7 Haziran seçimleri koalisyon senaryoları ve erken seçim tartışmalarını beraberinde getirirken, Ankara muhalefette kalacağını açıklayan HDP dışındaki üç partinin hükümet kurup kuramayacağını konuşuyor.
Önceki gün CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bugün Azerbaycan’a giderken, Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP genel merkezinde düzenlenen AKP İl ve Büyükşehir Belediye Başkanları ve AKP İl Gençlik Kolları Başkanları toplantılarına katıldı.
Gül: Davutoğlu’nu cesaretlendirdim
Cuma namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Posta gazetesinin bugünkü (12 Haziran 2015)nüshasında yayımlanan, “Gül, seçim sonrası Erdoğan ve Davutoğlu’yla görüştü” kulis haberinin Davutoğlu kısmını doğrulayarak, "Bunlardan farklı anlamlar çıkartmayın. Ben sadece cesaretlendirdim. Tabi ki arkadaşlar, kendileri daha iyi takdir ederler. Ancak doğrusu ben de bir hükümet kurulmasının doğru olacağı yönünde fikrimi paylaştım. Muhakkak ki en iyi takdiri nihayetinde kararı verecek olanlar arkadaşlarımızdır. Ben sadece cesaretlendirdim o kadar. Onun dışında benim için daha fazla bir şey söz konusu değil" dedi.
Hürriyet gazetesine konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimde kaybedenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek, istifa etmesi gerektiğini söyledi. Bahçeli, ''Seçim sonuçlarını başta Erdoğan doğru yorumlamalı. Beştepe’den çıkıp Çankaya’da 1071 rakımına gelip anayasal çerçevede kendisine şöyle bir yuva yapması lazım'' dedi. Koalisyon için AKP'ye "Önceliğiniz Çözüm Süreci ise bize gelmeyin" mesajı veren Bahçeli, "Siyasette kapris olmaz. Normalleşmiş bir siyasi ortam, normalleşmiş bir siyasi parti, normalleşmiş bir cumhurbaşkanı ortaya çıktıktan sonra oturulur konuşulur. MHP de ‘Şu şu şartlarda destek olur’ diyebilir. O aşama yok şimdi" diye konuştu.
"Uluslararası İnsan Hakları Kurumları İyi Uygulama Örnekleri ve Deneyim Paylaşımı Uluslararası Konferansı"nın açılışına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar ve eski AB Bakanı Egemen Bağış’la ilgili yargı süreçlerine değindi.
Arınç, "Şüphesiz ki seçim öncesinde de, sonrasında da dile getirilen bir unsurdur. Bu gerçeği Türkiye yaşamıştır. 4 Eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oylanmış, ancak Yüce Divana gitmeleri konusunda bir karar çıkmamıştır. Oylar değişmiştir ama yeterli olan sayıya ulaşılamamıştır. Şimdi bunun yeniden meclise gelmesi hukuken mümkün olabilir mi? Bu konuda Anayasa hukukçuları daha önce Meclis Soruşturma Komisyonu’ndan geçmiş ve kesinleşmiş bir sonuçta yeniden soruşturma açılamayacağını düşünüyorlar. Bir kısmı da olabilir diyor. Ben 1995’den beri parlamentodayım evet böyle olabildiğini gördüm. Ana-Yol hükümeti kuruldu 3-5 ay devam etti sonra Refah-Yol hükümeti kuruldu, daha sonra Mesut Yılmaz ve Ecevit hükümetleri geldi. O hükümetler döneminde dosyaların yeniden açıldığını, çıkarıldığını, Meclis Soruşturma Komisyonları marifetiyle yeni bir sürecin başladığını gördüm. Doğrudur yanlıştır ama örneği vardır" dedi.
