Somali'de ordu içindeki bazı grupların karşı karşıya gelmesi, Türkiye'nin eğittiği askerleri de içine çeken askeri ve siyasi bir krize dönüştü. Türkiye'nin eğittiği güvenlik güçlerinin "siyasi amaç uğruna kullanıldığı ve bu durumun da Türkiye'nin itibarına zarar verdiği" yorumları yapılıyor.
Ülkedeki kriz, seçimlerin ertelenmesi ve "Farmajo" olarak bilinen Devlet Başkanı Muhammed Abdullah Muhammed'in görev süresini 2 yıl daha uzattığını açıklamasıyla başladı. Devlet Başkanı, Mayıs başında geri adım atıp seçimlere gidileceğini söylese de son 3 ayda muhalifler ile iktidar arasında yaşanan gerilim sokak çatışmalarına dönüştü, ülkede "iç savaşa dönüş" korkusu hakim oldu.
Muhaliflere karşı Somali hükümetine bağlı güvenlik güçlerinin sert müdahalesinde Türkiye'nin radikal İslamcı örgüt Eş-Şebab ile mücadele için eğittiği askeri birliklerin de kullanıldığı iddia edildi. BBC Türkçe'ye konuşan Somalili kaynakların ifadeleri ve görsel veriler de, bu birliklerin "iktidarın baskı aracı olarak" kullanıldığı iddiasını güçlendiriyor.
Söz konusu silahlı kuvvetler Türkiye'nin Somali'nin başkenti Mogadişu'daki askeri üssü TÜRKSOM'da ve Isparta'da eğittiği Haramcad (Çita) Özel Polis Kuvvetleri ve "Gorgor" (Kartal) Komando Tugayı.
Mogadişu'da 19 Şubat'ta muhaliflerin düzenlediği gösterilerde Haramcad ve Gorgor kuvvetlerinin sert müdahalesi ve Türkiye'nin Eş-Şebab'la mücadele için geçen yıl Gorgor kuvvetlerine hibe ettiği zırhlı araçların sokaklara dökülen muhaliflere karşı kullanılması da, Türkiye'nin ülkedeki "itibarına olumsuz etki yapan etkenler" olarak gösteriliyor.
Nisan ayında muhalif adaylara ve Mustaqbal radyo kanalına baskın ve saldırılarda da bu birliklerin öne sürüldüğü belirtildi. Radyo kanalı, Haramcad hakkında yasal süreç başlattı.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Haramcad kuvvetlerinden üst düzey bir isim de "Türkiye, bu kuvvetlerin ülkenin faydasından çok kişisel çıkarlar için kullanıldığını bilmiyor" dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bu iddialarla ilgili BBC Türkçe'ye yaptığı yazılı açıklamada, "Bazı çevrelerin Türkiye'nin Somali nezdindeki konumunu yıpratmaya yönelik maksatlı bir kampanya yürüttüğü bilinmektedir ve ülkemizi iç siyasi tartışmalara çekmeye çalıştığı bilinmektedir, bu girişimler beyhudedir" dedi ve "Türkiye'nin eğittiği askerlerin Somali Ulusal Ordusu'nun emir komutasında ve Federal Hükümetin sorumluluğunda olduğunu" ifade etti.
Ancak Somali'deki muhalifler, Türkiye'nin eğittiği askerlerin sivillere karşı güç ve baskı aracı olarak siyasi amaçlarla kullanılması karşısında daha aktif bir rol üstlenmesi çağrısı yapıyor.
Somali'de güvenlik güçlerinin farklı fraksiyonlarını çatışmaya iten sebep iktidar kavgası.
