Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) bünyesinde Sumru Öz tarafından yapılan çalışmada, Türkiye ve Şili’nin enflasyonla mücadele süreci karşılaştırıldı. Araştırmaya göre Türkiye enflasyonu yüzde 5'in altında tutamayan tek gelişmekte olan ülke oldu. Çalışmada, Her iki ülkenin de enflasyonu düşürmeye yönelik girişimleri olduğu, Şili'nin bu girişimlerinin başarıya ulaştığı belirtildi. Türkiye'nin Başarıya ulaşamamasının sebebini ise hedeflerin tutturulamamasından kaynaklandığı söylendi.
Dünya gazetesinden Mehmet Kaya'nın haberine göre Şili’nin 1990’lı yılların başında, Türkiye’nin ise 2000’li yılların başında enflasyon hedeflemesiyle dezenflasyon sürecine girdiği belirtildi. İki ülkenin de bu süreçteki ilk 4 yılda büyüme sağladığı, bütçeyi kontrol ettiği ve Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığını koruyarak ilave ekonomik maliyet çıkmadan enflasyonu hızla aşağıya çektiği vurgulandı.
Buna karşılık Şili'nin enflasyonunu kalıcı bir şekilde yüzde 3'lerde tutmasına rağmen, Türkiye'nin başarısız olarak yeniden çift haneler yaşadığı açıklandı. Bunun sebebi ise raporda şu ifadelerle açıklandı:
"Şili’den farklı olarak Türkiye’de örtük enflasyon hedeflemesinden resmi hedeflemeye geçilen 2006 yılından itibaren dezenflasyon süreci başarısızlığa uğruyor. Hükümetlerin giderek artan müdahalelerine maruz kalan Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının zedelenmesi ve enflasyon hedeflerinin son on yılda bir kez bile tutturulamamasının para politikasına güveni sarsması nedeniyle fiyatların geçmiş enflasyona endekslenmesi uygulamasının sürmesi, enflasyonun yeniden iki haneye çıkmasında rol oynamış gibi görünüyor"
Rapora göre Türkiye'nin enflasyonla dönemde başarı sağladığı dönemde bütçenin kontrol edildiği, yapısal reformların yapıldığı, Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığının sağlandığı ve dış konjonktürün de iyi olduğu bir dönem geçirildiği yer aldı.
Ayrıca AB'ye katılım müzakereleri, yabancı yatırım artışı ve TL'nin değer kazanmasıyla "maliyetsiz" bir enflasyonla mücadele dönemi yaşandığı belirtildi.
Bu olumlu havanın sağlıklı büyüme sağladığı belirtilen çalışmada, "(Enflasyonla mücadelenin) Maliyetsiz, yani milli gelirde bir kayıp yaşanmadan gerçekleşebilmesinde aynı dönemde verimlilikte yaşanan artış da etkili olmuş gibi görünüyor. Gerçekten de tarihsel olarak Türkiye’de toplam faktör verimliliğinde en yüksek artışın yaşandığı 2003-2007 dönemi ile dezenflasyonun başarılı olduğu dönem çakışıyor" dendi.
Raporda Türkiye'nin küresel krizden bu zamana kadar geçen sürede 2009 ve 2010 dışında enflasyon hedefini tutturamadığı vurgulandı. Enflasyonla mücadelede başarı sağlayan Merkez Bankası Başkanı'nın yeniden atanmaması da 2006'dan başlayarak Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına güvenin azalmaya başlaması etkenlerden biri oldu.
Belirlenen hedeflerin tutturulamaması ikinci etken olarak kabul edilirken, EAF bünyesinde yapılan çalışmalarda Merkez Bankası’nın kredibilitesinde zaman içinde azalma gözlendiği belirtildi
Üçüncü etkenin ise enflasyonun "tek haneli olmasının" yeterli görülmesinden kaynaklandığı belirtildi. Gelişmekte olan bir çok ülkenin "yapısal sorunları" olduğu belirtilen çalışmada, bu sorunlara rağmen Türkiye dışındaki gelişmekte olan ülkelerin enflasyonlarını yüzde 5'in altında tutmayı başardığına dikkat çekildi.
Çalışmada Türkiye’deki gıda fiyatlarının önemli sorunlardan biri olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"Gerçekten de finansal ve ticari olarak ilişki içinde bulunduğu ülkelere kıyasla daha yüksek enflasyona sahip olmak, yüksek cari açık gibi kırılganlıklara yol açıp küresel piyasalardaki en ufak çalkantıda veya siyasi bir sorunda TL’nin aşırı değer kaybetmesine, bu da bir süre sonra enflasyonu artırarak sürecin bir sarmala dönüşmesine neden oluyor."