Arınç, "Meclis Soruşturma Komisyonu kurulsa veya yeniden Yüce Divan’a gitse diye bir parti genel başkanının söz söylemeye hakkı yoktur. Bir parti grubunun ’biz bu konuda karar aldık, 4 eski bakan hakkında yeniden soruşturma komisyonu açacağız, bunu da diğer partilere bir öneri olarak götürüyoruz’ demesi anayasayı çiğnemektir. Çünkü anayasanın amir hükümleri içerisinde ’meclis soruşturması açılması konusunda hiçbir parti grubunda karar alınamaz, konuşulamaz’ diye hüküm vardır. Sadece milletvekilleri böyle bir komisyonun açılması ve sonuçlanması konusunda vicdanlarına ve hukuka uygun hareket eder. Hiçbir parti karar alamaz, bu karar doğrultusunda işlem yapamaz, yaparsa bu anayasayı çiğnemek anlamına gelir. Bugünden sayın genel başkanlara hatırlatmak istiyorum ki bu konuyu ağızlarına alıp da parti kararı veya gruplarını bağlayıcı bir karar olarak ileri sürmesinler. Anayasayı bilmedikleri anlamına gelir ve mahcup olurlar" diye konuştu.
Arınç bir gazetecinin koalisyon konusunda gündeme gelenleri nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine şunları kaydetti:
"Seçimin üzerinden henüz 5 gün geçti ve bildiğinin gibi bu 5 gün içerisinde geçici sonuçlar açıklandı. Ama henüz kesin sonuçlar açıklanmadı. Başbakanımız, Cumhurbaşkanını ziyaretinde istifasını sundu. Teamül olarak da Sayın Cumhurbaşkanı, yeni hükümet kuruluncaya kadar göreve devam edilmesi ricasında bulundu. Bunu bir yazı ile Resmi Gazetede yayınlattı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dün bir konuşması oldu. Fevkalade yapıcı, ve bundan sonra ki sürece ışık tutan bir konuşmaydı. Sayın Başbakanımı da 3 günden beri parti içi kurullarda hem seçim sonuçlarını değerlendiriyor, hem de seçim sonuçlarına göre yeni bir hükümet kurmakla görevlendirildiğinde ne yapması gerektiğini MKYK, MYK’da… Bakanlar Kurulu olarak pazartesi günü toplanacağız ama bakan arkadaşlarımızın büyük bir kısmıyla da bu toplantıları yapıyor. Bugün de genel merkezde bazı ana kademe kuruluşlarıyla bir araya geldi."
Hükümet kurma çalışmalarının henüz başlamadığını dile getiren Bülent Arınç, "Henüz hükümet kurma çalışmaları başlamadı. Öncelikle kesin sonuçlar açıklanacak, bu arada da sanıyorum AK Parti’den başlamak üzere Sayın Genel Başkanımıza hükümeti kurma görevi tevdi edilecek. Bu günlerde çıkan bütün haberlerin, doğrudan ve gerçeklere aykırı olmadığını söylemek istiyorum. Bunlar basında tartışılan bir kısım yorumlardır, manipülatif haberlerdir. Hiçbir partinin genel başkanı ve yetkili karar merci tarafından açıklanmadıkça, hükümet kurma çalışmaları konusunda bir beyana itibar etmemek gerekir. Şimdiden meclis başkanı adaylarının isimlerinin geçmesi şimdiden hatta bazı bakanlıkların paylaşımına ilişkin haberler yapılması şüphesiz kimin, kimle hükümet kuracağı konusunda da bir takım haberler çıkması doğaldır. Ama bunların gerçekle yakından uzaktan ilişkisi yoktur" dedi.
