Değer Akal / Berlin
Türkiye'de olağanüstü hal koşullarında 24 Haziran'da erken seçime gidilecek olması Alman milletvekilleri tarafından endişeyle izleniyor. Türk hükümetinin Almanya'da seçim etkinliği düzenlemekte ısrarcı olabileceği düşüncesinin yol açtığı kaygı ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa mitingini Saraybosna'da yapmaya hazırlandığı haberiyle nedeniyle biraz azaldı.
Ancak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, 29 Mayıs'ta yapılacak Solingen saldırısının anma törenine katılmak üzere Almanya'ya gelecek olması ile ilgili tartışmalar sürüyor. Muhalefet partileri Solingen'deki törenin seçim etkinliğine dönüştürülmemesi uyarısı yaparken Alman hükümet yetkilileri, Kuzey Ren Vestfalya Başbakanı Armin Laschet'in Türkiye'deki erken seçim kararından üç hafta önce yaptığı davet üzerine Almanya'ya gelmesi beklenen Çavuşoğlu'nun anma törenini bir seçim etkinliğine dönüştüreceğine ihtimal vermiyor.
Almanya'da başlayan seçim tartışmaları ile ilgili DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Başbakan Angela Merkel'in partisi CDU'nun milletvekillerinden Michael Brand, "Türkiye seçim kampanyasının Almanya'da yeri yok” şeklinde konuştu. Brand, "Geçen yıl, referandum öncesinde Erdoğan'ın Almanya'yı hedef alan saldırıları, ağıza alınmayacak Nazi benzetmeleri unutulmadı. Bu tavır Erdoğan rejiminin gücünün değil, ne kadar zayıf olduğunu göstergesiydi. Erdoğan'ın bu sefer de kasıtlı provokasyonlar yoluyla Almanya'da oy kazanmayı denemesi ihtimali var” diye sözlerini sürdürdü.
Almanya'daki Türkiye kökenlilerin, gerilimlerin ve kutuplaşmanın buraya taşınmasına karşı dikkatli olmaları çağrısında bulunan Brand, "Almanya ve Türkiye'de demokrasinin, hukuk devletinin, insan haklarının dostu olan herkes bölünme girişimlerine izin vermemeli. Erdoğan'ın seçimi kaybetmesi ihtimal dışı değil” dedi.
Erken seçim öncesinde Türkiye'de OHAL süresinin uzatılmasını eleştiren ve bunun seçimlere gölge düşüreceği uyarısında da bulunan Brand, "Gafil avlama stratejisiyle Erdoğan zaten baskı altındaki muhalefeti daha da zayıflatmak istiyor. Erdoğan tüm gücü kendinde toplamak istiyor. 2017'de az bir farkla kazandığı anayasa değişikliği ancak cumhurbaşkanlığı seçimleri ile yürürlüğe girecek. Erdoğan'ın hedefi meclisin rütbesini düşürmek, demokrasiyi tasfiye etmek böylelikle de Türk Cumhurbaşkanı olarak görev süresince diktatör olmak” görüşünü dile getirdi.
"Seçimleri erteleyin” çağrısı yapan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Denetim Komisyonu'nun, mevcut koşullarda seçimlerin demokratik bir ortamda gerçekleşemeyeceği, meşruiyet sorununa yol açabileceği değerlendirmesine katıldığını söyleyen Brand, "AKPM Denetim Komisyonu kanayan yaraya parmak basmakta haklı” dedi. Brand, Almanya ve AB'nin, demokratik ve adil bir seçim için Ankara üzerinde baskısını sürdürmesi gerektiğini vurguladı.
Merkel'in koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) etkili isimlerinden Dietmar Nietan da Türkiye'deki baskın seçim kararının, zaten dezavantajlı bir konumda olan muhalefetin durumunu daha da zorlaştırdığını söyledi. Nietan, "Asıl kabul edilemez olan seçimlerin OHAL sürecinde yapılacak olması. OHAL seçimlerden önce kaldırılmalı. Çok kısa bir süre önce seçim kanununda yapılan değişiklikler Erdoğan'ın elini güçlendiriyor. Adil seçimler böyle yapılmıyor” şeklinde konuştu.
Almanya'daki Türk vatandaşların burada kurulacak sandıklarda oy kullanabilmelerini destekleyen Nietan, "Türkiye ya da başka ülkelerde seçimlerin yapılacağı koşullar ya da siyasi durum hoşumuza gitmese de Almanya'da yaşayanların yurttaşı oldukları ülkelerdeki seçimlere katılma hakkı vardır” görüşünü kaydetti.
