"Türkiye, IMF'nin kapısını çalmak zorunda kalabilir"

"Türkiye, IMF'nin kapısını çalmak zorunda kalabilir"

Bloomberg, son yaşanan gelişmelere ilişkin ‘Türkiye, ekonomik çöküşü neden durduramıyor?’ isimli bir analiz yayınladı. 7 soruda Türkiye’nin kur kriziyle birlikte çok eleştirilen ekonomi politikalarını değerlendiren Bloomberg, yabancı yatırımcıların nakit akışını kesmesi durumunda, Türkiye’nin IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalacağı değerlendirmesini yaptı. Bloomberg'in yayınladığı analiz şu şekilde:

"Türkiye’nin ekonomik görünümü o kadar kötüleşti ki, Türkiye için bir tabu olan Uluslararası Para Fonu’na (IMF) yardım için başvurulabileceği bankacılar ve işadamları tarafından konuşulmaya başlandı. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın faiz oranlarını yükseltmekten ve Türk Lirası’nın çöküşünü engellemekten kaçınmak için, sermaye kontrolleri uygulamasından endişe ediliyor. 24 Haziran seçimleri sonrasında Erdoğan, ekonomi üzerindeki kontrolünü arttırdı ve piyasanın bu sıcak günlerinde ekonomiyi uçuruma sürükleyebilir. Tüm bunlar olurken ABD, Papaz Andrew Brunson’ın mahkum edilmesiyle ilgili Türkiye’ye daha fazla yaptırım tehdidinde bulunarak bir para krizinin patlamasını sağladı.

1. Türkiye ekonomisinde yanlış giden neydi?

Erdoğan'ın yaklaşık 16 yıllık görev süresinin büyük bölümünde Türkiye, Çin benzeri büyüme oranlarına sahipti. Ancak Türkiye ekonomisinin büyümesi dış borç tarafından sağlandığı için, cari fazla veren ihracatçı bir ülke olan Çin’den farklı olarak dünyanın en büyük cari açıklarından birini işletiyor. Tüm dünyada merkez bankaları, ekonomileri 2008 krizinden çıkarmaya yardımcı olmak için piyasalara nakit pompalarken her şey iyi görünüyordu. Ancak artık küresel faiz oranları yükseldikçe gelişmekte olan ülkelere daha az bağımlı olan yatırımcılar, fonlarını gelişmiş ekonomilere aktarmakta. Türkiye bu süre zarfında yurtdışından aldığı yatırımları uzun vadeli kazançlara yöneltmek için bir fırsat kaçırdı, bunun yerine aldığı yatırımların büyük bir kısmını inşaat projelerine ve AVM'lere gömdü.

2. Türkiye için işler şu an nasıl görünüyor?

Çok iyi değil. Enflasyon yüzde 15'in üzerinde, bu değer merkez bankasının hedefinin üç katından fazla. Bu durum sadece tüketicilerin cüzdana yansımakla kalmaz, şirket bilançolarını uçuruma daha da yakınlaştırır. Döviz cinsinden borç alan şirketler, borçlanma faizleri ve artan borçlanma maliyetleri nedeniyle ağır bir yük ile karşı karşıya kalmaktadır. Erdoğan, devlet borçlarını azaltıp, ekonomiyi yüksek faizlerle rahatlatmak yerine, düşük faiz politikası uygulayıp daha fazla inşaatı finanse etmek istiyor.

3. Tahvil fiyatları neden düştü?

Türkiye, Arjantin'i geride bırakarak borç alacak yatırımcılar için dünyanın en kötü ekonomisi oldu. 10 yıllık tahvillerin faizi, tüm zamanların en yüksek seviyesi olan yüzde 20'nin üzerine çıktı. Bunun önemli bir nedeni yatırımcıların korkutulması. Gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 6'sından fazla olduğu tahmin edilen cari açık -gelişmekte olan ülkelerdeki en yüksek açıklardan biri- Türkiye'nin sürekli olarak yurt dışından fon sağlamasını gerektiriyor. Hükümet ayrıca, GSYİH büyümesinin önemli ölçüde yavaşlamasını bekleyen yatırımcıları korkutmamak için için enflasyona karşı bir tedbir almak zorunda. Merkez bankası faiz oranlarını nisan ayından bu yana 500 baz puan artırırken, enflasyon yeterince kontrol edilemedi. Yatırımcılar, Erdoğan'ın özellikle faiz konusunda baskı yapmaya devam edeceğinden korkuyorlar.