Bülent Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim akşamı yaptığı konuşmasını hatırlatarak, "Sayın Bahçeli’nin henüz seçim akşamı yaptığı bir değerlendirmeyi uygun bulmadığımı ifade ederek, onlara başkan bir koalisyon modeli önermiştim. Koalisyon modeli önermek şüphesiz benim haddim değil. Ama Sayın Bahçeli müstehzi bir tavırla, AK Parti’yi HDP ile koalisyon kurması yetmiyorsa CHP ile de hükümet olabileceği konusunda bir beyanda bulunması karşısında; ’siz 3 muhalif parti birbirinizle iyi anlaşıyorsunuz, aslında sizin HDP ve CHP ile hükümet kurmanız daha uygun olur işe buradan başlamanızı tavsiye ediyorum’ demiştim. Bunun dışında her hangi bir değerlendirmem olmadı" diye konuştu. Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pek çok koalisyon formülleri olabilir ama ne yapalım ki bu partilerin; şu kırmızı çizgisi var, bu olmazsa olmazı var’ derseniz, hayır siyasette böyle bir şey olmaz. ’Benim kırmızı çizgim şudur, bundan daha aşağısını kabul etmem’ anlayışı veya bazı partilerin kapıyı kapalı tutmak anlayışı doğru bir anlayış değildir. Kendine güvenen hiçbir siyasetçi böyle yola çıkmaz. Madem ki ülkenin hükümetsiz kalmaması gerekir, elbette hükümet kurulamadığı takdirde, erken seçime gitmek anayasal bir kurumdur. Ama önce hükümet kurulma imkanlarının araştırılması ve acil kurulacak hükümet ile birlikte bir taraftan ekonomi, bir taraftan dış politika, bir taraftan Türkiye ile ilgili bütün hususlarda güçlü bir hükümetin bir an önce karar alam noktasına gelmesi acildir. Buna ilişkin çaba gösterilmesi gerekir."
Arınç, "Ben Sayın Başbakanımızın çok önemli bir noktayı işaret ettiğini görüyorum, kırmızı çizgi olmaz, kendisine görev verilen her gelen başkan, diğer parti liderleriyle çok samimi, çok yapıcı ilişkiler kurmalı ve ülke için faydalı bir hükümet modeli üzerinde çalışma yapmalıdır. Ben bu çerçeve etrafında doğru bir çalışma yapılırsa ülke için hayırlı, başarılı bir hükümetin kurulabileceğini düşünüyorum" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Diyarbakır'da yaptığı açıklamalarda miting bombalaması ve İhya Der Başkanı Aytaç Baran'ın öldürülmesinin ardından şehirde yaşananları değerlendirdi.
Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Büyük bir kaos ortamı yaratılmak istenecek. Giderek iç savaş görüntüsü uyandırılmak isteyecek. Türkiye Suriyelileşme sürecine girecekti.
Tabii olayın üzerinden bir hafta geçti. Ortada tutuklanmış bir fail var. Dosya gizli. İçişleri Bakanı, valilik, bana veya arkadaşlarıma hiçbir şekilde bilgi aktarmış değiller. Mitingde saldırıya uğrayan biz, ölen biz, büyük bir katliam yaşanıyor. Fakat tek bir bilgi alabilmiş değiliz.
Arkasında kimler var? Herhalde bu saldırıyı genç bir çocuk tek başına gerçekleştirmedi. Bağlantıları, işbirlikçileri, Antep'ten, Suriye'den Urfa'dan aldıkları destek, istihbarat desteği, bunları kim sağladı? Bunlar ortaya çıkarılmadığı müddetçe bu olay aydınlanmış sayılmaz.
İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın partimizi resmi olarak bilgilendirilmesi lazım. Partimiz soruşturmaya müdahildir. Arkadaşlarımızı burada kaybettik. Dosyayı gizlemekle olmaz. Alanen ne olduğunu duymak istiyoruz.
Bu olayın peşini bırakırlarsa, bu tehlike her zaman Türkiye'nin her yerinde hepimiz için geçerli olmaya devam edecek.
Ben eminim ki, önleyebilecek güce istihbarat sahip olsalardı önlerlerdi. Onların bilgisi dahilinde bu iş olmaz. Madem bir zaafiyet var ortada, bunlar bu alçakça eylemi yapamayacak.
Devlet içinden destek almadan, Suriye'den biri elinde bombayla gelip, benim konuşma yapacağım yerde iki bombayı patlatamaz. Hükümete bağlı güçler içerisinde desteğinin ortaya çıkarılması lazım.
Çünkü IŞİD bağlantılı, yerelde de IŞİD destekçisi sunan güçler, hücre biçiminde, kaygım odur ki Türkiye'nin yüzlerce yerine eylem talimatı bekliyorlar. Katliama uğradık. Bir partinin yüz binlerle ifade edilen mitingine saldırı düzenleniyor. Diğer partiler demek ki mutluluk duydular. acı paylaşmayan bundan mutluluk duymuştur. Ama buna rağmen biz 'kardeşlik, barış kazanacak' dedik.