Türkiye'nin iç meselelerin Almanya'da da tartışılabileceğini, ancak farklı görüştekilere karşı kışkırtmalar ve saldırıların olmaması gerektiğini vurgulayan Nietan, Türk hükümetinden Türk vatandaşlarıyla Almanlar arasında ayrılıklara yol açacak yaklaşımlardan uzak durmasını beklediklerini kaydetti.
Muhalefetteki Hür Demokrat Parti'nin (FDP) milletvekili Gyde Jensen ise Erdoğan'ın son yıllardaki politikalarının Türkiye'yi Avrupa değerlerinden giderek uzaklaştırdığını söyledi, OHAL koşullarındaki erken seçimin ardından Türkiye'nin AB sürecinin sona erebileceği uyarısında bulundu.
Alman Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan Gyde Jensen, "OHAL yaklaşık iki yıldır Türkiye'de temel haklar ile özgürlükleri esastan sınırlandırıyor. Onlarca gazetecinin tutuklanması, muhalefet liderlerine yönelik sistematik baskılar bunun sonuçları. Bu durum, Avrupa standartları ışığında baktığımızda, seçimlerin meşruiyeti ile ilgili şüphelere yol açıyor” görüşünü kaydetti.
Türk hükümetinin Avrupa standartlarına uyum yükümlülüğü olduğunu, bu standartlara kendi çıkarları gereği uyması gerektiğini söyleyen FDP'yi Jensen, "Çünkü 24 Haziran sonrasında Anayasa reformlarının hayata geçmesi durumunda AB ile müzakereler otomatik olarak son bulur” dedi.
Muhalefetteki Sol Parti'nin milletvekili ve Avrupa politikaları sözcüsü olan Andrej Hunko, Alman hükümetinin Türkiye'de seçimlerin ertelenmesi yönünde Ankara'ya çağrıda bulunması gerektiğini savundu.
AKPM Denetim Komisyonu'nun Türkiye'de mevcut koşullarda yapılacak seçimlerin özgür ve adil olamayacağı görüşüne katıldığını vurgulayan Hunko, "Seçimlerin gerçekten de adil ve özgür olma ihtimali yok. Alman hükümeti gerekli koşulların sağlanması için Türkiye'ye baskı kurmalı. Hükümet, AKPM Denetim Komisyonu çizgisinde hareket ederek Türkiye'de seçimlerin ertelenmesini talep etmeli” şeklinde konuştu.
Hunko, Türkiye seçimlerinin Almanya'ya yansımalarıyla ilgili olarak da "Türkiye'nin geleceğini belirleyecek, aslında bir kader oylaması niteliği taşıyan böyle önemli bir seçimin baskın bir seçim kararıyla yapılacak olması, gerilimin Almanya'da da yaşanması endişesini artırıyor” dedi.
Muhalefetteki Yeşiller Partisi milletvekili Filiz Polat da Merkel hükümetinin Türkiye'den siyasetçilerin Almanya'da seçim mitingi yapmasına izin vermemesini doğru bir karar olarak nitelendirdi ve "Eğer Türkiye'de gerilim tırmanırsa, Almanya'ya da yansımaları olur” uyarısında bulundu.
Alman Meclisi İçişleri Komisyonu üyesi Polat, Türk hükümet temsilcilerinin seçim dönemi polemiklerinin Türkiye'de olduğu gibi Almanya'da da kutuplaşmalara yol açtığını, bunun yalnızca Türk toplumu içerisinde değil, toplumun genelinde da ayrılıklara, uçurumlara neden olduğunu anlattı. Türk hükümetinden bu yaklaşımını değiştirmesini beklediklerine işaret eden Polat, "Türk hükümetinin Türk-Alman dostluğundan yana söylemi sadece sözde kalmamalı, eylemlerine yansımalı” şeklinde konuştu.
Almanya'daki Türk vatandaşlarının, burada oy kullanabilmelerini desteklediklerini vurgulayan Polat, Alman makamlarının özgür bir seçimin yapılmasını, seçim güvenliğini garanti altına almaları gerektiğini kaydetti. Polat, seçim sandıklarının Türk konsolosluklarında kurulmasını ise doğru bulmadıklarını, bağımsız seçim gözlemcilerine izin verilmesini istediklerini sözlerine ekledi.
© Deutsche Welle Türkçe