Somali Devlet Başkanı Muhammed Abdullah Muhammed'in 4 yıllık görev süresi 8 Şubat 2021'de sonra erdi. Ülkede 17 Eylül 2020'de eyalet liderleri ve Farmajo bir araya gelip seçime gidilmesi konusunda uzlaşılmış ancak federal seçim komisyonlarındaki "usulsüzlük iddiaları" ve kabile temelli hükümet sisteminde iktidarın nasıl dağıtılacağıyla ilgili fikir ayrılıkları nedeniyle seçim takvimi belirlenememişti.
Seçime gidilememesi üzerine muhalifler sokaklara döküldü, uluslararası kuruluşların bazıları yardımlarını çekti. Güvenlik güçleri, bağlı oldukları kabilelere göre iktidar yanlısı ve muhalefet yanlısı olarak ayrıştı, şiddet olayları ülkeyi iç savaşın eşiğine getirdi.
Farmajo'nun, 12 Nisan'da görev süresini iki yıl uzatan tartışmalı bir kararA imza atması da muhalifler için bardağı taşıran son damla olarak görüldü. Farmajo, 1 Mayıs'ta geri adım attı ve ülkenin en kısa sürede seçime gideceğini söyledi. Seçim sürecinin yönetimi için de Başbakan Muhammed Hüseyin Roble'yi görevlendirdi.
Yardımları ve ekonomik desteğiyle, Somali'nin en büyük yabancı müttefiki olan Türkiye de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla yaptığı açıklamada seçim sürecinin başlatılacak olmasından memnuniyet duyduklarını söyledi.
Somali Mayıs ayı itibarıyla seçime gitme kararı almış olsa da, son 3 ayda yaşanan çatışmalar ve siyasi çıkmaz ülkeyi yeniden 1991'deki iç savaşa sürükleme tehlikesi doğurdu. Birçok uzmana göre güvenlik güçleri de özellikle kabile bağları ve liderlerinin yönlendirmesiyle bu süreçte "siyasal araçlar" olarak kullanıldı.
Türkiye'nin eğittiği Haramcad ve Gorgor da Devlet Başkanı'nın "kişisel amaçları için kullandığı güvenlik güçleri" olarak görüldü.
Türkiye, iki ülke arasında yapılan askeri anlaşma kapsamında 2017 yılından bu yana Mogadişu'daki TÜRKSOM üssünde ve Türkiye'de Somalili askerlere eğitim veriyor. Toplam eğitilen askerlerin sayısının 15-16 bin civarında olması hedefleniyor. Bu da Somali ordusunun yaklaşık üçte birine denk geliyor.
Türkiye'nin amacı, Eş-Şebab ile mücadelede Somali'nin güvenlik altyapısını ve savunmasını güçlendirmek.
Bölgedeki barış gücü Afrika Birliği Somali Misyonu'nun (AMISOM) 2021 sonunda çekilecek olmasıyla Türkiye'nin eğittiği birliklerin radikal İslamcı örgütlere karşı mücadelede sorumluluğu da artmış olacak.
Türkiye'nin Afrika'daki varlığını inceleyen Temmuz ayında çıkacak 'Turkey in Africa: A New Emerging Power?' adlı kitabın editörleri Yaşar Üniversitesi'nde görevli akademisyen Dr. Elem Eyrice Tepeciklioğlu ve Ege Üniversitesi'nde görevli Dr. Ali Tepeciklioğlu, Türkiye'nin Somali'ye yaptığı askeri yardımların Türkiye'nin genel Afrika açılımı politikasının bir yansıması olduğunu ve Somali'nin Türkiye'nin Afrika politikasında 'bir vitrin olduğunu' söylüyor ve şu yorumu yapıyor:
"Türkiye'nin Afrika'ya açılımının temel amacı siyasi ve ekonomik. Dolayısıyla askeri varlık ve askeri ilişkileri de Somali'de stabilite arayışının bir uzantısı. Afrika Boynuzu'nda daha stabil bir bölge yaratıp oradaki ekonomik ve siyasi çıkarlarının peşine düşmesinin uzantısı.
"(…) Askeri kapasitesi olmadan orada bir gelişim beklemek hayalcilik olur. Akademik perspektiften baktığınızda çok da gereksiz değil. Somali hem iç karışıklıkları olan bir ülke hem de İslami terör tehdidi altında eş-Şebab tarafından.
"(…) Ama destabilize edici etkisi de olabilir. Türkiye'nin bu açıdan silahların nereye gittiğini, eğitilen personelin ne yaptığını kontrol etmesi lazım."
Minnesota Üniversitesi'nde görevli Somalili akademisyen Abdi Samatar da, Türkiye'nin eğittiği askerlerin görev tanımları ile kullanıldıkları alanlar arasındaki farka dikkat çekti:
"(Türkiye'nin eğittiği askerlerin' rolüne ilişkin bir ideal senaryo var, bir de pratikte üstlendikleri rol var. İdeal senaryoya göre Türkiye'nin Somali askeri gücünü eğitmesi güzel bir fikirdi çünkü ülkenin Eş-Şebab'tan kurtulması için işleyen bir güvenlik sistemine ihtiyacı var. Türk hükümetinin Somali ordusunu eğitme kararı ve önerisi Somali halkının çoğunluğu tarafından da memnuniyetle karşılandı.
"Ama Türk hükümeti şunu anlamıyor. İster Türkiye'de olsun, ister ABD'de... Sistemi oturmuş bir ülkede, askerlere silah ateşleme sanatını öğretmeden önce onlara sivil toplumun bir üyesi olmayı öğretirsiniz. İdealleri olan, belli anayasal sorumlulukları olan bir toplum yaratırsınız. Sınırlar ve sorumlulukların belirlendiği bir zihniyet oluşturduktan sonra askeri eğitim verirsiniz.
"Bu sınırlar ve ideolojiler belirlenmeden verilen eğitim sonucu bu askerler birçok kısır mesele için baskı aracına dönüşür. Bu sistemin en büyük zayıflığıdır. Somalili bir askersiniz, neyi savunacaksınız? Kendi vatandaşlarınıza nasıl davranacaksınız? Halkı sizden kim koruyacak? Hesap vermeleri için bir sistem oluşturuldu mu?
"Ayrıca Türkiye bu askerleri eğitirken mühimmat ve silah sağlıyor. Somali hükümeti, mevcut devlet başkanı diktatör bir rejim. Türk halkının cömertliğini suistimal ediyor."
Somalili muhalifler de ülke seçim sürecine girerken Aralık 2020'de Türkiye'de çağrıda bulunup Harmacad'a yapmayı planladığı silah sevkiyatını seçim sonrasına ertelemesini talep etmiş ve silahların, askeri gücün seçimlerin manipüle etme amacıyla kullanılabileceği uyarısında bulunmuştu.
Muhalefet Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçiliği'ne mektubunda, "hassas bir dönemden geçen ülkeye silah yağdırılmasından endişe duyduklarını ve Harmacad'ın baskı aracına dönüşebileceğini" söyledi.
BBC Türkçe'nin edindiği bilgilere ve resmi belgeye göre muhaliflerin karşı çıktığı bin adet G3 tipi tüfek ve 90 bin mühimmat Türkiye tarafından 26 Aralık 2020'de, eğitim amaçlı kullanılması için Mogadişu'ya gönderildi. Mühimmatın TÜRKSOM'da depolandığı belirtildi.
Gözlemciler ve görgü tanıkları Haramcad ile Gorgor birliklerinin ülke içi çatışmalara çekildiği olayların başında 19 Şubat'taki muhalif gösterileri işaret ediyor.
Yaklaşık bir ay önce ABD'ye dönen Somalili akademisyen Samatar, Türkiye'nin eğittiği güvenlik güçlerinin Mogadişu'da muhalif göstericilerin sokak eylemlerine sert müdahale ettiği 19 Şubat'ta olayların yaşandığı bölgeye yakın bir yerdeydi.
"Sokak yürüyüşü kaldığım yere çok yakındı. Açılan ateşi, havada uçuşan mermileri gözlerimle gördüm. Devlet Başkanı'nın böyle bir şeyi başlatmış olması çok tehlikeli ve zalimce bir girişimdi" diyor Samatar.
Gorgor'a bağlı birlikler önce havaya ateş açarak yürüyüşe müdahale etti daha sonra bölgedeki görgü tanıklarının anlattıkları ve sosyal medyada yapılan paylaşımlara göre muhalefeti destekleyen silahlı korumalar arasında silahlı çatışma çıktı.
O gün haber ajanslarında paylaşılan fotoğraflar ve sosyal medyadaki videolarda, Türkiye'nin Ağustos 2020'de Eş-Şebab'la mücadele için Gorgor özel kuvvetlerine hibe ettiği BMC tarafından üretilen Türk yapımı askeri zırhlı araç 'Kirpi'lerin de muhaliflere karşı konuşlandırıldığı görülüyor.
https://twitter.com/tcsavunma/status/1300357891346649088?s=20
Oxford Üniversitesi'nde görevli Somalili analist Abdinor Dahir, "Maalesef Türkiye'nin eğittiği güvenlik güçleri Somalili siyasetçiler ve Somali hükümeti tarafından siyasileştirme ve siyasi muhaliflere karşı kullanıldı. Önce 19 Şubat'ta başladı daha sonra Nisan ortasında da yine muhaliflere karşı Mogadişu'da konuşlandırıldılar" dedi ve bunun sorumlusunun da Somali hükümeti olduğunu söyledi:
"Bunun sorumluluğu Türk hükümeti veya Türk ordusunda değil. Somali güvenlik güçlerinin komuta ve kontrolü Somali hükümetinde. Türkiye sorumluluğu Somali hükümetine veriyor. Bu kuvvetlerin nasıl kullanıldığıyla ilgili onları sorgulamalıyız.
"Somali ordusunun, özellikle Türkiye'nin eğittiği askerlerin siyasallaşması, sivil protestoculara karşı kullanılması kesinlikle Türkiye'nin Somali'deki imajına olumsuz etki yaratıyor."
Nisan ayı ortasında muhaliflerin kabilesinden olan silahlı kuvvetler ile Devlet Başkanı Farmajo'nun kabilesinden olan güvenlik güçleri yine karşı karşıya geldi. Mogadişu sokaklarında yine ateş sesleri duyuldu, çatışmalar yaşandı.
Muhalif Wadajir Partisi lideri Abdirahman Abdishakur Warsame ve Somali eski Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud, 25 Nisan tarihli mektuplarında, Devlet Başkanı Farmajo'ya bağlı, Türkiye'nin eğittiği ve fonladığı Gorgor özel kuvvetlerinin evlerine saldırdığını ve saldırının sorumlusunun Farmajo olduğunu söyledi.
https://twitter.com/AAbdishakur/status/1386393084049584128?s=20
Devlet Başkanı Adayları Konseyi de saldırıyı kınayıp saldırı için mühimmatları Somali Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Kurumu (NISA) Başkanı Fahad Yasin'in AMISOM'dan aldığını belirtti
Eski Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud, 19 Şubat'ta Mogadişu'daki olaylarda bir diğer eski Devlet Başkanı Şerif Şeyh Ahmed ile bulunduğu Maida Hotel'in de hedef alındığını söylenmişti. Nisan'daki saldırı için de kendisine yönelik ikinci saldırı girişimi olduğunu belirtti.
Somali İç Güvenlik Bakanlığı 25 Nisan 2021 tarihli yazılı açıklamasında da muhaliflerin saldırı girişiminde bulunulduğu iddialarına karşı açıklama yaptı. Açıklamada 'hükümete bağlı birliklerin, 'organize milis güçlerin Mogadişu'da korku ve panik yaratma amaçlı saldırı girişimlerini engelledikleri' belirtildi ve şu ifadeler kullanıldı:
"İç Güvenlik Bakanlığı güvenlik kurumlarımızın siyasileşmesine ve ülkemizi korumak için hayatlarını kurban eden cesur kuvvetlerimizin çabalarının olumsuz tasvir edilmesine karşı, uyarıda bulunuyor. Diğer yandan Eski Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud'un suçlamalarından derin kaygı duyuyoruz. Bütün Devlet Başkanlarımız Ulusal Muhafızlar tarafından korunmaktadır. Kendilerine ve ailelerine yönelik tehditlerden Somali Federal Hükümeti büyük kaygı duymaktadır."
Somali'de bağımsız ve muhalif medya da saldırıların hedefindeydi.
Mogadişu merkezli Mustaqbal adlı özel radyo kanalı 27 Nisan'da saldırıya uğradı. BBC Türkçe'ye konuşan radyo çalışanları baskının Türkiye'nin eğittiği Haramcad polis kuvvetlerinin düzenlediğini iddia etti.
Gazetecilerin ekipmanlarına, yayın araçlarına, fotoğraf makinelerine ve baskın sırasında çekilen görüntülere el kondu, bilgisayarları hasar gördü, masaları dağıtıldı ve bir editörün göğsüne silah dayandı.
Radyo çalışanların BBC Türkçe'ye verdiği bilgiye göre baskının nedeni yayınlarında Devlet Başkanı'nı tanımlarken "Görev süresi dolan devlet başkanı Farmajo" ifadesini kullanmaları.
Radyo Mustaqbal, saldırıdan sonra Haramcad birliklerinin saldırısını yargıya taşıdı ve NISA başkanı Fahad Yasin, Somali Genelkurmay Başkanı Yardımcısı Abdinur Muhammed Ahmed hakkında dava açtı. Yasal şikayet ve soruşturma talebi, Somali Federal Hükümeti Başsavcılığı tarafından işleme kondu.
Somali güvenlik güçleri arasındaki kabile bağları temelli ayrışmanın en önemli kırılma noktalarından biri Devlet Başkanı Farmajo'nun görev süresini iki yıl uzatma kararına tepki gösterdiği için eski Polis Komutanı Sadık 'John' Ömer'in görevden alınması oldu.
Sadık 'John' Ömer'in yerine, Türkiye'nin eğittiği Haramcad birliği mensubu Farxaan Qaroole getirildi. Qaroole'nin eski eş-Şebab üyesi olduğu iddia ediliyor.
Bu atama silahlı birlik içinde de çatlaklara neden oldu. Haramcad'ın eski yönetim kademesine yakın, Türkiye'nin eğittiği güvenlik güçleri arasında yer alan üst düzey bir isim BBC Türkçe'ye "Türkiye de birliği şimdi yöneten isimden memnun değil. Çok korkunç bir geçmişi var. Haramcad, Türkiye'den eskisi kadar destek almıyor" dedi.
Haramcad'ın yeni yönetimine muhalif olmasından kaynaklı güvenlik kaygıları nedeniyle ismini vermek istemeyen ve Mogadişu'dan tercüman aracılığıyla BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Haramcad üyesi birliklerin görevine ilişkin şunları söyledi:
"Askerler eş-Şebab'la mücadele için eğitildi. Mogadişu'da eş-Şebab tarafından otellerde rehin alınma olayları olduğunda, sivillere ateş açtığında Haramcad birlikleri müdahale ediyordu.
"Haramcad'ın Mustaqbal radyo kanalına saldırmasının sebebi kullandıkları muhalif dildi. Başka medya kuruluşlarına da baskın düzenlenecekti. Bu saldırıların sorumlusu Farxaan Qaroole'dir. Birlikten o sorumlu.