Hemen bir kaç sonrasında, Hüda-Par'a yakın dernek başkanı katlediliyor. Arkasından dört mahalle meclis sözcümüz, aktif çalışanımız hemen arkasından infaz ediliyor. Tezgahın büyüklüğünü buradan herkesin görmesi lazım.
Bakın, kanımca şöyle harekete geçiriliyor: Bölgede yaklaşık 100 kişiye dönük, PKK ya da IŞİD'in suikast yapacağı dolaştırılıyor. Emniyet tebligat yapıyor. Bu dernek başkanına da yapılıyor. İlginçtir, tebligattan iki gün sonra öldürülüyor.
Bir çok Hizbullah militanı, elemanı şu anda Diyarbakır'da silahlandırılmış durumda. Evlerinde silahlandırılmış durumdalar. Kendilerine dönük saldırı olduğunda kim kimi vuracak o da belirlenmiş durumda.
Dolayısıyla dernek başkanı vurulduğunda, kimler hangi dakikada kimi vuracak o da belirlenmiş durumda. Anında Hizbullahçılar dört arkadaşımızı katlediyorlar.
Hizbullah 'biz provokasyona gelmeyiz' diyorlarsa, bu alçaklığı sadece kınayabilirim. Yok 'bizi kullandılar, dernek başkanımızı vurdurdular, HDP'lileri infaz ettirdiler' diyorlarsa, halktan özür dilemeleri, akıllarını başlarına aldıklarına dair açıklamalar yapmak lazım.
Hep bu şekilde ucuz kullanılmaya devam mı edecekler? Biz kimseye bugüne kadar parti olarak asla ne hedef gösterdik, ne de kimseyi hedefe koyacak bir anlayışımız olabilir. Ne bize bağlı silahlı bir birim vardır, ne de böyle bir şeyin imkanı vardır. Biz kendi sempatizanlarımızı da silahlandırmadık.
Batman'da Diyarbakır'da son dönemde kaç pompalı tüfek satışı olmuş, nereye gitmiş bu silahlar? Tezgah bu şekilde dönüyor. Halkımız dikkatli duyarlı olmalı. Ortada bir Kürt-Müslüman savaşı yok. böyle saçmalık mı olur?
Herkes emin olsun ve içi rahat olsun. Bizim gibi düşünen ya da düşünmeyen, bize oy veren ya da vermeyen herkesle barış ve kardeşlik içinde yaşama taraftarıyız.
Bize oy vermeyenleri ne ezme ne yok sayma gibi bir anlayışımız olmayacaktır. Bu topraklarda herkesin siyaset yapma hakkı var. Bu hakkı veren de tanıyan da biz değiliz, halktır. Herkes halka saygılı olsun, siyasetini yapsın.
Ama kirli oyunlar, ucuz tezgahlar, infaz timleri oluşturarak, HDP'yi geri adım attıracak bir silahlı çete kurarak bunları yapabileceğini düşünenler, 'devletten güç alarak bunu yapabilirim' diye düşünenler yanılırlar. Halka kaybettirir, halk zarar görür ama en nihayetinde barış ve çözüm kazanır. Umut ediyorum bu çağrılarımız doğru anlaşılır. Sağduyuyla ortak akılla değerlendirilir. Gün birbirimizi tehdit etme günü değildir. Biz iyi niyetliyiz. Gerçekten bu topraklarda ortak barışı yakalamak istiyoruz.
Kim kime nasıl kullandırıldığını 6-8 Ekim'den başlayarak bir daha baksınlar. Dikkatli olsunlar, kendilerini kullandırmasınlar.
Başkasına hizmet etmesin, halka hizmet etsin herkes. Barışçıl siyaset çerçevesinde herkes çalışmasını yürütsün. Yürüyüş yapsın, miting yapsın, partisini büyütsün. İtirazımız yoktur. Bu bir ideolojik mücadeledir. Rekabet yapabiliriz. Ama bunun dışına taşıldığı zaman, kirli tezgahlara, uluslararası istihbarat örgütlerinin çıkarlarına hizmet edildiği zaman, biz burada çaresiz değiliz, bunu da herkese bir kez daha belirtmek istiyoruz.
