Türkiye'den 'basın özgürlüğü' manzaraları: Dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke

Türkiye'den 'basın özgürlüğü' manzaraları: Dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke

Birleşmiş Milletler tarafından 3 Mayıs 1993 yılında Dünya Basın Özgürlüğü günü ilan edildi. Türkiye'de gazeteciler hapiste. Son birkaç yıldır bazı endekslerde 'özgür olmayan' kategoride yer alan Türkiye, kısa süre öncesine kadar 'kısmen özgür' ülkeler arasındaydı. Türkiye aynı zamanda dünyada en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke olarak kayda geçiyor.

Türkiye'de basın özgürlüğüne ilişkin konuşan DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, "Uluslararası saygın kuruluşların her yıl yayınladığı raporlar ülkemizde gazeteciliğin ne kadar baskı altında olduğunu tüm dünyaya duyuruyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün son raporunda Türkiye 180 ülke içinde iki basamak daha aşağıya yuvarlanarak 157. sıraya düştü. Türkiye bu konuda bir bataklığa saplanmış durumda. Bu rakam geçen yıla ait. Cumhuriyet davasından altı arkadaşımızın hapishaneye atılması, dünkü AYM kararıyla muhtemelen daha da aşağı yuvarlanacağız. Ama bizi için bu endekslere ihtiyaç yok. Ne durumda olduğumuzu en çok kendimiz biliyoruz. 130’un üzerinde gazeteci halen hapishanelerde. Bu açıklamayı yapan DİSK Basın-İş’in yönetim kurulu üyesi Ayşe Düzkan hapishanede. Ayşe’ye ve hapishanelerdeki tüm meslektaşlarımıza selamlarımızı ve dayanışma duygularımızı iletiyoruz." dedi.

Dava, hapis cezası, sansür...

Gazetecilerin yaptığı haberler, sosyal medya paylaşımlarından ötürü hapis cezasına çarptırıldıklarını ifade eden Eren, "Hapis cezaları yetmiyor, ödenemeyecek miktarlarda tazminat davaları açılıyor ve bunlar karara bağlanıyor. Doğrudan sansür uygulanıyor. Sadece geçtiğimiz yıl RTÜK 160’ın üzerinde olaya yayın yasağı koydu. İktidarı rahatsız edeceği, ya da ucu iktidara dokunacak, iktidar eleştirisine neden olabilecek her olay için yayın yasakları getiriliyor. Tren kazaları, çöken binalar ya da kadına veya çocuğa yönelik tecavüz, taciz haberlerine bile yasak getirildi." ifadelerini kullandı. Eren'in konuşmasından başlıklar şöyle:

"Halkın haber alma hakkı yıllardır engelleniyor"

"İnternet sitelerine ya da doğrudan bazı haberlere erişim yasağı uygulanması trajikomik hale geldi. Erişime yasak haberine bile erişime yasak getirildi. Halkın haber alma hakkı yıllardır engelleniyor.

"Ne yazık ki ülkemizde gazetecilerin tutuklanmasına neden olan “gazeteciler” var

İktidar yıllardır sürdürdüğü çeşitli operasyonlarla Türkiye’de medyanın yüzde 98’inin kendi yanında olmasını ya da yaşanan tüm hukuksuzluklara, vahşete sessiz kalmasını sağladı. Yalan haber, hedef gösterme, gerçekleri çarpıtma mesleğimizin yüz karası oldu. Ama daha da ağırı, büyük bir ahlaki çöküntü yaşanıyor. Ne yazık ki kendilerine “gazeteci” diyenler televizyonlardan, gazete köşelerinden tutuklanması gereken gazetecilerin listesini yayınlıyor. Ya da savcılara, mahkemelere koşup, gazeteciler aleyhinde ifade veriyor. Ne yazık ki ülkemizde gazetecilerin tutuklanmasına neden olan “gazeteciler” var.

"Meslek örgütleri de bu süreçte iyi bir sınav veremedi"

Ve ne yazık ki meslek örgütleri de bu süreçte iyi bir sınav veremedi. Yalan haberler yapanları, iftiracıları, ihbarcıları bünyelerinde korumaya devam etti. Çok daha ağırı yaşanıyor. Hapishanelerde onlarca gazetecinin bulunmasını geçim kapısı yapanlar var ne yazık ki. Tablo sadece gazeteciler için ağır değil. Türkiye en çok iş cinayetinin işlendiği ülkelerden biri. İş cinayetlerini sorgulayan avukatlar tutuklanıyor. Ağır cezalara mahkum ediliyorlar. Avukatlar sokak ortasında işkence uygulanıyor.

İş cinayetlerine karşı çıkan işçiler, sendikacılar tutuklandı.

On binlerce kamu çalışanı hukuk yok sayılarak işlerinden edildi, açlığa mahkum edildi. Buna isyan edenler dövüldü, gözaltına alındı, tutuklandı, ceza verildi. Barış isteyen akademisyenler üniversitelerden atıldı, yargılandı. Bazıları hapishanelere girmek üzere.

Kadınlar öldürülüyor, taciz ediliyor… Çocuklara tecavüz ediliyor. Ölen çocuğu için adalet isteyen bir baba tımarhaneye tıkılıyor. İnanılmaz bir çevre tahribatı yaşanıyor. Binlerce insan ölüm sınırına varan açlık grevlerinde. Çocuklarının akıbetini soran anneler tartaklanıyor, işkence görüyor. Belediye seçimlerinde mazbata kazanana değil, kaybedene veriliyor. İşte tüm bunlar duyulmasın isteniyor. Bunun için gazetecilere baskı uygulanıyor, gazetecilik öldürülmeye çalışılıyor."