İslami kurallara uygun finansal ürünlerin küresel hacmi önceki yıllara göre ciddi artış yaşadı. “The Banker” dergisinin “En Büyük 5.000 İslami Finansal Kurum” araştırmasının 2011 sonuçlarına göre İslami finansal varlıkların toplamı 1,1 trilyon dolar oldu. Bu rakam 2006-2011 yılları arasında bu varlıkların her yıl ortalama olarak yüzde 19 büyüdüğünü gösteriyor.
Avantalion Danışmanlık Şirketi’nin İslami finans ile ilgili hazırladığı rapora göre 2011 yılında bu alanda aslan payı 388 milyar dolarlık varlığın yönetildiği İran’daydı. Bu büyüklük ile İran küresel İslami finansın yüzde 36’sını elinde tutuyor. İran’ı 151 milyar dolarla Suudi Arabistan, 133 milyar dolarla Malezya takip ediyor. 2011'de Türkiye'nin küresel İslami finans pazarındaki büyüklüğü ise 28 milyar dolar oldu. 28 milyar dolar ile Türkiye yüzde 2,5'luk bir paya sahip.
İslami finansın yanında Türkiye, İslami bankacılıkta ya da Türkiye’deki yaygın deyişle katılım bankacılığında da ciddi rakamlar sunuyor. Türkiye Katılım Bankaları Birliği rakamlarına göre, katılım bankalarının toplam aktifleri bir önceki yıla göre yüzde 29 artışla 56,1 Milyar TL'ye oldu. Aynı verilere göre katılım bankaları topladıkları fonlarda da yüzde 18'lik bir büyüme sergiledi ve 39,9 Milyar TL’lik fon hacmine ulaştı. Katılım bankaları bu fon büyüklüğü ile 2011'de Türkiye bankacılık sektöründen yüzde 5,6’lık pay aldı.
Küresel İslami bankacılık ile ilgili yapılan eğilim araştırmaları Türkiye’nin önümüzdeki dönemde İslami bankacılık konusunda öne çıkan ülkelerden biri olacağına işaret ediyor. Ernst&Young danışmanlık firmasının hazırladığı “Dünya İslami Bankacılık Rekabet Raporu 2011-2012” başlıklı araştırmaya göre 2010’da 416 milyar dolar olan İslami bankacılık varlıkları 2015’te 990 milyar dolara çıkacak. Aynı rapora göre 2015'te Türkiye'nin İslami bankacılık varlıklarının 87 milyar dolar olacağı öngörülüyor. Böylece Türkiye 2015 yılında Katar, Bahreyn ve Mısır gibi ülkeleri geride bırakacak.
Sektör temsilcileri İslami finansal enstrümanlarla ilgili yapılan vergi düzenlemelerinden sonra Türkiye’nin bu alanda gelişim göstereceğini belirtiyor. Türkiye Katılım Bankaları Birliği Başkanı Fahrettin Yahşi, 25 Mayıs’ta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da katıldığı toplantıda şu açıklamaları yapıyordu: “Yıllardır Körfez Bölgesi sermayesinin ülkemize çekilmesini konuşuyoruz. Farklı dönemlerde bu konu hakkında çeşitli çalışmalar olmasına rağmen, ‘faizsiz yatırım enstrümanı üretmek’ konusunda bugüne kadar çok net sonuçlar elde edilemedi. ‘Kira Sertifikası'na alternatif ürün denemeleri bölgede ilgi bulmadı. Öte yandan bugüne dek sadece bir üyemiz 450 milyon dolarlık kira sertifikası ihraç etti. 3 üyemiz ise ihraç için şartların oluşmasını bekliyor. ‘Kira Sertifikası' çıkarmanın önünde en büyük engel olan vergi sorunlarını büyük ölçüde aşmış durumdayız. Bundan sonra hem katılım bankaları, hem de özel sektör firmalarımız faizsiz borçlanma enstrümanı olan ‘Kira Sertifikası’ çıkarabilecek.”
Birliğin Genel Sekreteri Osman Akyüz de bu alanda ciddi ağırlığı bulunan Malezya ile yapılan işbirliğini haber veriyor ve bu işbirliğinin önemine dikkat çekiyordu: “Yakın bir tarihte, Malezya İslami Bankalar Birliği ile Mutabakat Anlaşması imzalandı. Böylelikle Malezya'da faaliyet gösteren İslami bankalar ile Türkiye’deki katılım bankaları arasında faizsiz bankacılığın geliştirilmesi konusunda her türlü işbirliği sağlanacak."
İstanbul Üniversitesi Bankacılık Araştırma Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Kadir Tuna, Türkiye’nin Körfez sermayesini çekme konusunda avantajları olduğunu ancak İslami finansta henüz Malezya’yı yakalamasının zor olduğunu belirtiyor. Tuna, “Türkiye’de katılım bankaları çok ciddi bir büyüme potansiyeli barındırıyor. Bu bankalar kredilendirme modeli ile diğer bankalardan farklılık gösteriyorlar. Örneğin bir makine satın almak için bu bankalardan ticari kredi almak üzere başvurduğunuzda makinenin tutarını doğrudan satın alım yapacağınız şirkete veriyorlar. Böylelikle kredi riski açısından avantajlı durumdalar. Bunun yanında bireysel bankacılık tarafında da hızlı gelişme gösterdiler. Türkiye’nin İslami bankacılık konusundaki en büyük avantajı Körfez sermayesine yakınlığı. Finans sektörü yeniden organize olan ABD ve Avrupa, yatırım ortamı arayan Körfez sermayesi için uygun değil. Bu aşamada Türkiye, güvenli bir liman haline geliyor. Ben ilerleyen dönemlerde Körfez sermayesini Türkiye'ye daha çok çekmek için yeni teşvik ve düzenlemelerin yapılacağına inanıyorum. Ama tüm bunların yanında Türkiye’nin şu aşamada İslami finansta Malezya seviyelerine ulaşması zor görünüyor” ifadelerini kullanıyor.
(Deutsche Welle Türkçe)