"Normal şartlarda Haramcad Somali Savunma Kuvvetleri altında faaliyet göstermeli ama talimatları doğrudan Devlet Başkanı'ndan alıyor. Somali ordusunun başının bile haberi olmadan Somali Devlet Başkanı bu birlikleri her yerde görevlendirip her istediği kişiye saldırı amaçlı kullanabiliyor.
"Türk hükümeti bu birliğin ülkenin faydasından çok kişisel çıkarlar için kullanıldığını bilmiyor. Farxaan Qaroole çok yolsuzluk yapıyor. Türkiye'nin askerler için verdiği parayı yeterli ve adil dağıtmıyor. Her askerin ayda 400 dolar alması gerekiyor ama o 100 dolar veriyor.
"Türkiye'nin Haramcad'ın muhalefet liderlerine veya hükümet karşılarına, medya kuruluşlarına karşı kullanıldığını bildiğini sanmıyorum."
Haramcad üyesi, 19 Şubat'ta güvenlik güçlerinin muhaliflere karşı müdahalesinde de gerçek mermi kullanıldığını, bunu destekleyecek kanıtlara da sahip olduğunu söyledi. Ancak güvenliğinden kaygı duyduğu için bu kanıtları BBC Türkçe ile paylaşmak istemediğini belirtti.
BBC Türkçe iddiaları Somali hükümet sözcüsü, Devlet Başkanlığı sözcüsü, Savunma Bakanı ve Somali Emniyet Müdürü yardımcısına sordu ancak hiçbiri sorulara ve iddialara yanıt vermeyi kabul etmedi.
Somali hükümetinden bir kaynak "Olay çok hassas bir mevzu" dedi.
Türkiye'nin Mogadişu Büyükelçiliği'nin de soruları yanıtlamayı reddetmesi üzerine iddialar ve Türkiye'nin Somali ile askeri ilişkilerine dair Türkiye Dışişleri Bakanlığı BBC Türkçe'ye yazılı olarak bu açıklamayı yaptı:
"Güvenlik ve terörizmle mücadele Somali'deki en önemli sınamayı oluşturmaya devam etmektedir. Ülkenin istikrarını doğrudan hedef alan, bölgesel yansımaları da olan bu sorun karşısında en önemli araç, asker ve polis dahil ülkenin güvenlik yeteneklerini güçlendirmek için kuvvet artırımı ve kapasitesinin geliştirilmesidir. Bu nedenle, birleşik ve disiplinli bir Somali Ulusal Ordusu kurulmasını desteklemek için, Somali'nin diğer uluslararası ortakları gibi, çabalarımızı sürdürüyoruz. Bu anlamda Türkiye, Somali'de uluslararası kuvvet artırımı ve kapasite geliştirme çabalarını destekleyen en aktif ortaktır.
"Mogadişu'daki Askeri Eğitim Tesisimiz TÜRKSOM, 2017 yılından bu yana Somali Ulusal Ordusunun belkemiğini oluşturacak güçlerin artırımı ve kapasite oluşturulması amacıyla Somali askerlerine eğitim vermektedir. TÜRKSOM, askeri bir üs değil, eğitim tesisidir. Türkiye'nin Somali'de konuşlanmış askeri birlikleri bulunmamaktadır. Bu kapsamda, eğitilen askerler Somali Ulusal Ordusu'nun emir komutasında ve Federal Hükümetin sorumluluğundadır.
"Öte yandan, bazı çevrelerin Türkiye'nin Somali nezdindeki bu konumunu yıpratmaya yönelik maksatlı bir kampanya yürüttüğü ve ülkemizi iç siyasi tartışmalara çekmeye çalıştığı bilinmektedir. Bu girişimler beyhudedir. Türkiye, Somali'nin tüm kesimlerini kucaklayarak Somali'nin ihtiyaçları doğrultusunda ve ortaklık anlayışıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.
"Türkiye'nin bu yaklaşımının, Somali liderliğindeki devlet kurma süreci kapsamında son on yılda somut sonuçlar verdiği tüm taraflarca görülmektedir.
