Türkiye, Brüksel’le birlikte Avrupa Birliği’nin başkenti sayılan Fransa’nın Stazburg kentinde, AB Parlamentosu’nun karşısında konsolosluk ve Avrupa Konseyi daimi temsilcilik misyon binası inşa edecek. Milliyet gazetesinden Songül Hatısaru’ya göre binalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi binasının da 100 metre yakınında olacak.
Songül Hatısaru’nun Milliyet gazetesinin bugünkü (29 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan, “AB’nin karşısına” başlıklı yazısı şöyle:
Bu yıl tam 56 yıl olacak, ilk başvuru yaptığımızdan bu yana... Yıllardır kapısında beklediğimiz AB’nin parlamento binasının karşısına öyle bir konsolosluk binası yapıyoruz ki henüz üye olamasak da bizi görmezden gelmeleri artık imkânsız!
Avrupa’nın çeşitli özellikleriyle öne çıkan pek çok şehri var ama kalbi nerede atıyor derseniz, Strazbourg’da... Çünkü 450 milyon kişiden oluşan devasa bir nüfusu temsil eden Avrupa Parlamentosu’nun binası burada. AB Parlamento binası AVM’yi anımsatan çirkin bir yapı olsa da bütün haşmetiyle, Strazbourg’un orta yerinde siyasi bir güç olarak durur.
Parlamento binasının hemen önünden de bir kanal geçer. Kanalın diğer kıyısında ise AB’nin ikinci hizmet binası ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yer alır. Konumlamayı neden bu kadar detaylı yazıyorum. Türkiye Strazbourg’daki misyon binalarını AB Parlamentosu’nun karşısına yerleştiriyor da ondan!
İnşaatı geçen pazartesi başlayan yeni konsolosluk ve Avrupa Konseyi daimi temsilcilik misyon binalarımız konum olarak, Avrupa Parlamento binasını karşısına alıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de 100 metre uzaklıkta. Çok güzel bir parkın ve kanalın yanındaki bu coğrafi konumlamanın simgesel anlamı açık.
Konumlama adeta 56 yıldır bizi kapıda bekleten AB’ye nazire yapmanın mimarisi. Bu fiziksel yakınlıktan sonra AB’nin, ‘evde yokuz’ deme şansı kalmayacak. AB Parlamentosu’nda toplantılara ara verilip fuaye alanına her çıktıklarında karşılarında Türk konsolosluk binasını görecekler zira. Görsel ilişki kurulmuş durumda anlayacağınız! Coğrafi konum olarak da, ‘Bizi almıyorsunuz ama işte buradayız’ demiş olacağız. Burunlarının dibine kadar girdik, kanalı geçtik mi AB’deyiz!...
Tahmin edilebileceği gibi bu konumdaki bir araziyi almamız kolay olmamış. Belediyenin satışa çıkardığı arazi için Çinlilerle kıyasıya bir rekabet yaşamışız. Belediye ve daha da önemlisi oranın anıtlar kurulu Türklerin projesini beğenip onaylamış. İki kültürün de özelliklerini barındıran proje, klasik mimaride var olan unsurlar çağdaş bir yorumla işlendiği için çok beğenilmiş. Yeni Türk misyon binaları 36 ay sonra hizmete açılacak.
Misyon binalarını kim tasarladı derseniz, ünlü ‘Ağa Han Mimarlık’ ödüllüne sahip mimar Han Tümertekin. Projeyi gördüm, hakikaten yalın ama çok güzel... Tümertekin ile buluşup kahve içtim, bu fiziksel konumun anlamı ne diye sorduğumda, “Türkiye’nin AB ile bütünleşme kararlılığının sanırım çok somut bir örneği oluşuyor. Geçen pazartesi inşaat başladı” demekle yetindi.
Strazbourg ve çevresi 150 bin kadar Türk’ün yaşadığı bir bölge. Tümertekin, “Strazbourg’da var olan misyon çok küçük alanlarda, amaca uygun tasarlanmamış mekanlarda zorlukla hizmet veriyordu” diyor.
Doğrudur, nitekim New York konsolosluk binamızda bu anlamda hep eleştiri konusuydu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru’nun liderliğinde son üç yıldır dünyanın çeşitli şehirlerindeki misyon binalarının kimi yenileniyor, kimi yeniden yapılıyor. İlk uygulama bildiğim kadarıyla Ulan Batur elçiliğiyle yapıldı. Bu projede de Han Tümertekin ile çalışıldı.
Bakanlık açtığı ihalelerde özellikle Türk mimarlarla çalışma esasını benimsedi. Bu bile taktire değer, Amerikalılar, Fransızlar yıllardır böyle çalıştıkları için dünyanın her yerinde mimarlarının adını duyurdular.
Han Tümertekin ofisinin tasarladığı, Strazbourg’daki Türkiye Cumhuriyeti Misyon Binaları mevcut durumda dağınık olan bütün üniteleri aynı komplekse toplayacak. 10 bin metrekare kapalı alana sahip kompleks, konsolosluk ofisleri, konsolosluk hizmet binası, konsolos rezidansı ile Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliği binalarından oluşuyor. Konsolosluk ofis binası 4, daimi temsilcilik binası 6, hizmet binası ise 2 katlı olacak.
Strazbourg’da tarihi dokuyu karakterize eden malzeme gres des Vosges denilen kırmızı taştır. Şehirdeki binaların büyük bölümü bu taşlarla inşa edilmiş. Bizim Ünye taşına benzer bir kum taşı. Çok yakındaki Vosges dağlarından çıkarılıyor. Şehirdeki katedralin yapımında da bu taş kullanılmış. Binaların Avrupa Parlamentosu ve kente bakan ön cephesi kırmızı gres des taşıyla kaplanacak.
Protokol girişinin olduğu, ana giriş cephesini oluşturan cepheleri ise tümüyle saydam camdan oluşuyor. Bu saydam cephenin hemen arkasındaki duvarlar tümüyle el yapımı turkuaz İznik Çinisi ile kaplanacak. Binaların içinde kullanılacak malzemeler ise Vitra gibi Türk yapı sektöründen ürünler olacak. Misyona kündekari tekniği ile yapılacak 7 metre yüksekliğinde anıtsal kapılardan girilecek. Bu teknik nedir derseniz? Hiç çivi kullanmadan sadece ahşabın birbirine geçirilerek yaratılan yüzeylere deniyor.