Türkiye'deki seçim yarışı Almanya'ya mı taşınıyor?

Türkiye'deki seçim yarışı Almanya'ya mı taşınıyor?

Elmas Topcu

Türkiye'de yapılacak milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için Almanya'da kampanya yürütülebilir mi? Yürütülürse kimler ne tür etkinlik düzenleyebilir? Bu sorular son günlerde Almanya gündemini yakında meşgul ediyor. Sebebi ise AKP Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz'ün Neuss kentindeki Almanya Demokratik Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu'na bağlı Yunus Emre Camisi'nin toplantı salonunda yaptığı konuşma.

Sosyal medya hesabında kısa bir kesit paylaşan Açıkgöz'ün seçim amaçlı olduğu anlaşılan ziyaretindeki konuşmada, PKK ve Gülen Cemaati'ni hedef aldığı ve "Onlara Türkiye'de yaşam hakkı tanımadığımız gibi Almanya'da da tanımayacağız" dediği görülüyor ve söz konusu kişi ve grupları "dünyanın neresinde olursa olsun deliklerinin içerisinden çıkarıp yok etmekle" tehdit ediyor. Gülen Cemaati'nin "terör örgütü" olarak sayılmadığı Almanya'da Dışişleri Bakanlığı da Türk vekilin sözlerine sert tepki gösterdi ve Almanya'da nefret söylemi ve kışkırtmaya yer olmadığını vurguladı. Sorumlu savcılık da konuda inceleme başlatıldığını duyurdu.

Açıkgöz, Ülkücü harekete bağlı bir camide konuşma yapmıştı

Almanya'daki seçim düzenlemesi ne diyor?

Almanya'da 2018 verilerine göre Türkiye'deki seçimlerde oy kullanma hakkına sahip vatandaş sayısı 1 milyon 443 bin 585. Bu yılki seçimler de Almanya'da benzer sayıda seçmenin sandık başına çağrılacağı tahmin ediliyor. Çok sayıda seçmen bulunması nedeniyle de Türkiye'deki seçim yarışı ve seçim gerginlikleri sıklıkla Almanya'ya taşınıyor.

Türkiye'de Nisan 2017'de düzenlenen Anayasa referandumu öncesinde Almanya'da AKP'li bakan ve vekillerin seçim mitingleri de kriz yaratmış, dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun mitinglerine izin verilmemesi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Alman hükümetini "Nazi yöntemlerine başvurmakla" suçlamıştı. Sonrasında Alman hükümeti, Avrupa Birliği (AB) dışındaki ülkelerin seçimlerine dair kuralları yeniden düzenlemiş ve düzenlemeyi yabancı diplomatik temsilciliklere nota olarak iletmişti. 

Söz konusu düzenlemeye göre, Almanya'da yabancı bir ülkenin hükümet temsilcileri ile milletvekillerinin seçim etkinliği yapması Alman hükümetinin iznine bağlı. İzin için etkinlikten en az 10 gün önce Almanya Dışişleri'ne başvuru yapılması gerekiyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı, kararını İçişleri Bakanlığı ile etkinliğin yapılacağı yerel yönetimle istişare içinde veriyor. Seçimlere 90 gün kala ise etkinlik yasağı başlıyor. 

"Seçim kampanyaları için AKP taktik değiştirdi"

Konuya ilişkin DW Türkçe'nin sorularını cevaplayan Almanya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'deki seçimlere ilişkin 2017'de sertleştirilen düzenlemenin diplomatik temsilciliklere Kasım 2022'de yeniden hatırlatıldığını belirtti. Ankara'nın şimdiye kadar AKP'li vekillerin seçim etkinlikleri veya Almanya'da seçim sandıkları kurulmasıyla ilgili kendilerine başvurmadığı da DW'ye verilen bilgiler arasında. Ancak başvuru olmasa da Eylül 2022'den beri AKP'li vekillerin Almanya'da faaliyetleri yoğunlaştı. Son bir haftadır başta İstanbul, Mardin, Nevşehir, Amasya gibi kentlerden AKP'li vekiller ve çeşitli belediye başkanları Almanya'daki cami ve derneklerde halk ile buluşma olarak duyurulan etkinliklere katıldı.

