Türkiye raporuna OHAL damgası

Türkiye raporuna OHAL damgası

Avrupa Komisyonu yıllık Türkiye raporunu açıkladı. "Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden uzaklaştığı" belirtilen raporda, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre sonra ilan edilen ve o günden bu yana yürürlükte olan olağanüstü hâl uygulamasına geniş yer ayrılıyor. Darbe girişimi kınanmakla ve Türkiye’nin bu tür tehditlere karşı kendisini savunma hakkı olduğu not edilmekle birlikte, OHAL uygulaması altında alınan önlemlerin “orantısız” olduğu belirtiliyor.

OHAL’e geçildikten bu yana 150 binden fazla kişinin gözaltına alındığı, 78 bin kişinin tutuklandığı ve 110 bin kamu görevlisinin görevden alındığı hatırlatılıyor. Parlamentonun yasama işlevinin zedelendiği kaydediliyor. OHAL altında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) ifade ve toplantı özgürlükleri gibi kimi temel hakları kısıtladığına vurguda bulunuluyor. Komisyon bu nedenlerden ötürü OHAL uygulamasına derhal son verilmesini istiyor. OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun AİHM içtihatları çerçevesinde “etkin ve saydam biçimde işletilmesi gerektiği” mesajı veriliyor.

Yargı bağımsızlığı

Raporda geçen yıllarda olduğu gibi yargı bağımsızlığı konusuna da geniş yer veriliyor. Komisyon, özellikle 16 Nisan 2017'deki anayasa referandumuyla Hakimler Savcılar Kurulu’nda (HSK) yapılan değişikliği eleştiriyor. HSK’nın yürütmeden bağımsız kılınması isteniyor. Referandumla kabul edilen değişikliklerin Venedik Komisyonu tarafından kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bulunduğuna atıf yapılan raporda, değişiklikler uygulamaya konmadan önce toplumsal uzlaşı aranması çağrısında bulunuluyor.

Temel hak ve özgürlükler alanında, başta ifade, medya, örgütlenme ve toplantı özgürlükleri olmak üzere geçen yıllara oranla “ciddi gerileme” gözlemlendiği not ediliyor.

Terörle mücadelede orantı

Güneydoğu’daki durum “ülkenin karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri” olarak tanımlanıyor. PKK’nın AB terör örgütleri listesinde olduğu hatırlatılmakla birlikte, terörle mücadelenin hukuk devleti, insan hakları ve orantılı güç kullanımıyla yapılması gerektiği belirtiliyor. Terörle mücadele yasalarının AİHM standartlarına taşınması isteniyor. Soruna “barışçıl ve kalıcı çözüm için saygın bir siyasi sürecin yeniden başlatılması gerektiği” görüşü dile getiriliyor. Raporda “Fethullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) şeklinde bir terime yer verilmiyor. Bunun yerine “Gülen hareketi” terimi kullanılıyor. Gülen hareketinin Türk hükümeti tarafından “darbe girişimi sorumlusu terör örgütü olarak gösterildiği” belirtiliyor.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddet

Kadın erkek eşitliği konusunda yasal ve kurumsal çerçevenin genel olarak yeterli olduğu ancak kadına yönelik ayrımcılık ve cinsiyet temelli şiddetle yeterince mücadele edilmediği görüşü savunuluyor. Kız çocuklarının eğitiminin iyileştirilmesi gerektiği belirtilip, resmi yetkililerin kadının rolünü sadece muhafazakâr görüş açısından yansıttıkları ​not ediliyor. Erken yaşta ve zorla evlendirilmenin hâlâ kaygı verici boyutta olduğu not ediliyor. Çocuklara yönelik şiddet konusunda henüz ulusal bir strateji oluşturulmadığına dikkat çekilen raporda, LGBTİ haklarının korunmasıyla ilgili de “ciddi kaygılar” olduğu görüşü dile getiriliyor.

Yolsuzlukla mücadeleye de değinilen raporda, bu alanda hiçbir ilerleme kaydedilmediği, yasal ve kurumsal çerçevenin uluslararası standartlara yükseltilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu kapsamda Ankara’ya üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile işbirliği çağrısında bulunuluyor. Darbe girişimi sonrası birçok kuruluş, şirket ve bireyin mallarına el konulması “kaygı verici” olarak niteleniyor.

Sığınmacılara yapılan yardımlara övgü

Komisyon, göç ve iltica konularında Türkiye’nin “iyi ilerleme” kaydettiğini söylüyor. Ankara’nın AB ile Türkiye arasında Mart 2016’da imzalanan deklarasyonu uyguladığını bildiriyor. Ankara’nın Suriyeli sığınmacılara yardımlarından övgüyle söz ediliyor. Vize serbestisi konusunda Ankara’nın sunduğu çalışma planının ise incelenmekte olduğu aktarılıyor.

Kıbrıs sorunu her yıl olduğu gibi bu yıl da raporda önemli yere sahip. Komisyon 2006’dan bu yana olduğu gibi Ankara’ya Katma Protokol'ü uygulaması, aksi takdirde sekiz müzakere başlığının açılamayacağını hatırlatıyor. Ankara raporda Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan ile iyi komşuluk ilişkileri konusunda da uyarılıyor. Türkiye'de tutuklanan iki Yunan askeri konusunda “kaygı” dile getiriliyor. Ankara’ya AB üyesi bir devlete karşı “her türlü tehdit ve eylemden kaçınması” çağrısında bulunuluyor. Ankara’nın birçok AB ülkesiyle ikili ilişkilerinin geçen yıl içinde bozulduğuna da işaret ediliyor.

Raporun ekonomik kriterler bölümünde, Türkiye'nin işleyen bir pazar ekonomisi olduğu, ancak "devletin ekonomiye giderek artan müdahalesi ve kimi muhalifler, şirketler ve iş insanlarına yönelik hamlelerin iş ortamı açısından zarar verici olduğu” kaydediliyor. Komisyon ilke olarak Türkiye ile gümrük birliğinin güncellenmesine destek veriyor.

Mogherini: Türkiye Avrupa’dır

Rapor Strasbourg'da AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temcilsici Federica Mogherini ve Avrupa Komisyonu’nun Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu üyesi Johannes Hahn tarafından düzenlenen ortak basın toplantısıyla açıklandı. Mogherini basın toplantısında Türkiye’nin AB geleceğiyle ilgili bir soruya “Elbette, Türkiye Avrupa'dır. Elbette, Türkiye aday ülkedir. Bizler açıkça Türkiye’nin kilit bir ortak olduğunu söylüyoruz. Türkiye aday ülke olmanın ötesinde stratejik bir bölgesel aktördür. Her konuda aynı görüşleri paylaşmasak bile. Suriye, enerji işbirliği, ticaret, ekonomik alanda önemli ilişkilerimiz mevcut. Aramızdaki ciddi sorunlardan biri Kıbrıs. Çözüm için birlikte çok çalışıyoruz. Türkiye ile ilişkimiz sadece genişleme süreci odaklı olmanın ötesinde daha karmaşıktır. Genişleme sürecine bağlı olarak atılması gereken adımlar olduğunu samimi bir dille söylüyoruz. Bu da bizi şu an için Türkiye ile yeni müzakere başlıkları açamayacağımızı ifade etmeye itiyor” yanıtını verdi.

Kayhan Karaca / Strasbourg

© Deutsche Welle Türkçe