Beni kabul edemediler”
İsmini değiştirdiğimiz 57 yaşındaki Sara, Suriye’de önemli projelere imza atmış bir mimar. İstanbul’da iş ararken başörtülü olması nedeniyle hakarete uğramış. “Kapalı kadınların ev hanımı ya da temizlikçi olacağını bile söylediler. Hayal kırıklığına uğradım ama pes etmedim” diyor.
Şu an bir işi olsa da, “Maaşım çok düşük çünkü ben Suriyeliyim” diyor. Türk devletinin Suriyelileri kucakladığını söylüyor ama halkın benzer bir tutum göstermemesinden yakınırken gözyaşlarını tutamıyor:
“İş arkadaşlarım beni kabul edemedi. Çünkü kadınım, Arap‘ım, Suriyeliyim. Onlardan tecrübeliyim ama Suriyeli değerli olamaz yani… Üç Ramazan geçti, bir kere iftara çağırmadılar. Artık kabul etmem lazım, beni istemiyorlar. Artık gitmek istiyorum...”