Ancak "sivil toplum ile buluşma" veya "vatandaşların sorunlarını dinleme" şeklinde duyurulmuş olsa da Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz ve Mardin Milletvekili Cengiz Demirkaya'nınki başta olmak üzere Almanya'daki buluşmalarda 2023 seçimlerinin öne çıktığı görülüyor. Sosyal medya paylaşımlarında da bazı vekillerin AKP'nin 2023 yılı seçimleri için seçtiği tema olan #TürkiyeYüzyılı etiketini kullandığı görülüyor. 

Daha önce Türk politikacıların etkinliklerine izin verilmemesi üzerine AKP'nin taktik değiştirdiğine dikkat çeken Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı'ndan siyaset bilimci Caner Aver de 2022 sonbaharından beri yoğunlaşığı görülen seçim çalışmalarının sivil toplum buluşması gibi lanse ettiğini belirtiyor. Böylece resmi izin şartının ortadan kalktığını kaydeden Aver, bu yolla büyük birkaç etkinlik yerine seçmene yerelde ulaşmayı sağlayan küçük etkinlikler düzenlendiğini söylüyor.  

Federal Emniyet Teşkilatı seçimler öncesi tehlike analizi yapıyor

Türkiye'deki siyasi gelişmeler ve seçimlerle artan tansiyon sadece Türkiye'de değil Almanya'daki Türkiye kökenli vatandaşlar arasında da hissediliyor. 2 Haziran 2016'da Ermeni Soykırımı'nın tanınması kararının Alman meclisinden geçmesi ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Almanya İçişleri Bakanlığı "Türkiye" başlığı altında polise intikal eden suçları ayrıca kayıt altına almaya karar vermiş, tehlike durum analizlerini yoğunlaştırmıştı. 

Federal Emniyet Teşkilatı (BKA), DW Türkçe'nin yeni bir tehlike analizi yapılıp yapılmadığı sorusuna verdiği cevapta "Türkiye ve Almanya'daki gelişmelerin sürekli izlendiğini ve bu konuda sorumlu eyaletlerin güvenlik birimleriyle de devamlı diyalog içinde bulunulduğu" şeklinde karşılık verdi. Teşkilat ayrıca, Türkiye seçimlerinin ve Almanya'daki seçim etkinliklerinin ve olası sonuçlarının da güvenlik birimlerinin aktüel takibi altında olduğunu ve buna devam edileceğini vurguladı. BKA, yaptıkları tehlike analizlerine dayanarak federal hükümete veya eyalet yönetimlerine bir tutum veya uyarı tavsiyesinde bulunup bulunmadıkları sorusuna ise cevap vermeyi reddetti.

Son aylarda AKP'li vekil ve temsilcilerin Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Milli Görüş (IGMG) ve Ülkücü hareketin cami ve derneklerinde konuşmalar yaptığı ve iş insanlarına ziyaretler düzenledikleri, bunda da başı AKP'nin yurt dışı lobi örgütü olarak nitelenen Uluslararası Demokratlar Birliği'nin (UID) çektiği görülüyor. Almanya Federal Emniyet Teşkilatı "Son seçimlerde özellikle UID'in Türk hükümetinin çıkarını gözeten ve seçim mitingleri düzenleyen yapılanma olarak öne çıktığını" belirtiyor.

AKP ve MHP muhalifleri odakta

Almanya Federal Emniyet Teşkilatı'nın (BKA) tespitine göre, özellikle 2016'daki darbe girişiminden bu yana muhaliflere, hükümeti ve Erdoğan'ı eleştirenlere yönelik tartışmalar "artan bir hamaset" ile yürüyor. Bu tutumla beraber Türkiye kökenli muhaliflere, Kürtlere ve Gülen Cemaati'ne yakın kişi ve kuruluşlara yönelik Almanya'da kayıtlara geçen olaylar da artıyor. BKA, polise intikal eden bu olayların çoğunlukla hakaret, tehdit ve genellikle de sosyal medya üzerinden yapılan halkı kışkırtma eylemleri olduğunu ya da binaları boyama gibi mala zarar verme şeklinde meydana geldiğini belirtiyor. BKA, Ermeniler ve Kürtler gibi azınlıklara ait kişilerin sosyal medya üzerinden veya telefonla aşırı sağcı Türk gruplar tarafından tehdit edilme gibi suçların nadiren yaşandığını aktarıyor. Adam yaralama suçunun da az olduğuna işaret ediyor.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Parlamentosu Başkan Vekili Berivan Aymaz, aşırı sağcıların, hatta AKP'li bazı hükümet temsilcilerinin Kürtleri veya diğer toplumsal ve etnik azınlıkları, muhalifleri sıklıkla şiddet, takip ve hatta ölümle tehdit ettiklerini, Türkiye'deki seçimler öncesinde de bunun artmasından endişe duyulduğunu söyledi. Yeşiller partisinden Aymaz'a göre politikacılar ve güvenlik birimleri bu konuda, özellikle de aşırı sağcı ve ülkücü kesim hakkında hassas hale getirilmeli. Böylece tehdit edilen muhaliflerin güvenliği sağlanmalı. 