4. Türk Lirası neden bu kadar zayıf?

Liranın düşüşünün nedenleri arasında, 2016’da Erdoğan'a karşı düzenlenen başarısız darbe girişimi ve Batı ülkeleri ile gerginliğin artmasıyla oluşan siyasi kargaşa sayılabilir. Ancak Türk hükümetinin gündeminde enflasyonu körükleyen her türden maliyet artışı olduğu için de lira değer kaybediyor. Unutmayın, şu anda Türkiye'de daha fazla büyüme daha fazla borç anlamına geliyor. Para birimi düşüşü, ihracatın enerji de dahil olmak üzere ithalata büyük ölçüde bağımlı olması ve 210 milyar dolardan fazla açığı bulunan bir sektöre sahip olmak, bir ekonomi için özellikle ‘acı verici’.

5. Enflasyon neden bu kadar yüksek?

Yüzde 15,85'te enflasyon kontrolden çıkıyor çünkü Türk Lirası’nın düşüşü ithalat maliyetini artırıyor. Çoğu merkez bankası, para biriminin değer kaybı başlamadan önce, geleneksel bir çözüm olarak faiz oranlarını arttırırdı. Ancak yatırımcılar, Merkez Bankası’nın, yüksek faize karşı duran ve enflasyona neyin sebep olduğu konusunda kendi görüşlerine sahip olan Erdoğan tarafından elinin kolunun bağlandığına inanıyor. Yani banka faiz oranları konusunda harekete geçtiğinde, Türk ekonomisi zaten çok büyük zarara uğramıştı.

6. Erdoğan’ın ekonomik inançları tam olarak nasıl?

Erdoğan, ders kitaplarında olan teorinin tam tersini savunuyor: Yüksek faiz oranları enflasyona neden olur. Bu yüzden Erdoğan, çoğu ekonomistin faizin daha yüksek olması gerektiğini söylediği bir dönemde, defalarca düşük faiz oranları talep etti. Yüksek finansman maliyetlerini ‘vatan hainliği’ ile bağdaştıran Erdoğan, Türkiye'den istifade etmek ve daha yüksek gelir elde etmek isteyen yatırımcıları ise “faiz lobisi” olarak adlandırdı. Erdoğan için bu sadece bir ekonomik argüman değil, aynı zamanda seçmenin sadakatini kazanmak için de bir strateji. Erdoğan’ın siyasi başarısı, büyüyen bir orta sınıfa yeni iş alanları açarak ekonomik fayda sağlayacak, Türkiye'nin yükselen refahını sergileyecek mega projeler üzerine inşa edilmişti. Darbe girişimi ekonomik bir daralmayı tetikledikten sonra hükümet bu stratejiye geri döndü. Bir kredi garanti fonu aracılığıyla kredilerin desteklenmesi de dahil olmak üzere ekonomiyi canlandıracak önlemler, o dönem ilk çeyrekte yüzde 7,4'lük bir ekonomik büyüme sağladı.

7. Türkiye'nin bir IMF kurtarma paketine ihtiyacı olacak mı?

Bu, Türkiye'nin bir önceki IMF kurtarma paketinden kalan bütün borçlarını ödemekten büyük gurur duyan ve ülkenin nihayetinde ekonomik bağımsızlığa kavuştuğunu iddia eden Erdoğan için yutulacak acı bir hap olurdu. Ama gerçek şu ki, Türkiye her zaman olduğu gibi dış dünyaya bağımlı, belki de daha fazla. Eğer yabancı yatırımcı ve borç verenler, Türk bankalarına ve şirketlerine nakit akışını durdururlarsa, tüm ekonomi, yatırımcıların “zorlu bir iniş” senaryosu olarak adlandırdıkları durma noktasına gelebilir. Eğer böyle olurlarsa, ekonomistler Türkiye'nin IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalacağını söylüyorlar"