İdeolojik olarak Vatan Partisi ile aynı görüşleri savunan ve kamuoyunca aynı partinin gençlik organı olarak işlev gören Türkiye Gençlik Birliği, (TGB) Netflix, BluTV ve Puhu TV gibi online yayın yapan internet televizyonlarına bayrak açtığını ilan etti. İnternet yayınlarının gençliği uyuşturup çürüttüğünü söyleyen TGB'liler RTÜK’e verilen denetleme yetkisini de desteklerini açıkladılar.
TIKLAYIN: İnternet üzerinden yayın yapan TV'lere RTÜK denetimi
TGB'liler, "Sınırlarımızın içinde ve ötesinde, denizlerimizde, emperyalist merkezlerle savaş başarıyla devam ederken, kalemizin içten yıkılmasına müsaade edemeyiz" dediler.
Çıkarılan son kanuna göre internet üzerinden yayın yapan televizyonların yurt içi-yurt dışı kaynaklı olanları RTÜK denetimine dahil olacak ve bu kurumların yurt dışı kaynaklı olanları Türkiye’de şirket kurmak zorunda kalacak.
Vatan Partisi'nin yayın organı niteliğindeki Aydınlık gazetesinde yayımlanan haber aynen şöyle:
Söz konusu dizi içeriklerinin milli kültüre, değerlere, toplumsal hassasiyetlere ve insan doğasına aykırı olduğunu vurgulayan Gençer; “Gençliğin baş belası olan uyuşturucu ve çeşitli madde kullanımları sıradanlaştırılıp, doğrudan ve dolaylı olarak özendirilmektedir. Cinsellik, aşırılıklarla, lise sıralarına kadar indirgenerek, sınırsız bir şekilde dayatılmaktadır. Pedofili de bu içeriklerle normalleştirilmektedir. Küfür, şiddet, etnik kimlikçilik, cinayet, tecavüz, cinsiyetsizlik, aşağılama, bencillik, mafya seviciliği, silah kullanımı vb. her türlü yozlaşma ve çürüme bu platformda hiçbir kısıtlama olmaksızın rahatlıkla gençlikle buluşmaktadır. Hatta, emperyalist merkezlerin Türkiye’ye dayattığı sözde Ermeni Soykırımı yalanı, 'Designated Survivor' dizisinde, hain Fetullahçı Terör Örgütü’nün propagandası da 'Another Life' dizisinde, rahatlıkla piyasaya sürülebilmektedir. Konu, armudun sapı, üzümün çöpü meselesi değildir. İyi içerikler de üretiliyor diyerek, bu saldırının ve çürümenin merkezleri asla meşrulaştırılamaz. Kısaca çerçevesini çizdiğimiz başlıklar bile, Türkiye için bir ulusal güvenlik ve milli kültür sorunudur" ifadelerini kullandı.
Gençer şöyle devam etti:
"Geçen günlerde alınan kararla, internet üzerinden yayın yapan medya kuruluşlarının içerikleri devlet denetimi altına alındı. Kararın ardından kamuoyunda dijital içerikler üzerinde yoğun bir tartışma başladı. Türkiye Gençlik Birliği olarak çok tartışılan bu konuda tavrımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
RTÜK’ün 'Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki' yönetmeliğinin yasalaşması son derece haklıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurumları eliyle, ülkede faaliyet yürüten her türlü uluslararası dijital ve ticari platforma denetim uygulaması temel bir egemenlik hakkıdır. Bu hak öncelikle toplumu, özellikle de gençliği küresel medya ve kültür tekellerinin sınırsız ve kuralsız içeriklerine karşı alınan zorunlu bir tedbirdir. Devlete ve kurumlarına yönelik karşıtlıkla beslenen sorumsuz muhalefet hastalığı, bu tartışmada da kendini göstermiştir.
Söz konusu dijital platformların en önde geleni Netflix, bir Amerikan şirketidir. Aynı zamanda kültür emperyalizminin en güçlü silahı olan Netflix birkaç ülke hariç bütün dünyada milyonlarca aboneye ulaşmaktadır. Geliri milyar dolarları bulan bu şirket, kültürel hücumunun yanı sıra geniş bir pazarda büyük bir dijital tekel olmuştur. Son dönemde gelişen ve Türkiye’de de yayın hayatına başlayan dijital platformlar, bu modelin devamıdır. Bütün bu dijital platformlar nihayetinde emperyalist sistemin ülkelerin milli kültürü ve değerleri üzerinde bir tahakküm yaratma aracıdır.
Bu kanallar aracılığıyla üretilen ve yayınlanan yüzlerce dizi ve film dikkatli incelendiği zaman tartışmanın özgürlük, baskı, sansür, bireysel tercih kavramlarına sığmayacağı görülecektir. Saldırı ve tehlike çok boyutludur. Kamuoyunun konuyu tartışırken, sorumlu ve olgun davranması, Türk gençliğinin geleceğinin sağlıklı bir şekilde inşa edilmesi açısından da belirleyicidir.
Peki hangi içerikleri tartışıyoruz? Neyin karşısındayız?