7 Haziran seçimleri koalisyon senaryoları ve erken seçim tartışmalarını beraberinde getirirken, Ankara muhalefette kalacağını açıklayan HDP dışındaki üç partinin hükümet kurup kuramayacağını konuşuyor.
Önceki gün CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bugün Azerbaycan’a giderken, Başbakan Ahmet Davutoğlu AKP genel merkezinde düzenlenen AKP İl ve Büyükşehir Belediye Başkanları ve AKP İl Gençlik Kolları Başkanları toplantılarına katıldı.
Cuma namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Posta gazetesinin bugünkü (12 Haziran 2015)nüshasında yayımlanan, “Gül, seçim sonrası Erdoğan ve Davutoğlu’yla görüştü” kulis haberinin Davutoğlu kısmını doğrulayarak, "Bunlardan farklı anlamlar çıkartmayın. Ben sadece cesaretlendirdim. Tabi ki arkadaşlar, kendileri daha iyi takdir ederler. Ancak doğrusu ben de bir hükümet kurulmasının doğru olacağı yönünde fikrimi paylaştım. Muhakkak ki en iyi takdiri nihayetinde kararı verecek olanlar arkadaşlarımızdır. Ben sadece cesaretlendirdim o kadar. Onun dışında benim için daha fazla bir şey söz konusu değil" dedi.
Hürriyet gazetesine konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçimde kaybedenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek, istifa etmesi gerektiğini söyledi. Bahçeli, ''Seçim sonuçlarını başta Erdoğan doğru yorumlamalı. Beştepe’den çıkıp Çankaya’da 1071 rakımına gelip anayasal çerçevede kendisine şöyle bir yuva yapması lazım'' dedi. Koalisyon için AKP'ye "Önceliğiniz Çözüm Süreci ise bize gelmeyin" mesajı veren Bahçeli, "Siyasette kapris olmaz. Normalleşmiş bir siyasi ortam, normalleşmiş bir siyasi parti, normalleşmiş bir cumhurbaşkanı ortaya çıktıktan sonra oturulur konuşulur. MHP de ‘Şu şu şartlarda destek olur’ diyebilir. O aşama yok şimdi" diye konuştu.
"Uluslararası İnsan Hakları Kurumları İyi Uygulama Örnekleri ve Deneyim Paylaşımı Uluslararası Konferansı"nın açılışına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar ve eski AB Bakanı Egemen Bağış’la ilgili yargı süreçlerine değindi.
Arınç, "Şüphesiz ki seçim öncesinde de, sonrasında da dile getirilen bir unsurdur. Bu gerçeği Türkiye yaşamıştır. 4 Eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu Raporu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oylanmış, ancak Yüce Divana gitmeleri konusunda bir karar çıkmamıştır. Oylar değişmiştir ama yeterli olan sayıya ulaşılamamıştır. Şimdi bunun yeniden meclise gelmesi hukuken mümkün olabilir mi? Bu konuda Anayasa hukukçuları daha önce Meclis Soruşturma Komisyonu’ndan geçmiş ve kesinleşmiş bir sonuçta yeniden soruşturma açılamayacağını düşünüyorlar. Bir kısmı da olabilir diyor. Ben 1995’den beri parlamentodayım evet böyle olabildiğini gördüm. Ana-Yol hükümeti kuruldu 3-5 ay devam etti sonra Refah-Yol hükümeti kuruldu, daha sonra Mesut Yılmaz ve Ecevit hükümetleri geldi. O hükümetler döneminde dosyaların yeniden açıldığını, çıkarıldığını, Meclis Soruşturma Komisyonları marifetiyle yeni bir sürecin başladığını gördüm. Doğrudur yanlıştır ama örneği vardır" dedi.
