AİHS’nin 15’inci maddesi, sözleşmeye taraf devletlere, istisnai koşullarda sözleşme kapsamındaki belirli hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüklerini “geçici, kısıtlı ve denetimli” şekilde askıya alma hakkı tanıyor. Ancak bu hüküm belirli koşullarda uygulanabiliyor. AİHS yalnızca “savaş zamanında veya ulusun varlığını tehdit eden başka tehlikeli hallerde” askıya alınabiliyor. Devletler, sadece “durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde” sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabiliyor. Yükümlülüklere aykırı tedbirlerin, “devletlerin uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklerine ters düşmemesi” gerekiyor.
Tüm bunlara ek olarak ve daha da önemlisi, devletler AİHS’de öngörülen belirli haklara aykırı tedbirler alamıyor. AİHS’nin yaşam hakkıyla ilgili 2’nci, işkence ve kötü muamelenin önlenmesiyle ilgili 3'üncü, kölelik ve zorla çalıştırılma yasağıyla ilgili 4’üncü ve kanunsuz ceza olmayacağı kuralına ilişkin 7’nci maddeleri askıya alınamıyor. Benzer şekilde AİHS’ye ek 6 No’lu protokolün 1’inci maddesine (barış zamanında ölüm cezasının kaldırılması), AİHS’ye ek 13 No’lu protokolün 1’inci maddesine (ölüm cezasının kaldırılması) ve AİHS’ye ek 7 No’lu protokolün 4’üncü maddesine (aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı) aykırı tedbirler alınması da mümkün değil.
Türkiye, AİHS’yi ilk defa askıya almadığı gibi, bugüne kadar askıya alan tek ülke de değil. AİHS, yürürlükte olduğu 1950’li yıllardan bu yana Türkiye dışında İngiltere (Birleşik Krallık), İrlanda, Yunanistan, Arnavutluk, Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna ve Fransa tarafından değişik koşul ve tarihlerde askıya alındı.
AİHS 1950'de imzalandı
Türkiye, 1950 yılında imzalayıp 1954 yılında onayladığı AİHS’nin 15'inci maddesinden kaynaklanan hakkını ilk olarak 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından 1961 yılında kullandı. Ankara, 1970’li yıllardaki sıkıyönetim dönemleri ve 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında da 15’inci madde kapsamında Avrupa Konseyi’ni bilgilendirdi. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AİHM’ye bireysel başvuru hakkı 1987 yılından sonra sağlandığından bu tarihten önceki bildirimlerin AİHM cephesinde yankısı olmadı.
Ankara, 1990-2002 yılları arasında Güneydoğu’daki illerde uygulanan OHAL kapsamında da AİHS’nin emniyet hakkı, adil yargılanma, özel yaşama saygı, ifade özgürlüğü ve toplantı ve örgütlenme özgürlüğü gibi hükümlerini de içeren birçok maddesini askıya aldı. AİHM, bu çerçevede önüne gelen Aksoy davasında “PKK terör eylemlerinin kapsam ve özel etkiler bakımından, söz konusu bölgede kuşkusuz ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike teşkil ettiğini” belirtmiş, ancak “devletlerin yetkilerinin sınırsız olmadığına ve durumun kesinlikle gerektirdiği ölçünün dışına çıkmamaları gerektiğine” hükmetmişti.
Ukrayna, ülkenin doğusundaki kriz nedeniyle 5 Haziran 2015 tarihinde AİHS’nin sadece 3’üncü maddesinde öngörülen belirli hakları askıya aldığını beyan etti. Fransa ise 13 Kasım 2015 tarihinde Paris’te meydana gelen terör saldırılarının hemen ertesinde spesifik bir madde belirtmeksizin AİHS’yi askıya aldığını bildirdi. Fransız hükümeti o tarihten bu yana her 3 ayda bir Avrupa Konseyi’ne AİHS’yi askıya almaya devam ettiğini yazılı olarak tebliğ ediyor.
Türkiye AİHM denetiminden çıkmadı
Buna karşılık, AİHS’yi askıya almak bir devletin AİHM denetiminden çıktığı anlamına gelmiyor. AİHM Yazıişleri Müdür Yardımcısı Hasan Bakırcı, “AİHS’nin askıya alınması taraf devletlerin bireylerine AİHM kapısı kapandı anlamına gelmiyor. Hak ihlaline kanaat getiren bireyler AİHM’ye başvurmaya devam edebilir. Esasen AİHM’ye başvuru konusunda hiçbir şey değişmiyor” diyor.
Bakırcı, AİHS’nin askıya alınmasının bir ülkenin AİHM önünde OHAL kapsamındaki olası ihlaller nedeniyle mahkum olmayacağı anlamına gelmediğine de vurgu yapıyor: “AİHM bu konuda ileride kendisine gelecek olası başvurulara ‘orantılılık’ ve ‘durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde’ ilkeleri temelinde bakacak. Türkiye 1990’lı yıllarda Güneydoğu’daki OHAL uygulaması kapsamında da AİHS’yi askıya almıştı. Oradan gelen bazı davalarda 30 güne kadar çıkan gözaltı süreleri AİHM tarafından kabul edilemez bulundu”.
OHAL kapsamında yaşanacak olası hak ihlallerinin Strasbourg Mahkemesi önüne gelebilmesi için, her zaman olduğu gibi öncelikle tüm iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekiyor.