Türkiye işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında

Türkiye işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında

Birgün yazarı Aziz Çelik, "Türkiye'nin haziran ayının ilk haftasında iki büyük sendikal hezimet ile karşı karşıya kaldığını" bildirdi. Çelik, söz konusu hezimetleri "Memur-Sen’in ILO delegesi olarak atanmasının ILO kurallarına uygun olmadığı yönündeki ILO Yetki Tespit Komitesi kararı" ve "Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından yayımlanan Küresel Sendikal Hak İhlalleri Raporu’nda Türkiye’nin en kötü 10 ülke arasında yer alması" olarak sıraladı.

ILO'nun kararına ilişkin "Çalışma Bakanı Sarıeroğlu, hukukla ve uluslararası normlarla inatlaşarak Türkiye’nin uluslararası alanda zaten parlak olmayan sendikal siciline bir eksi puan daha yazdırmış oldu" yorumunda bulunan Çelik, Türkiye'nin işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında bulunmasını ise "Mızrak çuvala sığmıyor" sözleriyle değerlendirdi. 

Aziz Çelik'in "İki uluslararası sendikal hezimet" başlığıyla Birgün gazetesinde yayımlanan (11 Haziran 2018) yazısı şöyle: 

Türkiye haziran ayının ilk haftasında sendikal haklar konusunda uluslararası alanda iki büyük hezimetle yüz yüze kaldı. Bunlardan ilki Memur-Sen’in ILO delegesi olarak atanmasının ILO kurallarına uygun olmadığı yönündeki ILO Yetki Tespit Komitesi kararı, diğeri ise Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından yayımlanan Küresel Sendikal Hak İhlalleri Raporu’nda Türkiye’nin en kötü 10 ülke arasında yer almasıydı.

Bilindiği gibi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, 28 Mayıs-8 Haziran 2018 tarihlerinde Cenevre’de toplanan, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en yüksek organı olan 107. Uluslararası Çalışma Konferansı’na Türkiye işçi delegesi olarak Memur-Sen’in katılmasına Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK ve Kamu-Sen’e danışmadan tek başına karar verdi. ILO normlarının açıkça ihlali olan bu karara diğer sendikal konfederasyonların itirazı üzerine yapılan toplantıda da Çalışma Bakanı itirazları dikkate almadı ve keyfi tutumunu sürdürdü.  Bu tutumun temel nedeninin Türkiye’deki sendikal hak ihlallerinin işçi delegesi tarafından dile getirilmesinin engellenmesi olduğu biliniyor. Çalışma Bakanlığı, ILO normlarına aykırı olarak Memur-Sen’i işçi delegesi olarak ILO’ya gönderip Türkiye’de çalışma hayatına ilişkin gerçeklerin dile getirilmesini engellemek istedi. Ancak bu senaryo ters tepti. ILO: Memur-Sen’in delegeliği hukuka aykırı

ILO Anayasası’na göre işçi delegesinin ilgili sendikal örgütlerle uzlaşarak saptanmasını ve en çok temsile haiz örgütün işçi delegesi olmasını öngörüyor. Nitekim Memur-Sen’in delegeliğine itiraz eden sendikal örgütlerin üye sayısı Memur-Sen’in çok üstünde bir temsil gücüne sahip. 7 Mayıs 2018’de yazdığım “Çalışma Bakanlığı, ILO Anayasası’nı bilmiyor mu” başlıklı yazımda Bakanlığın bu hukuksuz tutumuna karşı ILO Yetki Tespit (Delege) Komitesi’ne itiraz edileceğini ve Memur-Sen’in delegeliğinin ILO normlarına aykırı bulunacağını yazmıştım. Nitekim yazdığım gibi oldu. ILO, Memur-Sen’in işçi delegesi olarak atanmasını ILO Anayasası’na aykırı buldu.  Türk-İş, DİSK, Hak-İş ve KESK, ILO Genel Müdürüne bir yazı yazarak Memur-Sen’in işçi delegesi atanmasını protesto etmişti. Ayrıca 107. Konferans sırasında bu örgütlerin üye olduğu ITUC, ILO Yetki Tespit Komitesi’ne (Credential Committee) başvurarak itiraz etti ve Memur-Sen’in işçi delegesi olmasının ILO Anayasası’na aykırı olduğunu, Memur-Sen’in bağımsız bir sendikal örgüt olmadığını bildirdi. Komite’nin 8 Haziran 2018’de verdiği karar, hükümet ve Çalışma Bakanlığı’na adeta ders niteliğinde. Komite, Memur-Sen’in diğer sendikal örgütlerle anlaşmadan hükümet tarafından tek taraflı olarak atandığını tespit etti ve bunun ILO Anayasası’na aykırı olduğunun altını çizdi.  Memur-Sen’in gerçek ve bağımsız bir sendika olmadığına dönük değerlendirmeleri not eden ILO -bu konuda henüz somut deliller sunulmamış olsa bile- Türkiye’deki durumun farkında olduğunun altını çizdi. Böylece Memur-Sen’in bağımsız bir sendikal örgüt olmadığına dönük tespit ILO kayıtlarına geçmiş oldu. İşçi delegesinin tek taraflı olarak belirlenemeyeceğini vurgulayan ILO, gelecek yıl Türkiye’den gelecek temsilcinin hükümet dayatmasıyla tek taraflı belirlenemeyeceği uyarısında bulunarak ILO Anayasası’na uygun şekilde belirleme yapılmasını istedi.  Böylece inatla ve keyfi biçimde yürütülen operasyon ILO duvarına toslamış oldu. Çalışma Bakanı Sarıeroğlu, hukukla ve uluslararası normlarla inatlaşarak Türkiye’nin uluslararası alanda zaten parlak olmayan sendikal siciline bir eksi puan daha yazdırmış oldu.  ITUC: Türkiye işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında

Türkiye’nin geçen hafta yaşadığı ikinci sendikal hezimet ise Küresel Sendikal Hak İhlalleri Raporu oldu. ITUC her yıl ILO konferansı sırasında küresel sendikal hak ihlalleri raporunu açıklıyor. Özellikle sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev haklarının kullanımına ilişkin yasal ve fiili engelleri saptayan ITUC raporunda ülkeler 5+ kategoriye ayrılıyor. 1-Nadir hak ihlalleri: Bu kategoride bu yıl aralarında İrlanda ve Danimarka’nın olduğu 13 ülke yer alıyor. 2-Tekrar eden hak ihlalleri: Bu kategoride aralarında Fransa ve Estonya’nın da olduğu 23 ülke var. 3-Düzenli (sık) hak ihlalleri: İspanya ve Makedonya’nın da aralarında olduğu 26 ülke bu yıl bu kategoride yer alıyor. 4-Sistematik hak ihlalleri: Haiti ve Kenya’nın da aralarında olduğu 38 ülke. 5-Hakların güvence altında olmadığı ülkeler: Türkiye, Honduras ve Nijerya’nın da aralarında olduğu 32 ülke bu yıl en kötü kategoride yer alıyor. 5+-Hukuk devletinin yok edilmesi nedeniyle, sendikal hakların herhangi bir garantisi yok. Bu kategoride Burundi, Filistin, Suriye ve Yemen yer alıyor. ITUC raporuna göre, 2018’de işçi hakları açısından dünyanın en kötü 10 ülkesi şunlar: Cezayir, Bangladeş, Kamboçya, Kolombiya, Mısır, Guatemala, Kazakistan, Filipinler, Suudi Arabistan ve Türkiye. Türkiye’nin küresel işçi hakları açısından sık sık 10 en kötü ülke arasında yer alması, ülkemiz çalışma yaşamının gerçek tablosunu ortaya koyuyor. Mızrak çuvala sığmıyor.