Arınç, "Meclis Soruşturma Komisyonu kurulsa veya yeniden Yüce Divan’a gitse diye bir parti genel başkanının söz söylemeye hakkı yoktur. Bir parti grubunun ’biz bu konuda karar aldık, 4 eski bakan hakkında yeniden soruşturma komisyonu açacağız, bunu da diğer partilere bir öneri olarak götürüyoruz’ demesi anayasayı çiğnemektir. Çünkü anayasanın amir hükümleri içerisinde ’meclis soruşturması açılması konusunda hiçbir parti grubunda karar alınamaz, konuşulamaz’ diye hüküm vardır. Sadece milletvekilleri böyle bir komisyonun açılması ve sonuçlanması konusunda vicdanlarına ve hukuka uygun hareket eder. Hiçbir parti karar alamaz, bu karar doğrultusunda işlem yapamaz, yaparsa bu anayasayı çiğnemek anlamına gelir. Bugünden sayın genel başkanlara hatırlatmak istiyorum ki bu konuyu ağızlarına alıp da parti kararı veya gruplarını bağlayıcı bir karar olarak ileri sürmesinler. Anayasayı bilmedikleri anlamına gelir ve mahcup olurlar" diye konuştu.
Arınç bir gazetecinin koalisyon konusunda gündeme gelenleri nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine şunları kaydetti:
"Seçimin üzerinden henüz 5 gün geçti ve bildiğinin gibi bu 5 gün içerisinde geçici sonuçlar açıklandı. Ama henüz kesin sonuçlar açıklanmadı. Başbakanımız, Cumhurbaşkanını ziyaretinde istifasını sundu. Teamül olarak da Sayın Cumhurbaşkanı, yeni hükümet kuruluncaya kadar göreve devam edilmesi ricasında bulundu. Bunu bir yazı ile Resmi Gazetede yayınlattı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dün bir konuşması oldu. Fevkalade yapıcı, ve bundan sonra ki sürece ışık tutan bir konuşmaydı. Sayın Başbakanımı da 3 günden beri parti içi kurullarda hem seçim sonuçlarını değerlendiriyor, hem de seçim sonuçlarına göre yeni bir hükümet kurmakla görevlendirildiğinde ne yapması gerektiğini MKYK, MYK’da… Bakanlar Kurulu olarak pazartesi günü toplanacağız ama bakan arkadaşlarımızın büyük bir kısmıyla da bu toplantıları yapıyor. Bugün de genel merkezde bazı ana kademe kuruluşlarıyla bir araya geldi."
Hükümet kurma çalışmalarının henüz başlamadığını dile getiren Bülent Arınç, "Henüz hükümet kurma çalışmaları başlamadı. Öncelikle kesin sonuçlar açıklanacak, bu arada da sanıyorum AK Parti’den başlamak üzere Sayın Genel Başkanımıza hükümeti kurma görevi tevdi edilecek. Bu günlerde çıkan bütün haberlerin, doğrudan ve gerçeklere aykırı olmadığını söylemek istiyorum. Bunlar basında tartışılan bir kısım yorumlardır, manipülatif haberlerdir. Hiçbir partinin genel başkanı ve yetkili karar merci tarafından açıklanmadıkça, hükümet kurma çalışmaları konusunda bir beyana itibar etmemek gerekir. Şimdiden meclis başkanı adaylarının isimlerinin geçmesi şimdiden hatta bazı bakanlıkların paylaşımına ilişkin haberler yapılması şüphesiz kimin, kimle hükümet kuracağı konusunda da bir takım haberler çıkması doğaldır. Ama bunların gerçekle yakından uzaktan ilişkisi yoktur" dedi.
