Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın haberine göre ihalelerin şeffaf yapılması ve ihale makamının en az müteahhit kadar bilgili olması gerektiğini anlatan Yenigün, “Çünkü ucuz verilen bir iş, iyi iş demek değildir. Sonrası var. Yani bir yol yapıyorsunuz, o yol sağlıksız olursa tekrar yapılması gerekiyor. O tekrarındaki maddi hataları, kazaları düşünün. Yapabilen yapsın, yapamayan dökülürse dökülsün. Bir kere, veriyorsan, istediğin kaliteyi sağlamazsa hiç acımayacaksın. Ben müteahhitim diye, kim olursa olsun müteahhit kollansın diye bir şey olmaz” dedi. Mithat Yenigün sektöre dair şunları söyledi:
2019’un ikinci çeyreğinde inşaat sektöründe yüzde 12.7’lik bir daralma var. Sektörle ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Sektörü üçe ayırıyorum. Dış müteahhitlik, devlet müteahhitliği ve konut sektörü. Kamuoyunda inşaat denince akla hep konut geliyor. Maalesef konut da şu anda kötü durumda. Dünyadaki şartların değişmesi, Türkiye ekonomisinin daralması, dövizdeki dengesizlik nedeniyle insanlar tedbiren parada kalmayı tercih ettiler. Çünkü ne olacağı belli değil. Talep azalması nedeniyle bir duraklama var. Eğer dünyada ve Türkiye’de ekonomi normale gelirse, güven artarsa, konut stokları da erir. Şuanda 1 milyon 200 bin civarında stok var.
Son dönemlerde bitirilmeyen konutlar, kentsel dönüşüm kapsamında kira yardımlarının yatırılmaması gibi çok fazla şikayet var, bu sektörde binlerce mağdur var, ne diyeceksiniz?
Bundan sonra böyle bir ortamın oluşmaması için planlı çalışalım. İşi hak eden alsın, hak etmiyorsa almasın. Müteahhitlikte de aynı sıkıntılarımız var. Türkiye’de 440 bin müteahhit var TMB’nin üye sayısı 120’dir. Ama üyelerimiz Türkiye’de yapılan işlerin yüzde 70’ini, yurt dışına yapılan işlerin yüzde 90’ını yapıyor. O nedenle öncelikle müteahhitlik tanımının yapılması lazım, yeni kanun çıktı. Sorunu çözmek lazım. Mesela ben yanlış beslenmeden kanser oldum diyelim, ne hali varsa görsün demiyor ki doktor. Yaşatmaya çalışıyor. Eğer, çok tahrip etmişse kendini, o zaman Allah rahmet eylesin diyeceğiz. Beraberce çözümler konuşmamız gerekiyor. “Sen habire dağa taşa konut yap, ondan sonra gel parayı devlet versin” değil benim dediğim. Yapamayan batsın. Zaten şikayetçiyim ondan, herkes müteahhit olmamalı. 10 maddelik İnşaat Sektörü Bildirgemiz var, orada şu ibare var; yapı müteahhidi tanımı belirlenmeli. Teknik ve finansal kapasitesi yeterli olmayan ve ayıplı iş yapan firmaların sektörden ayıklanmasına olanak sağlayacak yasal zemin hazırlanmalı. Yap-sat sektörü mevcut denetimsiz işleyişinden kurtarılmalı. Herkese müteahhitlik imkânı verilmiş. Bir doktora, bir dişçiye gittiğiniz zaman, eğer belgesi yoksa, sertifikası yoksa çalışmasına izin verir misiniz? Müteahhitte öyle bir şey yok maalesef.
Son yıllarda yapılan mega projelerin hükümete yakın firmalara verildiğine dair bir algı var, ihaleler gerçekten hak edene veriliyor mu?
