"Türkiye, iklim adaletinin temelindeki 'hakkaniyet' ifadesini 'eşitlikle' karıştırıyor; Resmi Gazete'de yanlış çeviri yayımlanmış"

"Türkiye, iklim adaletinin temelindeki 'hakkaniyet' ifadesini 'eşitlikle' karıştırıyor; Resmi Gazete'de yanlış çeviri yayımlanmış"

İklim krizi etkileri dünyanın dört bir yanında aşırı hava olayları ve felaketlerle görülürken iklim adaleti, eşitliği ve hakkaniyeti kavramları da gündeme geliyor. Türkiye'nin de iklim adaletsizliğinde bir rolü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nesrin Algan, "iklim eşitliği" ve "iklim hakkaniyeti" kavramlarının da karıştırıldığını belirtti. Algan, "hakkaniyet" ilkesine dayanan 1992 İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin Resmi Gazete'ye "eşitlik" ilkesi olarak çevrildiğini belirterek "Bu, Türkiye'nin savunduğu politikalara da aykırı. Çünkü, eşitlik derseniz Amerika'yla eşit sorumluluğu almış oluyorsunuz." dedi.

Independent Türkçe'den Helin Alp'e konuşan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Prof. Dr. Nesrin Algan, iklim krizi, olası etkileri, küresel iklim adaletsizliği ve Türkiye'nin iklim politikalarını değerlendirdi.

"Türkiye'nin 'artıştan azaltma' gibi ilginç bir taahhüdü var"

Prof. Algan, Türkiye'nin iklim değişikliği ile ilgili politikaları arasında "mutlak azaltım, kömürden çıkış" gibi amaçlar olmadığını söyledi. Algan, Türkiye'nin güncel iklim politikasını şöyle açıkladı:

"Türkiye şimdiye kadar, 2030'a kadar 1175 milyon ton seragazı emisyonu (karbondioksit eşdeğeri) üretiyoruz ama 'merak etmeyin o kadar üretmeyeceğiz 929 milyon tonda sınırlayacağız' diyor. Türkiye iklim değişikliğini 'durdurmak' için 1990-2030 arasında emisyonlarını yüzde 426 oranında arttırmayı öneriyor. 'Artıştan azaltma yapmak' gibi ilginç bir taahhüdü var."

"Türkiye nasıl ABD'yi Hindistan'ı sorumlu tutuyor, Tuvalu da Türkiye'yi sorumlu tutabilir"

Prof. Nesrin Algan, Türkiye'nin sera gazı emisyonu konusunda ABD, Çin, Fransa kadar rolü olmasa da emisyonunu en fazla artıran 20 ülke arasında olduğuna dikkati çekerek "Türkiye nasıl Amerika'yı, Hindistan'ı ya da Çin'i sorumlu tutuyor ve reel olarak en çok onlar sorumlu diyorsa, Tuvalu da doğal olarak Türkiye'yi sorumlu tutabilir. Çünkü 20 ülke içinde biz de 15. sıradayız. Yani bizim "OECD ülkesiyim ama Amerika kadar sorumlu değilim" dememiz  Tuvalulu için bir sonuç ifade etmez. İlk 20 içinde misin, evet içindesin. Bu da Türkiye'nin de  iklim adaletsizliği yaptığını gösteriyor." ifadelerini kullandı.

"İklim adaletinin temelini 'hakkaniyet' oluşturur"

İklim krizi derinleştikçe yükselen iklim adaleti talebinden de söz eden Prof. Algan, "iklim adaletini" şöyle anlattı:

"İklim krizinin özellikle dezavantajlılara, ırklara, etnik kimliklere, ülke ve bölgelere, toplumsal sınıflara ve cinsiyete ve gelecek kuşaklara farklı yoğunlukta yansıması ve bu eşitsizliklerin yeniden üretilmesi iklim adaletsizliğine neden oluyor. İşte bunu önlemek için adalet arayışı talebi yükseliyor."

Kurulacak iklim politikaları sırasında iklim adaletinin de gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Algan, Türkiye'nin iklim politikasında "eşitlik" ve "hakkaniyet" terimlerinin karıştırıldığını da şöyle anlattı:

"1992 İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi aslında "hakkaniyet" temeline dayanır ama Türkiye Sözleşme'ye taraf olurken Resmi Gazete'de yayımladığı Türkçe çevirisinde adaletin, hakkaniyetin çevirisini çok yanlış biçimde "eşitlik" olarak yapmıştır. 

**

Sözleşme'nin 3. Maddesinde yer alan "equity" kavramını yanlışlıkla eşitlik diye çevirmişler, bu Resmi Gazete'de de yayımlanmış. Oysa bu kavram iklim adaletinin temelini oluşturan "hakkaniyet" anlamındadır. Büyük bir faciadır.

Düşünebiliyor musunuz? Resmi Gazete'de yayımlanmış bir kanun. Adalet ile eşitliği karıştırmak hukuken de çevre politikaları açısından da siyasi ve ekonomik olarak da büyük bir hata. Neyse ki uyuşmazlık halinde İngilizce nüsha  geçerli de uluslararası hukukta Türkiye'nin başı belaya girmiyor.

İşin önemli taraflarından biri, bu Türkiye'nin savunduğu politikalara da aykırı. Çünkü, eşitlik derseniz Amerika'yla eşit sorumluluğu almış oluyorsunuz.

Halbuki sorun hakkaniyet, adil olmak. Çok bilinen bir çevre politikası ilkesi vardır iklimde de uygulanan "farklılaştırılmış sorumluluk" ilkesi. Buna göre çevresel yıkımları önlemede veya gidermede hakkaniyetli bir sorumluluk dağılımı yapmanız gerekir"

Sözleşmenin orijinali ve Resmi Gazete'de yer alan çevirisi

UNITED NATIONS FRAMEWORK CONVENTION ON CLIMATE CHANGEARTICLE 3PRINCIPLESIn their actions to achieve the objective of theConvention and to implement its provisions, the Parties shallbe guided, inter alia, by the following:1. The Parties should protect the climate system for the benefit of present and future generations of humankind, on the basis of equity and in accordance with their common but differentiated responsibilities and respective capabilities.Accordingly, the developed country Parties should take the lead in combating climate change and the adverse effects thereof.

Sözleşmenin Resmi Gazete'de yayımlanan yanlış çevirisi:

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİNE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN 

(Resmi Gazete ile yayımı: 21.10.2003 Sayı: 25266) 

Kanun No Kabul Tarihi 

4990 16.10.2003

MADDE 3 

İLKELER 

Taraflara, Sözleşmenin amacına ulaşmak ve hükümlerini yerine getirmek için yapacakları eylemlerinde, diğer hususlar meyanında, aşağıdakiler yol gösterecektir: 

1. Taraflar, iklim sistemini, eşitlik temelinde ve ortak fakat farklı sorumluluklarına ve güçlerine uygun olarak, insanoğlunun günümüz ve gelecek kuşakların yararı için korumalıdır. Dolayısıyla, Taraflardan gelişmiş ülkeler iklim değişikliği ve onun zararlı etkileri ile savaşımda öncülük etmelidir. 

Söyleşinin tamamı için tıklayın.