Bülent Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim akşamı yaptığı konuşmasını hatırlatarak, "Sayın Bahçeli’nin henüz seçim akşamı yaptığı bir değerlendirmeyi uygun bulmadığımı ifade ederek, onlara başkan bir koalisyon modeli önermiştim. Koalisyon modeli önermek şüphesiz benim haddim değil. Ama Sayın Bahçeli müstehzi bir tavırla, AK Parti’yi HDP ile koalisyon kurması yetmiyorsa CHP ile de hükümet olabileceği konusunda bir beyanda bulunması karşısında; ’siz 3 muhalif parti birbirinizle iyi anlaşıyorsunuz, aslında sizin HDP ve CHP ile hükümet kurmanız daha uygun olur işe buradan başlamanızı tavsiye ediyorum’ demiştim. Bunun dışında her hangi bir değerlendirmem olmadı" diye konuştu. Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pek çok koalisyon formülleri olabilir ama ne yapalım ki bu partilerin; şu kırmızı çizgisi var, bu olmazsa olmazı var’ derseniz, hayır siyasette böyle bir şey olmaz. ’Benim kırmızı çizgim şudur, bundan daha aşağısını kabul etmem’ anlayışı veya bazı partilerin kapıyı kapalı tutmak anlayışı doğru bir anlayış değildir. Kendine güvenen hiçbir siyasetçi böyle yola çıkmaz. Madem ki ülkenin hükümetsiz kalmaması gerekir, elbette hükümet kurulamadığı takdirde, erken seçime gitmek anayasal bir kurumdur. Ama önce hükümet kurulma imkanlarının araştırılması ve acil kurulacak hükümet ile birlikte bir taraftan ekonomi, bir taraftan dış politika, bir taraftan Türkiye ile ilgili bütün hususlarda güçlü bir hükümetin bir an önce karar alam noktasına gelmesi acildir. Buna ilişkin çaba gösterilmesi gerekir."
Arınç, "Ben Sayın Başbakanımızın çok önemli bir noktayı işaret ettiğini görüyorum, kırmızı çizgi olmaz, kendisine görev verilen her gelen başkan, diğer parti liderleriyle çok samimi, çok yapıcı ilişkiler kurmalı ve ülke için faydalı bir hükümet modeli üzerinde çalışma yapmalıdır. Ben bu çerçeve etrafında doğru bir çalışma yapılırsa ülke için hayırlı, başarılı bir hükümetin kurulabileceğini düşünüyorum" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Diyarbakır'da yaptığı açıklamalarda miting bombalaması ve İhya Der Başkanı Aytaç Baran'ın öldürülmesinin ardından şehirde yaşananları değerlendirdi.
Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Büyük bir kaos ortamı yaratılmak istenecek. Giderek iç savaş görüntüsü uyandırılmak isteyecek. Türkiye Suriyelileşme sürecine girecekti.
Tabii olayın üzerinden bir hafta geçti. Ortada tutuklanmış bir fail var. Dosya gizli. İçişleri Bakanı, valilik, bana veya arkadaşlarıma hiçbir şekilde bilgi aktarmış değiller. Mitingde saldırıya uğrayan biz, ölen biz, büyük bir katliam yaşanıyor. Fakat tek bir bilgi alabilmiş değiliz.
Arkasında kimler var? Herhalde bu saldırıyı genç bir çocuk tek başına gerçekleştirmedi. Bağlantıları, işbirlikçileri, Antep'ten, Suriye'den Urfa'dan aldıkları destek, istihbarat desteği, bunları kim sağladı? Bunlar ortaya çıkarılmadığı müddetçe bu olay aydınlanmış sayılmaz.
İçişleri Bakanlığı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın partimizi resmi olarak bilgilendirilmesi lazım. Partimiz soruşturmaya müdahildir. Arkadaşlarımızı burada kaybettik. Dosyayı gizlemekle olmaz. Alanen ne olduğunu duymak istiyoruz.
Bu olayın peşini bırakırlarsa, bu tehlike her zaman Türkiye'nin her yerinde hepimiz için geçerli olmaya devam edecek.
Ben eminim ki, önleyebilecek güce istihbarat sahip olsalardı önlerlerdi. Onların bilgisi dahilinde bu iş olmaz. Madem bir zaafiyet var ortada, bunlar bu alçakça eylemi yapamayacak.
Devlet içinden destek almadan, Suriye'den biri elinde bombayla gelip, benim konuşma yapacağım yerde iki bombayı patlatamaz. Hükümete bağlı güçler içerisinde desteğinin ortaya çıkarılması lazım.
Çünkü IŞİD bağlantılı, yerelde de IŞİD destekçisi sunan güçler, hücre biçiminde, kaygım odur ki Türkiye'nin yüzlerce yerine eylem talimatı bekliyorlar. Katliama uğradık. Bir partinin yüz binlerle ifade edilen mitingine saldırı düzenleniyor. Diğer partiler demek ki mutluluk duydular. acı paylaşmayan bundan mutluluk duymuştur. Ama buna rağmen biz 'kardeşlik, barış kazanacak' dedik.
