Türkiye'nin Suriye ordusunun İdlib çatışmasızlık bölgesi sınırları dışına çekilmesi için verdiği süre bugün doluyor. 27 Şubat gecesi rejimin saldırısı sonucu 33 askerini, dün de 1 askerini yitiren ve böylece son bir aydaki toplam kaybı 52'ye çıkan Türkiye, Rusya ile diplomatik çabalarını devam mı ettirecek yoksa kapsamlı bir askeri operasyon mu başlatacak? Ankara'daki ilk değerlendirmeler, "şimdilik" diplomasi yolunun daha ağır bastığını gösteriyor.
Suriye ordusunun saldırısı sonucu ağır bir kayıp veren Türkiye, 4 ana başlıktan oluşan bir yol haritası izledi.
Bu yol haritası, Türkiye'nin bundan sonraki dönemde izleyeceği politikanın işaretlerini de veriyor. Türkiye'nin ilk aşamada hemen operasyon kararı almaması, kamuoyu önüne çıkmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cuma sabahı hemen Putin ile görüşmesi ve diplomatik destek için çalışmalara başlaması dikkat çeken unsurlar oldu.
Basına açıklamalarda bulunan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun kararlılık mesajı verirken, Suriye'ye tanınan sürenin doluyor olduğuna atıfta bulunmamaları da dikkat çekti. Hükümetin, muhalefet partilerinin bugün yapılmasını istedikleri kapalı Meclis oturumunu gelecek haftaya sarkıtması da gerginliğin soğutulması amacına uygun bir adım olarak görüldü.
Ankara'da yapılan değerlendirmelerde, bundan sonraki süreçte diplomasinin ağırlığının artacağı kaydediliyor. Son saldırının ve Türkiye'nin tepkisinin İdlib konusunu daha önce hiç olmadığı kadar uluslararası boyuta taşıdığına dikkat çekilirken, hem NATO'nun hem de BM Güvenlik Konseyi'nin aynı gün (Cuma) acil olarak toplantı yapmış olması öne çıkartılıyor.
Ancak uluslararası toplumun bir taraftan Rusya'ya dönük baskıyı artırırken bir taraftan da Türkiye'ye yeni bir operasyon gerçekleştirerek bölgedeki gerginliğin daha da artmasına neden olmaması çağrısında bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın destek istediği liderler arasında ABD Başkanı Donald Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson da bulunuyor. Ancak bu ülkelerin hiçbiri, İdlib'teki şiddetin daha da artmasından yana değil ve Türkiye'nin beklediği türden bir askeri destek sağlamaya yanaşmıyorlar. Dolayısıyla, Türkiye-Rusya diplomasi yolunun denenmesi tavsiyesinin sıklıkla bu liderler tarafından dile getirilmesinden başka bir adımın gelmesi öngörülmüyor.
Türkiye ise uluslararası toplumdan İdlib'te uçuşa yasak bölge kurulması ve bölgede yer alan bir milyondan fazla Suriyelinin korunup barındırılacağı bir güvenli bölge kurulması taleplerini dile getirmekten vazgeçmeyecek bir görüntü çiziyor.
Rusya ile 28 Şubat günü iki temas gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rus lider arasındaki telefon görüşmesinin ardından zaten Ankara'da bulunan Rus heyeti ile Türk heyeti 3. tur görüşmeler için buluştular.
Tarafların görüşmelerle ilgili yaptığı açıklamalar, İdlib'e ilişkin pozisyonlarının değişmediğini gösteriyor. Erdoğan, Putin'den Şam yönetiminin Soçi Mutabakatı'na uymaya mecbur edilmesini ve kalıcı ateşkes ilan edilmesini beklediklerini ifade ederken, bu adımların atılmaması durumunda daha önce ilan ettiği türden kapsamlı bir operasyona dönük sinyal vermemeyi tercih etti. Cumhurbaşkanı, daha önce işlevini yitirdiğinden şikâyet ettiği Astana Süreci taraflarının sorumluluklarını yerine getirme çağrısını bir kez daha yineledi.
Kremlin'den yapılan açıklama ise Türk versiyonundan biraz farklı. İki liderin İdlib'teki önceliğin "uluslararası teröristlerle mücadele" olduğunu kaydettiklerini belirten Kremlin, Erdoğan ve Putin'in durumun normalleştirilmesi için ek önlemlerin gerekliliği konusunda uzlaştıklarını açıkladı.
İki açıklamada tek ortak unsur ise tarafların en kısa sürede bir araya gelme konusunda uzlaşmış oldukları. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önce yaptığı bir açıklamada 5 Mart'ta Putin ile İstanbul'da görüşeceklerini söylemiş ancak bu bilgi Putin'in sözcüsü tarafından doğrulanmamıştı.
Her ne kadar Türkiye ve Rusya mevcut pozisyonlarından geri adım atmamış olsalar da Erdoğan-Putin arasında gerçekleştirilecek bir görüşmenin sonuç vereceğine ilişkin umutlarını koruyor görünüyorlar. Son aylardaki müzakerelerde, birbirlerinin geri adım atması için uğraşan Ankara ve Moskova'nın her iki tarafın da kabul edeceği bir orta yolda buluşup buluşmayacakları merak konusu.
Daha önce basına yansıyan senaryolarda, Rusya'nın, Türkiye'nin sahadaki gerçekliği kabul ederek, etrafı Suriye ordusu ile çevrili halde bulunan gözlem noktalarını geri çekme karşılığında sınırda 10 kilometre derinlikte bir tampon bölge yaratması formülünü masaya getirdiği ancak kabul görmediği kaydedilmişti.
3 Şubat'tan bu yana 51 Türk askerinin yaşamını yitirdiği İdlib ile ilgili olarak Türkiye'nin önünde askeri açıdan 2 önemli sorun görünüyor.
Bunların en başında Türkiye'nin Suriye hava sahasını kullanamıyor olması dolayısıyla karadaki güçlerine yeterince koruma sağlayamaması geliyor. Rusya'nın bu konuda Türkiye'ye yeşil ışık bakması beklenmiyor. Hem Suriye hem de Rusya hava kuvvetlerinin egemenliğindeki bölgede başlatılacak bir kara operasyonunda ciddi zayiata neden olabileceği son saldırıyla daha somut olarak görüldü.
Bununla bağlantılı olarak Rusya'nın Suriye ordusuna olan desteğinin giderek artan bir eğilim içinde olması, birçok noktada Rus hava kuvvetlerinin operasyon gerçekleştirmesi ikinci önemli sorun. Türkiye'nin olası bir operasyonunda Suriye ordusunun yanı sıra Rus ordusuyla da karşı karşıya kalması kaçınılmaz bir senaryo olarak görülüyor. Bu senaryo sadece Türkiye açısından değil NATO müttefikleri açısından da son derece tehlikeli gerilim unsuru olarak görülüyor.