Türkiye krizi NATO’yu nasıl etkiler?

Türkiye krizi NATO’yu nasıl etkiler?

Alman savunma uzmanı Dr. Gerd Portugall DW Türkçe ile mülakatında, “Türkiye’deki istikrarsızlık, NATO için bölgedeki istikrar çıpasının zayıflaması anlamına geliyor. Bu aynı zamanda ittifakın bölgedeki gücünün zayıflaması anlamını taşıyor” dedi. Portugall, gelişmelerin NATO’nun güney kanadında bir kırılmaya neden olacağını düşünmediğini belirtirken, “Bu ağır bir sarsıntı ancak orta vadede yenide istikrar sağlanacaktır” beklentisini dile getirdi.

DW Türkçe'nin savunma ve güvenlik alanındaki yayınlarıyla bilinen „Böherden Spiegel“ yazarlarından, savunma politikaları uzmanı ve siyaset bilimci Dr. Gerd Portugall’a yönelttiği sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından üç aylık olağanüstü hal ilanını açıkladı. Bu gelişme Türkiye-NATO ilişkilerini etkiler mi?

Dr. Gerd Portugall: Hayır özünü etkilemez. Uzun vadede, Türkiye-NATO ilişkilerinin inşa edildiği esaslarda bir sarsıntı olacağını düşünmüyorum. Ama bu süreçle ilgili dikkatimi şöyle bir durum var. Terör saldırısı sonrasında Fransa’da olağanüstü hal ilan edildi ve sonrasında devlet kurumları bununla uyumlu olarak harekete geçti. Türkiye’de ise durum başka. Önce harekete geçildi ve neredeyse bir hafta sonra devletin müdahalesi yasal bir çerçeveye oturtuldu, meşrulaştırıldı.

Türkiye’deki son gelişmeler NATO’nun güney kanadının stratejik gücünü zayıflatıyor mu?

Portugall: Türkiye’deki istikrarsızlık, NATO için bölgedeki istikrar çıpasının zayıflaması anlamına geliyor. Bu aynı zamanda ittifakın bölgedeki gücünün zayıflaması anlamını taşıyor. Bununla birlikte NATO’nun güney kanadında kırılma olduğunu düşünmüyorum. Bu ağır bir sarsıntı ancak orta vadede yenide istikrar sağlanacaktır.

Türkiye’nin dış politikasında ve savunma politikalarında değişim beklenebilir mi?

Portugall: Askerin ülke yönetimini devralması durumuna kıyasla, özellikle dış ve savunma politikalarında mutlaka çok daha sınırlı bir değişim olur. Amerikalılar açıkça, “Askeri bir diktatörlükle çalışamayız” dedi. O zaman İncirlik’i kullanmaya son vermek zorunda olurduk. Oysa İncirlik, IŞİD ile mücadelede önem taşıyor. Kural gereği iç politika önceliklidir ve en büyük değişim ve dönüşüm Türkiye siyasal sisteminde beklenebilir ama dediğim gibi dış ve savunma yönelimlerinde değil.

Darbe girişiminin arkasında olduğu söylenen Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu iddia edilen on binlerce çalışan görevinden alındı, binlercesi gözaltında ya da tutuklu. Devlet krizi Türkiye'yi nereye sürükler?

Portugall: Erdoğan’ın tedbirleri hükümetini, iktidarını güçlendirme ve istikrara kavuşturma hedefinde ancak devlet aygıtı için, şu aşamada, bir güçten düşme söz konusu. Evet bu bir kriz, ancak ne mutlu ki Türkiye’de ‘failed state” yani başarısız devlet istikametinde gidilmiyor. Ayrıca darbe girişiminden sonra, ilk kez Türk hava kuvvetlerinin Kürt [PKK] hedeflerini yeniden vurmaya başlaması ilginç. Bu aynı zamanda ordunun, sivil iktidarın bir aygıtı olarak rol üstlendiğini gösteriyor ve kendisine ihtiyaç duyulmaya devam edileceğinin altını çiziyor. Bölgedeki en büyük sorun, Ürdün ile birlikte Türkiye’nin, başarısız devletler olarak tanımlanan Irak ve Suriye’ye sınırı olması. Türkiye bundan çok uzak. Darbe girişiminin başarıyla sonuçlanması, mevcut hükümetin iktidarda kalmasından çok daha büyük bir sarsıntıya yol açardı.

8 bine yakın asker gözaltına alındı, yüzü aşkın üst düzey komuta kademesinden. NATO ile işbirliği sekteye uğrar mı?

Portugall: İttifakın çok uluslu işbirliği temeli üzerine inşa edildiği düşünülecek olunursa, görevden alınan üst düzey general ve amirallerin yıllar boyunca müttefik ordulardaki mevkidaşları ile yakın kişisel ilişkiler inşa etmiş oldukları anlaşılabilir. Bunların yerini alacak kişilerin yeniden bu ilişkileri inşa etmesi gerekmektedir. Öte yandan Türkiye NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip. Mutlaka görevden alınanın yerine atanacak kişi hazırdadır. Bir ayakta kalma savaşı söz konusu olmaz. Ama gayet tabii ki ordunun üst komuta kademesini, yargıda çok sayıda kişiyi, akademisyenler ve öğretmenleri görevden alırsanız oluşan açığı kısa vade hemen kapatamayabilirsiniz. Bu ilgili kurumların alanlarındaki işlevselliği zarar görecek anlamına gelir.