Erdoğan ve Sisi’nin Dünya Kupası açılışı için gittikleri Katar’da bir araya gelmeleri son dönemin en dikkat çeken diplomatik gelişmelerinden biri oldu.
Ankara’nın İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile yürüttüğü normalleşme süreçlerine eklemlenen Mısır’la yakınlaşmanın en önemli etkenlerinden biri Doğu Akdeniz’de son 10 yılda gelişen hidrokarbon kaynakları olarak öne çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar dönüşünde gazetecilere Sisi ile yaptığı görüşmeyi değerlendirirken, “Bizim tabii kendilerinden tek isteğimiz; bu görüşmelerle birlikte, bize karşı Akdeniz'de tavır içinde olanlara yönelik burada biz barışı ikame edelim, onunla beraber yolumuza inşallah devam edelim,” sözleriyle Ankara’nın beklentisini dile getirmişti. Erdoğan’ın “bize karşı Akdeniz’de tavır içinde olanlar” diyerek Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kastettiği biliniyor.
Türkiye, Mısır’ın Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile yaptığı deniz yetkilendirme anlaşmalarından zararlı çıktığını, kendisiyle benzer bir anlaşma imzalaması durumunda Akdeniz’deki münhasır ekonomik alanının çok daha genişleyeceğini kaydediyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mart 2021’de yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin Mısır ile böyle bir anlaşmayı imzalamayı istediğini ortaya koymuştu.
Türkiye’nin dile getirdiği beklentilerin farkında olan Mısır ise bu konuda süratli bir adım atmayı öngörmüyor.
Diplomatik kaynaklar, Mısır’ın aralarında Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de yer aldığı East Med Forumu’nun bir parçası olduğunu, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının çıkarılıp, dünya pazarlarına aktarılması için kurulan bu mekanizmanın gerçekliğinin sorgulanamayacağı düşüncesinde olduğunu kaydediyorlar.
Yunanistan ve Mısır’ın, Erdoğan ile Sisi’nin el sıkışmasından sadece iki gün sonra 22 Kasım’da Ankara’nın tepki gösterdiği “Arama ve Kurtarma Sahalarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı imzalaması Kahire’nin Atina ile kurduğu işbirliğinin bundan sonra da süreceğinin bir göstergesi olarak değerlendirildi.
Yunanistan ve Mısır, Türkiye’nin Libya ile 2019 sonunda imzaladığı deniz yetkilendirme anlaşmasına tepki olarak Ağustos 2020’de münhasır ekonomik bölgeleri belirleyen anlaşmaya imza atmışlardı. İki ülke, Türkiye ile Libya arasında 3 Ekim 2022’de imzalanan hidrokarbon işbirliği mutabakat muhtırasına da karşı çıkmışlardı.
Diplomatik kaynaklar, Doğu Akdeniz’de Türkiye-Libya ikilisiyle Yunanistan-Mısır-Kıbrıs Cumhuriyeti taraflarının son dönemde attıkları adımların tamamen uyuşmaz bir yönde olduğunu, bu farklılıkların kısa sürede giderilmesinin güç olduğuna işaret ediyorlar. Bu üç ülke arasındaki işbirliği hidrokarbon kaynakları ile sınırlı da değil.
Yunanistan, Mısır ve Kıbrıs Cumhuriyeti 2021’de askeri alanda işbirliği protokolü imzalamışlar, 2022’de Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılımıyla Doğu Akdeniz’de tatbikat yapmışlardı.
Bu gelişmelere karşın, aynı kaynaklar, Erdoğan-Sisi arasında başlatılan sürecin Ankara-Kahire arasındaki siyasi diyaloğu artıracağını, bunun da taraflar arasındaki iletişim sayesinde hassasiyetlerin daha net anlaşılması sonucunu getireceğini vurguluyorlar.
Mısır, Yunanistan ile 2020’de imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmada Türkiye’nin hassasiyetlerini göz önünde bulundurmuş ve sınırı 28. Paralelin ötesine çekmemişti. Ankara, bunu olumlu bir adım olarak gördüğünü kaydetmişti.
Ankara ile Kahire arasında normalleşme süreciyle ilgili tek fark Doğu Akdeniz ile ilgili değil. Kahire, Ankara’dan farklı olarak bu sürecin daha yoğun değerlendirmeler ışığında aceleye getirilmeden ilerletilmesi düşüncesinde.
Bu süreçte ilk adımın ilk iki turu 2021’de yapılan devamı getirilmeyen dışişleri bakan yardımcıları düzeyindeki toplantının ileriki dönemde yapılmasıyla atılması bekleniyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, bu toplantının yapılmasının planlandığını, ileriki aylarda da karşılıklı büyükelçi atamasının gerçekleşebileceğini söyledi.
2021’de yapılan toplantılarda Türkiye’yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığında bir heyet temsil etmişti. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi olarak ataması yapılan Önal’ın yerine atanacak diplomatın bu süreci yürütmesi öngörülüyor. Ancak bu atama konusunda henüz resmi bir açıklama gelmedi.
Bakan yardımcılarının yanı sıra istihbarat servisleri arasındaki temaslarında devam ettiğine dikkat çeken kaynaklara göre, iki ülke arasındaki normalleşme süreci Türkiye’de yapılacak seçimlere göre takvimlendirilebilir.
Türkiye ile Mısır arasında başlayacak süreçte ikili ilişkiler kadar diğer bölgesel sorunlar da ele alınacak. Mısır Dışişleri Bakanlığı, geçen hafta yaptığı bir açıklamayla, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyine yaptığı hava operasyonunu eleştirmişti.
Türkiye’nin olası bir kara operasyonun hem Mısır’ın hem de genel olarak Arap dünyasının tepkisini çekme olasılığı kaydediliyor. Bu sürecin siyasi görüşmelere nasıl etki edeceği ise operasyonun nasıl gelişeceğine bağlı olarak görüleceği belirtiliyor.
Türkiye ve Mısır, Libya konusunda da farklı pozisyonlardalar. Türkiye, Trablus’ta BM tarafından da tanınan hükümet ile çalışırken, Mısır ülkenin doğusunu kontrol eden Libya Ulusal Parlamentosu ve Halife Hafter güçlerini destekliyor.
Diplomatik kaynaklar, Ankara-Mısır arasında siyasi diyaloğun artmasının Libya konusundaki farklılıklarını azaltılması açısından yararlı olabileceğini belirtiyorlar.