"Türkiye, sadece Kürt fobisi yüzünden ABD'nin istediği noktaya geldi"

"Türkiye, sadece Kürt fobisi yüzünden ABD'nin istediği noktaya geldi"

Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, PYD'nin elinde bulunan Menbiç'in kuzeyindeki Cerablus'a askeri harekat düzenlemesini Türkiye'nin İran ve Suriye ile 2003 yılında imzaladığı üçlü anlaşmaya benzetti. Yıldırım, "Bu Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin engellenmesi konusundaki ortaklaşa irade beyanıydı ve Kürt politikasında Türkiye’nin ilk delik deşik edilen kırmızı çizgisi de bu anlaşmanın bir türlü gerçekleşmeyen hayalleriydi" diye yazdı. "Türkiye, IŞİD’e karşı ABD’nin istediği yere geldi" başlıklı bir yazı yazan Yıldırım, "Ortadoğu’daki oyun içinde oyunlara bir yenisi daha ekleniyor. Eski Erbil Büyükelçisi Aydın Selcen’in deyimiyle 'kendisini dev aynasında görme alışkanlığıyla' hareket eden Türkiye’nin geliştirdiği stratejinin kendisini daha da bataklığa çektiğinin farkında olmadığı bir oyun. Üstelik sadece Kürt fobisi yüzünden..." ifadelerini kullandı.

Ayşe Yıldırım'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (25 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan 'Türkiye, IŞİD’e karşı ABD’nin istediği yere geldi' başlıklı yazısı şöyle:

 

 

 

Ve olaylar hızla gelişir... Ne yazık ki son günlerde senaryo yazarlarının kullandığı bu klişeyi yaşıyoruz. 

Türkiye, desteklediği muhaliflerle birlikte dün Cerablus harekâtını başlattı. 

Görünürde hedef Cerablus’u IŞİD’den temizlemek. Gerçekte ise kendilerinin de gizleme gereği duymadığı gibi PYD’nin Cerablus’u almasının ve kantonların birleşmesinin önüne geçmek. 

Yoksa iki buçuk yıldır IŞİD Cerablus’ta Ankara’nın komşusu ve Ankara bu “öfkeli”çocuklardan o kadar da rahatsız değildi. Ta ki, Menbiç alınıp PYD’nin Cerablus’a doğru ilerleme ihtimali ortaya çıkana dek. 

Böylece Suriye’de tüm kırmızı çizgileri delik deşik edilen ve oyun dışı kalan Türkiye için oyuna dahil olma fırsatı da doğmuş oldu. Aslında bunun yapı taşlarını bir süredir döşemeye başlamıştı.

Önce Rusya ve Esad’ı ikna etmesi gerekiyordu. 

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 29 Haziran’da dile getirdiği sözler bunun kanıtıydı: 

“Esad yönetimi ile AKP yönetimi Cezayir’de gizli bir toplantı yaptılar, geçen ay. Bu Esad gitmeden dünya düzelmez diyen AKP yönetimi ve saraydaki zat, onlarla görüşme yapıyor. Onunla da anlaşmanın yollarını arıyor.” 

Demirtaş’tan bir gün sonra da Avustralya’nın SBS televizyonuna konuşan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Batılı ülkeleri suçlayarak, “Bize siyasi olarak saldırıyor ardından da, özellikle de güvenlik konularında el altından anlaşmak için yetkililer gönderiyorlar” diyordu. 

Ardından Rusya’dan dilenen özür ve Putin-Erdoğan buluşması gerçekleşiyor ve“Esed” kısa sürede “Esad”a dönüşüyordu. 

Türkiye, Suriye’de artık Rusya, İran ve Esad bloğundaydı... 

ABD’nin öncelikli hedefi dün de açıkladığı gibi IŞİD olduğu için Cerablus harekâtına karşı çıkmayabilirdi. Ya da tersinden okursak ABD Türkiye’nin ağzına bir parmak bal verebilirdi... 

Tam bir yıl önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, bir grup Kürt hareketi temsilcisiyle yaptığı görüşmede, “Türkiye’yi IŞİD’e karşı mücadeleye ikna etmek yıllarımızı aldı. Türklerin tavrı geri dönülmez olana kadar sabredin” mesajı vermişti. Yani aslında Türkiye, bugün ABD’nin istediği noktaya geldi. 

Ortadoğu’daki oyun içinde oyunlara bir yenisi daha ekleniyordu. Eski Erbil Büyükelçisi Aydın Selcen’in deyimiyle “kendisini dev aynasında görmealışkanlığıyla” hareket eden Türkiye’nin geliştirdiği stratejinin kendisini daha da bataklığa çektiğinin farkında olmadığı bir oyun. Üstelik sadece Kürt fobisi yüzünden... 

Stratejik olarak önemini çoktan yitirmiş, IŞİD’in mayınlarla bezediği Cerablus harekâtının haritasına bakıldığında Türkiye kendisini boyu 98 kilometre derinliği ise 15-20 kilometre olan bir alana sıkıştırıyor. Yine Aydın Selcen’in deyimiyle harekât başarıya ulaşırsa “bir mendil, bir cep” kadar yer Türkiye’nin desteklediği gruplara kalacak. PYD ise kantonların birleştirilmesini Bab üzerinden yapmayı planlıyordu. Menbiç’in IŞİD’den temizlenmesinin ardından yeni güzergâhın Bab olacağına ilişkin sinyaller açıktan verilmişti. 

Türkiye’nin harekatının ardından yaşanacak gelişmeler bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini gösterecek. Türkiye bu süreçte 2003’te İran ve Suriye ile imzaladığı üçlü anlaşmanın ruhunu canlandırmaya çalışacak. Bu Irak’ta bağımsız bir Kürt devletinin engellenmesi konusundaki ortaklaşa irade beyanıydı ve Kürt politikasında Türkiye’nin ilk delik deşik edilen kırmızı çizgisi de bu anlaşmanın bir türlü gerçekleşmeyen hayalleriydi. Şimdi Türkiye başarısızlığa uğradığı Irak hayalini Suriye üzerinden bir kez daha kurmaya çalışıyor. 

Kürt fobisi nedeniyle uluslararası ilişkilerde stratejik ve taktik olarak hayatın gerçeklerinden kopan Türkiye başarısızlığa uğrayacağı ‘yeni’ ama aslında ‘eski’ bir stratejik derinlik peşinde.