Türkiye İran'ın sözcüsü gibi

Türkiye İran'ın sözcüsü gibi

T24 - AİHM yargıcı Rıza Türmen, "20 yılda Türkiye'nin, Cumhuriyet'in kurucu değerleriyle ilgisi olmayan bambaşka bir ülke olmasından korktuğunu" söyledi.

ABD'deki düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Merkezinde "İnsan Hakları ve Dış Politikada Türkiye'nin İstikameti" başlıklı konferans veren Türmen, göreve geldikten sonra önemli reformları hayata geçiren AKP'nin, özellikle "ezici çoğunlukla kazandığı" 2007 seçimlerinin ardından giderek "demokratik otoriter" bir yönetime yöneldiğini iddia etti.

Toplumun giderek İslamlaştırıldığını savunan Türmen, bunun etkilerinin iş dünyasında ve bürokraside görüldüğünü, kadınlar üzerindeki baskıların arttığını ve son kamuoyu yoklamalarına göre, "toplumun İslamlaştırılmasının" diğer din ve etnisitelere mensup gruplar üzerinde hoşgörüsüzlüğü de çoğalttığını öne sürdü.

Türmen, Türkiye'de bugün çoğunluğun görüşünün bireysel hakların ve hukukun üstünlüğünün üzerinde tutulduğunu, buna muhalefet edenlere ise "düşman" etiketinin yapıştırıldığını iddia etti.

Ergenekon davasına değinen Türmen, davanın "muhalefeti baskı altına alan ve korkutma amacı güden, hükümetin elindeki bir araca dönüştüğünü" öne sürerek, Türkiye'de basın özgürlüğü konusunda problemler bulunduğu, yargının bağımsızlığı üzerinde baskı olduğunu savundu. Türmen, toplumdaki tüm bu dönüşümün doğal olarak dış politikaya da yansıdığını ifade ederek, "Türk dış politikasında görülen dinamizmin motorunun, reel politik değerlerden ziyade, ideolojik düşünceler" olduğunu iddia etti.

Türkiye, İran'ın sözcüsü gibi

"Türkiye'nin Gazze operasyonlarıyla ilgili olarak İsrail'i eleştirirken, Hamas'a sesini çıkarmadığını, İsrail'e karşı kullanılan ahlaki kriterlerin örneğin Sudan'a karşı kullanılmadığını" iddia eden Türmen, "Türkiye'nin nükleer konuda adeta 'İran'ın sözcüsü' gibi davrandığını" da öne sürdü.

Rıza Türmen, "Türkiye, Batı dünyasının bir üyesi gibi davranmıyor. NATO üyesi olmasına rağmen, politikalarını, Batılı müttefikleriyle koordine etmiyor. Doğu komşularınızla ilişkilerinizi geliştirebilirsiniz, bunda yanlış bir şey yok. Ama nerede duruyor, hangi değerler sistemini paylaşıyorsunuz? Bu önemli. Eğer Batı değerlerini paylaşıyorsanız, o zaman Sudan Devlet Başkanı (Ömer) El Beşir'i ülkenizde kabul etmemeli, İran'ı savunmamalısınız" dedi.

Cumhuriyet kurulurken ortaya konulan ve dinamik bir yapı oluşturan değerlerin, küreselleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve çoğulculuk gibi konulardaki gelişmeler karşısında günümüz şartlarına göre yenilenmesi gerektiğini savunan Türmen, "Bence bu ülkenin elitleri bunu başarıyla yapamadı, Cumhuriyetçi felsefeyi detaylandıramadı" dedi.

Türkiye'nin 20 yılda "Cumhuriyet'in kurucu değerleriyle ilgisi olmayan bambaşka bir ülke olmasından korktuğunu" belirten Türmen, "Eğer (gidişat) böyle devam ederse, korkarım ki daha çok Doğu tarzında, otoriter demokrasiye sahip, sırtını Batıya çevirmiş bir ülke ortaya çıkacak" dedi.

Türmen, "demokratik açılım"la ilgili bir soru üzerine de şunları kaydetti:

"Hükümetin doğru yolda olduğunu düşünüyorum. Kürt sorununa bir çözüm bulunmalı, bu çözümün silahla gelmeyeceği açık, çok daha kapsamlı bir yaklaşım gerekiyor. Hükümet de kapsamlı bir yaklaşım geliştirme çabası içinde. Ama demokratik açılımın içeriği hala net değil. Ancak bir şey açık, bu çabaya çok ihtiyaç vardı, gecikmiş bir çaba aslında bu. Sadece bu değil, Ermeni meselesinde kazanılanlar da önemli, bu da doğru bir hamleydi."

Türmen bir soru üzerine, "Amerikan karşıtlığının kısmen toplumun İslamlaştırılmasının bir sonucu olduğunu" ileri sürdü.

Öte yandan toplantıda söz alan Carnegie Endowment adlı düşünce kuruluşunun uzmanı, Lehigh Üniversitesi öğretim üyesi Henri Barkey, Türmen'in konuşmasını eleştirerek, kendisinin çok olumsuz bir tablo çizdiğini ve hükümeti fazla eleştirdiğini söyledi.

Türkiye'de çok önemli değişimler olduğunu belirten Barkey, demokrasinin önceki dönemlere daha çok geliştiğini, "demokratik açılım"da da iyi gelişmeler olduğunu kaydetti. Barkey, Türmen'in ele aldığı birçok sorunun geçmiş hükümetler döneminde de yaşandığına dikkati çekti.