"Güvenlik alanındaki işbirliğimiz, geniş bir yelpazedeki katkımızın sadece bir ayağını oluşturmaktadır. Somali'ye yaptığımız toplam insani ve kalkınma yardımımız bugüne kadar 1 milyar Doları aşmıştır. Somalililerin sağlık, eğitim, belediye hizmetleri, altyapı ve su kuyularının açılması gibi çeşitli alanlarda tüm kesimlerini kapsayan çok sayıda geliştirme projesi tamamlanmış veya sürmektedir. Türkiye, Somali halkının yanında olmaya ve kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için ülkede kapasite geliştirme çabalarına katkıda bulunmaya devam edecektir."
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, her ne kadar muhalifler arasında Türkiye'nin asker eğitimi ve askeri desteğine ilişkin soru işaretleri doğsa da Türkiye'nin devlet politikası olarak Somali'ye verdiği desteğin önemli ve gerekli olduğu yorumunu da yapıyor.
Akademisyen Ali Samatar, Mogadişu'da Türk yetkililerle bir araya geldiği toplantılarda son dönemde eğitilen askerlerin karıştığı olaylara Türkiye tarafından 'yeterince önem verilmediği izlenimi edindiğini' söylüyor ve ekliyor:
"Somali halkı arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açlık yaşanırken yaptığı ziyaretten bu yana ülkeye karşı samimi bir sevgi var. Ülkede yaşananları gelip gören ve ciddiye alan, hemen harekete geçen o kalibredeki tek yabancı liderdi. Cumhurbaşkanına ve Türk halkına büyük itibar gösteriliyor. Halk arasında yatırımlar ve askeri eğitim de aynı itibarı görüyor.
"Ama Türk hükümeti, Somali Devlet Başkanı ve Mogadişu rejimine Türkiye'nin bu askerleri Somali halkını ve siyasi güçleri taciz etmek için eğitmediğini söylemeli. Eğer rejim buna yanaşmıyorsa da süreci askıya almalılar. En azından askerlerin halka baskı uygulama değil halkı koruma görevinde olduğunu dayatabilecek kolektif ortak bir anlaşma sağlanana kadar.
"Somali muhalefetinin de Türk hükümetine talepte bulunmak için meşru hakkı var. Sürecin özgür, adil olmasını sağla, seçim sürecinde ordunun müdahil olmasını engelle. Türkiye'nin bunu yapacak, eğittiği askerleri muhalefet ile hükümet arasında ortak anlaşma sağlanana kadar karargahlarında tutacak yetkisi var. Muhalefetin talebinin meşru olduğunu düşünüyorum."
Somalili akademisyen Abdinor Dahir de Türkiye'nin verdiği askeri eğitimin 'profesyonel, organize ve eş-Şebab'a karşı en etkin kuvvet' olduğunu söylüyor ve Türkiye'nin bu süreçte uzlaşı için daha aktif olabileceği yorumunu yapıyor:
"Türkiye, Somali ulusal ordusunu son yıllarda destekledi hiçbir zaman da sorun olmadı. Ama şimdi Somali hükümetinin görev süresi doldu ve çatlaklar oluşmaya başladı.
"Türk hükümeti, Somali hükümeti üzerindeki ağırlığını kullanıp Somali'deki tarafları muhalif grupları seçim konusunda uzlaşı için bir araya gelmeye ikna edebilir, bunu sağlayabilir.
"Türkiye'nin Somali hükümetine 'güvenlik güçlerimi geri çekiyorum' demesine gerek yok. Bu Türkiye'nin Afrika ve Somali politikasına yardımcı olmaz. Ama Türkiye, sorunların bir an evvel çözüme kavuşması için Somali hükümeti ile muhalif gruplar arasında aracı olmaya yardımcı olabilir.
"Burada sorun siyasi, güvenlik değil."