Milli kültürümüze, değerlerimize, toplumsal hassasiyetlerimize, aynı zamanda insanın doğasına, emeğine, sevgiye, dostluğa, dayanışma ruhuna aykırı, hatta düşmandır.
Gençliğin baş belası olan uyuşturucu ve çeşitli madde kullanımları sıradanlaştırılıp, doğrudan ve dolaylı olarak özendirilmektedir.
Cinsellik, aşırılıklarla, lise sıralarına kadar indirgenerek, sınırsız bir şekilde dayatılmaktadır.
Pedofili de bu içeriklerle normalleştirilmektedir. '3 Altında: Arcadia Hikayeleri' dizisinde,10 yaşındaki çocukların öpüşme sahnesi sanıyoruz bu konuda tartışmaya yer bırakmayan en çarpıcı örnektir.
Küfür, şiddet, etnik kimlikçilik, cinayet, tecavüz, cinsiyetsizlik, aşağılama, bencillik, mafya seviciliği, silah kullanımı vb. her türlü yozlaşma ve çürüme bu platformda hiçbir kısıtlama olmaksızın rahatlıkla gençlikle buluşmaktadır.
Hatta, emperyalist merkezlerin Türkiye’ye dayattığı sözde Ermeni Soykırımı yalanı, 'Designated Survivor' dizisinde, hain Fetullahçı Terör Örgütü’nün propagandası da 'Another Life' dizisinde, rahatlıkla piyasaya sürülebilmektedir.
Konu, armudun sapı, üzümün çöpü meselesi değildir. İyi içerikler de üretiliyor diyerek, bu saldırının ve çürümenin merkezleri asla meşrulaştırılamaz. Kısaca çerçevesini çizdiğimiz başlıklar bile, Türkiye için bir ulusal güvenlik ve milli kültür sorunudur.
Bu konuda eleştirilerimiz ve tavrımız üzerine Netflix ve benzeri platformlara cansiperane göğüs gerenlere; tartışmayı, beğenmiyorsanız üye olmayın diyerek bireysel abonelik meselesine indirgeyenlere, konuyu özünden kopararak anlamsız bir özgürlük-sansür tartışmasına sıkıştıranlara sesleniyoruz.
Toplumdaki taciz, tecavüz, istismar, vakalarına kıyamet koparanlar söz konusu Netflix olunca neden hassasiyetlerini rafa kaldırırlar?
Zümrüt Apartmanı kitabına karşı çıkıp, sosyal medyada mangalda kül bırakmayan klavye şovalyeleri neden Netflix’in pedofili içeriklerine susuyorlar.
Hırsızların, katillerin, uyuşturucu baronlarının, sokak arası çetelerinin, kahraman ve kurtarıcı olarak parlatılması ve bunların rol model olarak gençliğin önüne çıkarılması hangi akıl izanla açıklanabilir?
FETÖ propagandası ve sözde Ermeni Soykırımı yalanının, yine aynı platform tarafından ısıtılması ve piyasaya sürülmesi bir tesadüf müdür?
Çürümeye özgürlük olmaz!
Bu tartışmadaki tavır, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek mücadele için bir turnusol kağıdıdır. İlgili kamu kurumları, bu mücadeleye yalnız dijital platformlarda değil bütün iletişim mecralarında devam etmelidir ve ilgili tedbirleri almalıdır. Ailelere, aydınlara, gazetecilere, siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerine bu çürümeye karşı büyük sorumluluklar düşmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Türk gençliği, Türk toplumu bütünsel ve çok boyutlu bir tehditle karşı karşıyadır. Ülkemiz, terör örgütlerine ve onların merkezlerine karşı verdiği büyük mücadelede çok önemli başarılar elde etmektedir. Cumhuriyeti yıkmak, Türkiye’yi bölmek isteyen Fetullahçı Terör Örgütü temizlenmektedir. Sınırlarımız içinde ve ötesinde, denizlerimizde, kara parçalarımızda emperyalist merkezlerle savaş başarıyla devam ederken, kalemizin içten yıkılmasına müsaade edemeyiz.
Türkiye Gençlik Birliği olarak, Türk gençliğinin bu tahribat girişimlerine maruz kalmaması, milli kültürünü ve değerlerini yaşatması, sorumlulukla ve bilinçle Türkiye’nin geleceğini inşa etmesi mücadelesinde en önde bayrak olacağız.
AB ve Amerikan şeflerinin 90’lı yıllarda ilan ettiği Türk Gençliğini milli kimliğinden koparma projesini nasıl yerle bir ettiysek, şimdi o projenin yeni biçimlerle yeniden dayatılmasına izin vermeyeceğiz.
Türk Gençliği vatanseverdir, ülkesine, insanlığa, milli değerlerine ve toplumuna sınırsız bağlıdır. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden aldığı görevle, ülkesinin bütün kalelerinin sarsılmaz savunucusudur.
Tekrar altını çiziyoruz ve uyarıyoruz.
Çürümeye özgürlük olmaz, Türk Gençliği bu zehri yutmaz!"