Türkiye’nin ilk profesyonel milli boksörü olan ‘Demir Yumruk’ lakaplı Garbis Zakaryan, son yolculuğuna uğurlandı.
90 yaşında hayatını kaybeden Zakaryan, Üç Horan Ermeni Kilisesi'nde yapılan törenin ardından İstanbul -Şişli Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Vasiyet ettiği gibi Zakaryan'ın tabutu Galatasaray ve Türk bayrağına sarıldı.
Törene Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, Türkiye Boks Federasyonu Başkanı Eyüp Gözgeç, Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan ile Garbis Zakaryan'ın ailesi ve yakınları katıldı.
"Demir Yumruk" lakaplı Zakaryan 2 Haziran 1930'da Bitlisli bir baba ve İstanbullu bir anneden dünyaya geldi. 24 yaşında Türkiye'nin ilk profesyonel boksörü oldu. Zakaryan 22 yıllık kariyerinde amatör olarak 200, profesyonel olarak 51 kez ringe çıktı. 1966 yılında profesyonel boks hayatını tamamlayıp, antrenör olarak boks hayatına devam etti. Ünlü boksör Cemal Kamacı'nın menajerliğini yaptı.
Beyoğlu Kulübü'nde boksa başlayan, Taksim Kulübü'nün boks şubesini Şahan Minasyan ve Vasken Lusikyan’la birlikte kuran daha sonra Galatasaray formasıyla Türkiye ve İstanbul şampiyonlukları kazanan Garbis Zakaryan'ın uluslararası düzeyde de başarıları var.
1964’te de Lübnanlı Maroun Jeres’i yenerek Ortadoğu Şampiyonluğu unvanını alan, dünyaca ünlü boksör Titi Clavel'i mağlup etti.
Zakaryan Agos'tan Bercuhi Berberyan ile yaptığı röportajda zorluklarla başlayan boks serüvenini şöyle anlatıyor:
"Beyoğlu Spor Kulübü’ne gidip kaydımı yaptırdım. Ben boksör olmak istiyorum’ diye antrenörün karşısına dikildiğim günü hiç unutmuyorum. ‘Sen mi?’ diye gülmüştü adam… ‘Git oğlum git, hele biraz vücut falan çalış da öyle gel, tüy sıklet bile olamazsın bu vücutla’ demişti. Ama beni görsen, sinek gibiyim… O zamanlar ilk sıkletler 51 kilo, ben ise 48 kiloyum. Şimdi artık 48 kilo da var."
Boks kulübünden sürekli kovulduğunu anlatan Zakaryan, sonunda pes eden hocalar tarafından kabul edildiğini, "1948 yılında Beykoz Boğaziçi Şampiyonası'na katıldım. Dövüştüm, kazandım. Böyle başladı işte" sözleriyle aktarıyor.
Boksör arkadaşları Şahan Minasyan ve Vazken Lusikyan'ı da yanına alıp Beyoğluspor'dan Taksim Kulübüne geçen Zakaryan o döneme ilişkin de "Gittik, Taksim Kulübü’ne yazıldık. Hay kulübü ya… İki küçük oda, kırık dökük dolaplar, bir duş bile yok. Terli terli bahçeye çıkar, oradaki sulakla yıkanırdık. Gençlik işte...Sonra beni Galatasaray Kulübü’nden istediler. Ve akabinde İstanbul şampiyonu oldum. O sıralar Türkiye Şampiyonası yapılmazdı daha. Ertesi yıl başladı, 1949’da. Ankara’da dövüştüm ve Türkiye şampiyonu olarak İstanbul’a döndüm" diyor.
Profesyonel olmasına rağmen Türk Federasyonu'nun talimatı olmadığı için lisans alamadığını söyleyen Zakaryan, sonunda Avrupa Birliği'nin müsaadesiyle lisans aldığını söylüyor.
1944- 1950 yılları arasında amatör olarak 200 maç yaptı, çoğunu da kazandı. Profesyonel boks hayatında Lübnan, Mısır, Fransa, Arjantin, Brezilya dahil olmak üzere 51 maç yaptı. Bunlardan 9’u beraberlik, 8’i mağlubiyet, kalanı galibiyet. Yalnızca iki kişiye nakavt oldu. Onları da sonradan oynadığı müsabakalarda yendi.
1964’te İstanbul ünvan maçında, Ortadoğu Şampiyonu Lübnanlı Maroun Jeres’i 7. rauntta teknik nakavtla yenince kemeri aldı.
Zakaryan kemerle ilgili anısını şöyle dile getiriyor:
"Kemer maçına çıkacaksın dediklerinde 'Boksta da mı kemer vardır?' diye sordum. Bilmiyordum, nereden bileceğim. Bir dolu da kupam var İstanbul’daki evde..."
1966'da son maçına çıkan Zakaryan, kendi isteğiyle emekliye ayrılıp federasyon antrenörü olur. Avusturya Federasyonu’ndan antrenörlük ve menajerlik lisansı aldı. Milli takımla çalıştı. Avrupa Şampiyonu olan Cemal Kamacı’yı da yetiştirdi.
Yine Agos gazetesindeki söyleşide Zakaryan "Aileniz maçlarınıza gelir miydi" sorusuna, “Mamam bir tek kere, zorla geldi, bir daha dayanamadı. Eşim her maçıma gelirdi. Bunca maç içinde bir kere amatörken, bir kere de profesyonelken nakavt oldum. Ama pis bir vuruştu. Çenemin tam ucuna yedim. Çok acı verir. Yasaktır da. Hersil (eşi) o maçtan sonra gelmedi” yanıtını veriyor.
Zakaryan “Ermenilik hiç sorun oldu mu?” sorunu da “Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum, hiç lüzum yok vallahi" sözleriyle geçiştiriyor ve ekliyor:
"Mamam çok üzülecekti. Bu çok zor bir iş inan ki, birçok arıza bırakıyor bedende. Muhammed Ali’ye baksana… Takım arkadaşlarımın çoğu erken gittiler. Ankaralı bir arkadaşım tekerlekli sandalyeye mahkûm. Ben tadında bıraktım. Yine de kaldı bir şeyler… Denge bozukluğum var, beyne yeterince kan gitmiyor. Kolay değil, maçtan sonra bir haftada zor kendine gelirsin. Milli boksör Vedat Karakurum’un cenazesinde tabutu bayrağa sarmışlardı. Ben ilk milli boksörüm, ölürsem benimkini de saracaklar demek…”