T24 - Wikileaks'in yayınladığı Strafor'un belgelerine göre, Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi için 500 tank ve iki bin kişilik özel kuvvet hazırladığı iddia edildi.
Taraf gazetesinde yayımlanan habere göre; Stratfor’un Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Reva Bhalla, 22 Kasım 2011’de, “Lübnan’daki İran Askerî Ataşesi” olarak tanıttığı bir kaynakla arasındaki konuşmayı kuruluşun diğer analistlerine şöyle iletmiş:
“İran füze üssündeki patlamadan bahsederken, kaynak, Türklerin kuzey Suriye’yi kısmen işgal etmek üzere 500 tankını hazırladığını söyledi. Kaynak aynı zamanda, Türklerin Suriye sahilinde 20 km.lik bir şeridi işgal edebilmek için Kuzey Kıbrıs’a iki bin kişilik özel kuvvet gönderdiklerini de anlattı.”
Reva Bhalla’ya ilk cevap Stratfor’un askerî uzmanı Colby Martin’den geliyor: “İki nokta var. 500 tank (hepsi gerçekten tank olmasa bile) çok yüksek bir rakam. İki bin kişilik özel kuvvet ise fazla değil ve küçük bir kuvvetin Suriye sınırını elinde tutabileceğini savunmak gülünç. Kanaatimizce, bunlar en fazla Türkiye’den hakiki işgal başlarken sahilde taciz görevi yapabilirler ama unutmayın ki Kıbrıs’ta hâlihazırda 36 bin Türk askeri zaten var.”
Aynı gün Stratfor’un Başkanı George Friedman da şöyle yazıyor:
“500 tank hemen hemen iki tümendir. Normalde 20 bin askerle desteklenmesi gerekir. İki binin 20 bin olduğunu ve kaynağın söylediği şeyin Suriye’ye yönelik çok tümenli bir işgal olduğunu farzedelim. Bu kadar büyük bir kuvvetin harekâta hazırlanması gizli tutulamaz. Suriye’nin kuzeyini ele geçirmeye ise tabii ki yeter. Ama dediğim gibi, Türk tarihinde yeni bir sayfa açılmış olur ve bunu yaparlarsa, bunun nedeni Türkiye’de demokrasi istemeleri olmayacak.”
Reva Bhalla’nın buna cevabı, “İranlı askerî kaynak dedikodu yayıp, Türkiye’nin tepki vermesini sağlamaya çalışıyor olabilir” diye uyarıda bulunmak oluyor. 23 Kasım 2011’de ise George Friedman, “dedikodu” ihtimalini doğrularken, “Ama eğer Türk ordusu harekete geçiyorsa bu bilinecektir ve biz de bunu ortaya çıkarabiliriz. İnsanların şunu hatırlamasını istiyorum ki birçok yerde birçok kaynağımız var. Açık kaynaklara başvurmak iyi ama yeterli değil” diye ekliyor.
Aynı kapsamda, 22 Kasım 2011’de Emre Doğru’nun yazdığı bir elektronikpostada, Türkiye’nin Suriye planları şöyle değerlendirilmiş:
“Faruk’la (muhtemelen Faruk Demir) konuştuklarım şunlar: Az önce Ankara’daki bir resmî toplantıdan çıktığını söylüyor. Böyle bir harekâtın haberini almamış. Türkiye’nin belli bir zaman çerçevesinde ve belli bir tarih öncesinde Suriye’ye müdahale planı olmadığını belirtiyor. Ama Türkiye’nin, Suriye’de meydana gelen olayların bu ihtiyacı doğurması halinde uygulanabilecek çok iyi geliştirilmiş bir ihtimal planı var. Bu plan Mart 2011’de geliştirilmiş ve Haziran 2011’de gözden geçirilmiş. ABD dahil Türkiye’nin müttefikleri bu plandan haberdarlar. Plan, Suriye’deki karışıklık ya da iç savaş eğer
1) Kitlesel bir mülteci krizine yol açarsa,
2) Sınır güvenliğini tehdit ederse,
3) PKK’ya Türkiye’ye daha kolay saldırma fırsatı verirse, Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge oluşturulmasını içeriyor (Bu planın ayrıntılarını aşağıda eklediğim ayrı bir raporda yazmıştım.) Ama bu şartlar ortaya çıkmadıkça Türkiye’nin Suriye’ye karşı harekete geçme niyeti yok. Zaten Türkiye ABD/NATO katılımı olmadan hareket etmeyecektir. Bununla birlikte, sınırın kenarında askerî hazırlıkları sürekli gözden geçirmek çok normaldir. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın ziyareti bu kapsamda değerlendirilebilir. (Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu’nun 22 kasımda Şanlıurfa’ya yaptığı ziyaret kastediliyor.) Ayrıca önceki gün Türk hacıların Suriye’de saldırıya uğradığını da akılda tutun. Türkiye, bunun muhtemel sonuçlarını Suriye’ye hatırlatmak üzere küçük ölçekli bir operasyon yapabilir. Ama bunu yapmak için Türkiye’nin sınıra 500 tank göndermesine ya da başka türlü bir askerî hareketliliğe gerek yok. Gaziantep, Mardin ve Antakya’da, tam kapsamlı bir savaş çıkmadıkça gerekli önlemleri almak için yeterli kapasiteye sahip askerî üsler var. Suriye Türkiye’ye savaş açmadıkça, Türkiye’nin Suriye’yle savaşa girme niyeti yok. Ama bütün planları ve kaynakları hazır.
Tampon bölge planı yeni değil. Bu plan Ankara tarafından Mart 2011’den beri detaylandırılıyor. Medyada bu konudaki haberlerin şu anda artması ise Esad’a karşı bir psikolojik savaş. Türk ordusunun şu anda sınır bölgesinde fiziksel bir hazırlığı (birlik sevketmek, tanklar vs.) yok. Türkiye’nin “hafif” bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına ve bunu kendi amaçlarına uygun şekilde yorumlamaya ihtiyacı var. Ama burada önemli olan şey, Ruslarla Çinliler aktif destek vermeseler bile ABD/Avrupa/Arap Birliği’nden tereddütsüz destek almak.
Türkiye, PKK faaliyetini kıskaca alma ve kontrol etme ihtiyacında. Türkiye’nin asıl endişesi bu. İkincisi ise, iç savaş patlak verirse/verdiğinde göç dalgasını önlemek. Ancak ABD ile Türkiye arasında en baştaki görüşmelerde konuşulan tampon bölgenin Suriye sınırları içinde 100 kilometre kadar derine gitmesi gerektiği fikrinin aksine, Türkiye bunu en fazla beş kilometre ve daha ziyade bir metre genişliğinde yapabilir. Sınırın hangi kesiminin söz konusu olduğuna göre, beş, bir, hatta sıfır kilometre derinliğinde bir tampon bölge amaca hizmet edecektir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin Suriye içinde 10-20 km derinlikteki istihbarat yeteneklerini de arttıracaktır.
Suriye PKK’nın bir fraksiyonuna sahip ama Esad şu anda onları Türkiye’ye saldırmak konusunda aktif şekilde teşvik etmiyor.