Hemen bir kaç sonrasında, Hüda-Par'a yakın dernek başkanı katlediliyor. Arkasından dört mahalle meclis sözcümüz, aktif çalışanımız hemen arkasından infaz ediliyor. Tezgahın büyüklüğünü buradan herkesin görmesi lazım.
Bakın, kanımca şöyle harekete geçiriliyor: Bölgede yaklaşık 100 kişiye dönük, PKK ya da IŞİD'in suikast yapacağı dolaştırılıyor. Emniyet tebligat yapıyor. Bu dernek başkanına da yapılıyor. İlginçtir, tebligattan iki gün sonra öldürülüyor.
Bir çok Hizbullah militanı, elemanı şu anda Diyarbakır'da silahlandırılmış durumda. Evlerinde silahlandırılmış durumdalar. Kendilerine dönük saldırı olduğunda kim kimi vuracak o da belirlenmiş durumda.
Dolayısıyla dernek başkanı vurulduğunda, kimler hangi dakikada kimi vuracak o da belirlenmiş durumda. Anında Hizbullahçılar dört arkadaşımızı katlediyorlar.
Hizbullah 'biz provokasyona gelmeyiz' diyorlarsa, bu alçaklığı sadece kınayabilirim. Yok 'bizi kullandılar, dernek başkanımızı vurdurdular, HDP'lileri infaz ettirdiler' diyorlarsa, halktan özür dilemeleri, akıllarını başlarına aldıklarına dair açıklamalar yapmak lazım.
Hep bu şekilde ucuz kullanılmaya devam mı edecekler? Biz kimseye bugüne kadar parti olarak asla ne hedef gösterdik, ne de kimseyi hedefe koyacak bir anlayışımız olabilir. Ne bize bağlı silahlı bir birim vardır, ne de böyle bir şeyin imkanı vardır. Biz kendi sempatizanlarımızı da silahlandırmadık.
Batman'da Diyarbakır'da son dönemde kaç pompalı tüfek satışı olmuş, nereye gitmiş bu silahlar? Tezgah bu şekilde dönüyor. Halkımız dikkatli duyarlı olmalı. Ortada bir Kürt-Müslüman savaşı yok. böyle saçmalık mı olur?
Herkes emin olsun ve içi rahat olsun. Bizim gibi düşünen ya da düşünmeyen, bize oy veren ya da vermeyen herkesle barış ve kardeşlik içinde yaşama taraftarıyız.
Bize oy vermeyenleri ne ezme ne yok sayma gibi bir anlayışımız olmayacaktır. Bu topraklarda herkesin siyaset yapma hakkı var. Bu hakkı veren de tanıyan da biz değiliz, halktır. Herkes halka saygılı olsun, siyasetini yapsın.
Ama kirli oyunlar, ucuz tezgahlar, infaz timleri oluşturarak, HDP'yi geri adım attıracak bir silahlı çete kurarak bunları yapabileceğini düşünenler, 'devletten güç alarak bunu yapabilirim' diye düşünenler yanılırlar. Halka kaybettirir, halk zarar görür ama en nihayetinde barış ve çözüm kazanır. Umut ediyorum bu çağrılarımız doğru anlaşılır. Sağduyuyla ortak akılla değerlendirilir. Gün birbirimizi tehdit etme günü değildir. Biz iyi niyetliyiz. Gerçekten bu topraklarda ortak barışı yakalamak istiyoruz.
Kim kime nasıl kullandırıldığını 6-8 Ekim'den başlayarak bir daha baksınlar. Dikkatli olsunlar, kendilerini kullandırmasınlar.
Başkasına hizmet etmesin, halka hizmet etsin herkes. Barışçıl siyaset çerçevesinde herkes çalışmasını yürütsün. Yürüyüş yapsın, miting yapsın, partisini büyütsün. İtirazımız yoktur. Bu bir ideolojik mücadeledir. Rekabet yapabiliriz. Ama bunun dışına taşıldığı zaman, kirli tezgahlara, uluslararası istihbarat örgütlerinin çıkarlarına hizmet edildiği zaman, biz burada çaresiz değiliz, bunu da herkese bir kez daha belirtmek istiyoruz.