Aymaz, Almanya'da kışkırtma ve şiddet tehdidi halinde diplomatik gerekçeyle müsamaha gösterilmeyeceğinin de yanlış anlamaya mahal vermeden Türkiye'ye iletilmesi gerektiğini kaydetti. Aymaz, "Toplumsal barışımızı ve kamu güvenliğini tehdit edenler hukuk devletinden gerekli cevabı alır" ifadelerini kullandı.

Almanya'da çatışmalar yaşanır mı?

Siyaset bilimci Caner Aver ise seçimler öncesinde zaman zaman aşırı gruplar arasında seçim atmosferi kapsamında çatışmalar yaşanabileceği ve sözlü tartışmaların artacağı öngörüsünde bulunsa da Almanya'da yaygın ve büyük gerilimler beklemiyor. Ancak Almanya'daki seçmenin de süreci yakından takip edeceğini, nitekim bu seçimlerde meselenin Türkiye'de bir sistem değişikliği olduğunu onların da bildiğini belirtiyor. "Bu seçimde Türkiye'nin siyasi sistemi ve ona bağlı olan siyasi ve ekonomik gelişmeler söz konusu, ondan dolayı özellikle önemli" diyor.

Cumhur İttifakı'nın kazanması halinde otoriter bir sistemin ve ekonomik istikrarsızlığın devam edeceği düşüncesinin hakim olduğuna ve Millet İttifakı'nın da parlamenter sistemi ve demokrasi prensiplerini inşa etmeyi vadettiğine işaret eden Aver, "Seçmen, birbirinden tamamen farklı iki sistem vaadi ile karşı karşıya. Bu ortamda da siyasi dilde gerilim artacaktır" tahmininde bulunuyor. Aver'e göre bu durum Almanya'da olmasa da Türkiye'de şiddet olaylarına da yol açabilecek potansiyele sahip. Aver, Almanya'daki 1 milyon 450 bin civarındaki seçmenin oyunun önemine de dikkat çekiyor.

Almanya'da Türkiye'deki seçimlerde oy kullanma hakkına sahip vatandaş sayısı 2018'de 1 milyon 443 bin 585 olarak kayıtlara geçti. O zamanki cumhurbaşkanlığı seçimlerine Almanya'dan katılım oranı yüzde 45,7 oldu. Sandığa gidenlerin yüzde 64,8'i Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için oy kulanırken onu yüzde 25,9 ile CHP'nin adayı Muharrem İnce, onu da yüzde 10 ile Selahattin Demirtaş takip etti. İYİ Parti'nin adayı Meral Akşener ise yüzde 2,6 oranında oy aldı. AKP ve MHP'nin adayı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a en büyük desteğin Ruhr bölgesinin kalbi Essen Başkonsolosluğu'nda kurulan sandıktan çıktığı görüldü. Erdoğan burada yüzde 76,3 ile Almanya çapındaki en yüksek oyu aldı. Onu 70,5 ile Düsseldorf takip etti.

2018'deki milletvekili seçimlerinde de Cumhur İttifakı yüzde 65,1, Millet İttifakı yüzde 19,7 aldı. Partilerin oy oranı da şöyle oldu: AKP yüzde 55,7, CHP yüzde 15,6, HDP 14,8, MHP 8,4, İYİ Parti de yüzde 3,3 oranında oy aldılar.