'Türkiye Suriye'ye girecek mi?'

'Türkiye Suriye'ye girecek mi?'

Suriye sınırında yaşanan şiddetin ardından Türkiye ile Suriye arasındaki gerginlik arttı. Türkiye askeri bir çatışmaya girer mi? Sorusunun gündeme gelmeye başladı. Radikal gazatesinden Eyüp Can,  Taraf'tan Ahmet Altan, Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül ve  Abdulkadir Selvi, Türkiye'nin Suriye'ye yaklaşımını değerlendirdi.  

 
 

'Türkiye Suriye'ye ne zaman saldıracak?'

 
 
(Radikal - 11 Nisan 2012, Eyüp Can)
 
Türkiye adım adım Suriye ile askeri bir çatışmanın içine mi sürükleniyor?
Önceki gün sınırda yaşanan çatışma, Türkiye’yi askeri bir müdahaleye mi zorluyor?
 
Bir kere şunu görelim; kimsenin Türkiye’yi bir müdahaleye zorladığı yok.
Hatta zannedilenin aksine, mesela Amerika Türkiye’nin çabasını takdir etmekle birlikte Türkiye’den yapılan sert açıklamaları kendi dış politikası açısından endişeyle izliyor.
 
Obama kasımda yapılacak seçimlerden önce hiçbir şekilde Suriye’ye askeri bir müdahale istemiyor.
 
Bir yıl önce Türkiye’nin Suriye’ye karşı politikasını yeterince caydırıcı bulmadığını söyleyen çok önemli Batılı bir diplomat, geçen hafta “Türkiye’nin çabasını takdirle izliyoruz ama bu meseleyi fazla kişiselleştirmeyin” diyordu. 
 
 
 

'Türkiye Suriye'ye girecek mi?'

 
 
(Yeni Şafak - İbrahim Karagül, 11 Nisan 2012)
 
Türkiye'nin tek başına Suriye'ye girmesini isteyenler çok. Dışarıdan 'yabancı' müdahale isteyenler çok. Birleşmiş Milletler üzerinden bir koalisyon oluşturulacağına inanan çok. Doğrudan müdahale dışında tampon bölge, insani koridor gibi dolaylı müdahale seçeneklerinin masada olduğuna inanan çok. Doğrudan ya da dolaylı müdahale olmadan Suriye'de değişimin gerçekleşmeyeceğine inanan çok.
 

İbrahim Karagül'ün yazısı için tıklayın...

 
 

'Savaş rüzgarı'

 
 
(Taraf - Ahmet Altan, 11 Nisan 2012)
 
Suriye, değişimiyle bütün bölgeyi etkileyebilecek bir ülke.
 
En büyük korku da Suriye’den başlayan bir “mezhep savaşının” bütün Ortadoğu’ya yayılması.
 
Bir “Sünni-Şii” çatışmasının patlak vermesi.
 
Peki, bu önlenebilir mi?
 
Ortadoğu, “yapay” bir idari yapıya sahip.
 
Bir tür “dondurucuda tutulmuş” paket gibi.
 
Özellikle Soğuk Savaş döneminde, iki ayrı kamp kendi çıkarları doğrultusunda oranın bu yapay şekillenmesini destekledi.
 
Soğuk Savaş bitti, şimdi paket “dondurucudan” çıktı.
 
Ortadoğu kendi gerçeğiyle karşı karşıya kaldı.
 
Din ve mezhep, bu bölgede dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha önemli bir yer tutuyor.
 
Ortadoğu çok büyük bir zenginliğe sahip ama bu “parasal zenginliği” üretime, yaratıcılığa, gelişmeye döndürmeyi başaramadı, diktatörlerin baskısı altında ezildi ve kimliksiz kaldı.
 
 
 
 

'Suriye'ye girer miyiz?'

 
 
(Yeni Şafak - Abdulkadir Selvi, 11 Nisan 2012)
 
Suriye 27 Mart tarihinde Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladı. Peki o tarihten bu yana bir ilerleme sağlanabildi mi? Annan, 'Plan verdiğimiz takvime göre uygulanmıyor' dedi. 'Bir yerden çekilip, başka yer saldırdığı yönünde bilgiler alıyoruz' diye konuştu.
 
Amerikalılar ve Fransızlar da benzer tespitlerde bulundu. Bizim birimlerimizin aldığı bilgilerde, Suriye yönetiminin çekilme konusunda da dünyayı oyalamaya çalışan bir tavır ve yeni bir oyun peşinde olduğu yönündeydi.