İhaleler şeffaf yapılsın, ehline verilsin diyoruz. Kamu vicdanını zedeleyecek kararlar almamak lazım. Özel kurumlara, özel sektörlere de yetki ve sorumluluk verilsin. Yani Kanarya Sevenler Derneği olmayalım. Çünkü biz de sonuçta eğer bir iş yapıyorsak, o işin sorumluluğunu taşımamız lazım.Karayollarında bir konuşma yaptım İhale makamının en az müteahhit kadar bilgili olması gerekiyor ki doğru değerlendirme yapsın. Çünkü ucuz verilen bir iş, iyi iş demek değildir. Sonrası var. Yani bir yol yapıyorsunuz, o yol sağlıksız olursa tekrar yapılması gerekiyor. O tekrarındaki maddi hataları, kazaları düşünün. Yapabilen yapsın, yapamayan dökülürse dökülsün. Bir kere, veriyorsan, istediğin kaliteyi sağlamazsa hiç acımayacaksın. Ben müteahhitim diye, kim olursa olsun müteahhit kollansın diye bir şey olmaz. Müteahhitler de, müteahhitlik sektörü de düzgün olması için sektör bilgirgemiz uygulanmalı. O zaman hiç kimseye ayrıcalık olmaz.
Çarpık şehirleşme ile ilgili olarak müteahhitler olarak hiç özeleştiri yapıyor musunuz?- Tabii. Master plan yapılmış olması ve o binanın değişmemesi. Parsel bazında değişiklik yapılmaması lazım. Çünkü master plan bittiyse artık, kimsenin elleyememesi gerekir. Mesela yollar otopark haline gelmiş durumda. Senin şu kadar dairen varsa, o kadar da otopark mecburiyetin var. Sokaklar çift taraflı park halinde oluyor, geçemiyoruz. Yarın ambulans gelse nasıl geçecek? Yangın olsa nasıl geçecek peki? Onların hepsi master plan dahilinde yapılması gerekiyor.
Müteahhitler çok az gözlü davranmadı mı bu süreçte, hep daha fazla kazanayım anlayışı hakim değil mi?
İmar mevzuatı yeniden ele alınmalı. Dikey yapılaşma tercihleri tarihi ve çevresel doku gözetilerek değerlendirilmeli, imar değişikliği uygulamaları, kamuoyu vicdanını zedeleyen kişilere özel değerlendirmelerden arındırılmalı. Herkesin kayıt altına alınması lazım. Kaçak çıkamaması gerekiyor.İnşaat sektörünün önü açık. Ama doğru insana yaptırmak lızım. Doğru işler yaptıklarını denetlemek lazım. Ben kendi firmamda diyorum ki, betona çocuğunuz gibi bakın. Beton kötüyse, taşıyıcılığı zayıflar, o zaman altında kalma tehlikesi artar.
Kamu İhale Kanunu’nun şeffaf olmadığına dönük eleştirileriniz hala sürüyor mu?
Şeffaf ihale yapılsın diyoruz, işin ehline verilmesi lazım. Ehil demek, illa ucuz verecek demek değil. Hatta ucuz vereni ben şüpheyle karşılarım yani bir taşeron para teklifi verdiği zaman ucuz verdiyse oradan irdeliyorum, niye bana ucuz veriyor? Devletin de aynı şeyi yapması lazım. Temel sorun hala aşırı düşük teklifler. Bunun sonuçları da bitmeyen, pahalıya mal olan işler, kalitesiz yapılar, ödenmeyen SGK primleri ve iş kazaları olmakta.
Yarım kalan, teslim edilmeyen konutlar sorunu çözülmezse bir sosyal patlama olur mu?
Bence çözülmemesi söz konusu değil. Ama mümkün olduğu kadar hızlı, mantıklı karar almalıyız. Geciktikçe bu sorun kangren haline geliyor. Örneğin kentsel dönüşüm kapsamındaki Fikirtepe’de, firma gecikince ne yapıyor? Kirayı ödemeyerek başlıyor yanlış yapmaya. İlerleyemiyor, ilerleyemeyince satamıyor. Böyle bir girdaba giriliyor. Onun için çözüm için hepimiz uğraşıyoruz. Çözeceğiz ama her kararda olduğu gibi çözüm ne kadar gecikirse tahribatı o kadar fazla olur.