Türkiye: Tehcirde hayatını kaybeden Ermenileri hatırlamak tarihi sorumluluğumuz ve insani görevimiz

Türkiye: Tehcirde hayatını kaybeden Ermenileri  hatırlamak tarihi sorumluluğumuz ve insani görevimiz

Türkiye Cumhuriyeti, 1915 Ermeni kıyımının 100. yılında resmi bir açıklama yaparak taziyede bulundu. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıklamasında, “Birinci Dünya Savaşı koşullarında bu acıları yaşayan, farklı etnik ve dini kökene mensup milletlerin torunları olarak yaşananları anlıyor, hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına taziyelerimizi sunuyoruz” denildi.

 

'Türkiye'de de anılacaklar'

 

Açıklamada, "Bu yıl 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesince düzenlenecek dini bir törenle, Osmanlı Ermenileri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de anılacaktır" ifadelerine yer verildi.

 

'Tehcir' ifadesi kullanıldı

 

1915’te hayatını kaybedenleri acılar arasında ayırım gözetmeden hatırlamanın Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi sorumluluğu ve insani görevi olduğu belirtilen açıklamada, yaşananlar için "tehcir" ifadesi kullanılarak şöyle denildi:

"Bugün de, tarihi sorumluluğumuzun ve insani görevimizin bir gereği olarak, acılar arasında ayırım gözetmeden yüzyıl önce yaşanan olaylarda hayatını kaybedenleri saygıyla hatırlıyoruz,

Öte yandan, acılarımızın hafiflemesi için hayatını kaybedenleri hatırlamak kadar, geçmişle dürüstçe yüzleşmenin de önemli olduğuna inanıyoruz.

Birinci Dünya Savaşı'nda yaşananların nedenlerini ve sorumlularını tespit etmek mümkündür.

Ne var ki, her şeyi tek bir kelimeye indirgeyerek, sorumluluğu genellemeler yoluyla sadece Türk milletine yüklemek, hatta bunu bir nefret söylemiyle birleştirmek vicdanen de hukuken de sorunludur."

 

Üçüncü taraflara: Tarihi yaraları deşmeyin

 

"Yüz yıl önce, sevinç ve hüzünde aynı kaderi paylaşmış iki halkın torunları olarak bize düşen ortak sorumluluk, yüzyılın yaralarını sarıp, insani bağlarımızı yeniden tesis etmektir.

Türkiye, bu sorumluluğa kayıtsız kalmayacak, dostluk ve barış için elinden geleni yapmaya devam edecektir.

Bütün üçüncü taraflara da tarihi yaraları deşmek yerine, adil hafızaya ve ortak barışçıl geleceğe dayalı bir tutum benimsenmesi çağrısında bulunuyoruz.

 

İlk taziye geçen yıl gelmişti

 

Ermeni katliamıyla ilgili ilk taziye açıklaması geçen yıl dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından  yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti “tehcirin gayrı insani sonuçlar doğurduğunu” kabul etmişti.

 

İşte açıklamanın tam metni

 

Başbakanlık Resmi İnternet Sitesi’nde yayımlanan açıklamanın tam metni şöyle:

SAYIN BAŞBAKANIMIZIN, OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN YIKILIŞ DÖNEMİNDE

HAYATINI KAYBEDEN OSMANLI ERMENİLERİNE İLİŞKİN AÇIKLAMASI

“Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, asırlardır barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamış olan farklı etnik ve dini kökenden pek çok Osmanlı vatandaşı, hafızalarda derin izler bırakan büyük acılar yaşadılar.

Birinci Dünya Savaşı koşullarında bu acıları yaşayan, farklı etnik ve dini kökene mensup milletlerin torunları olarak yaşananları anlıyor, hayatını kaybeden masum Osmanlı Ermenilerini saygıyla anıyor, torunlarına taziyelerimizi sunuyoruz.

Osmanlı Ermenilerinin hatırasına ve Ermeni kültürel mirasına sahip çıkmak Türkiye için tarihi ve insani bir görevdir.

Bu anlayışla, bu yıl 24 Nisan günü Ermeni Patrikhanesince düzenlenecek dini bir törenle, Osmanlı Ermenileri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de anılacaktır

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde, 23 Nisan 2014 tarihinde yayınladığı mesajda belirtildiği gibi, 'Türkiye ve Ermenistan'ın, birlikte, kendilerine yakışır bir törenle' Osmanlı Ermenilerini anmaları çok daha anlamlı olurdu.

Tarih siyasete alet edilmediğinde, bu olgun ve erdemli duruşun gerçekleştirileceğine inanıyoruz.

Kadim Anadolu medeniyeti tarihimize sahip çıkmayı, sevincimizi ve acımızı birlikte anmayı, yaralarımızı birlikte sarmayı ve geleceğe birlikte bakmayı öğretmiştir.

Hrant Dink'in ölüm yıldönümü vesilesiyle 20 Ocak 2015 tarihinde yayınladığım mesajda ifade ettiğim üzere 'iki kadim halkın birbirini anlama ve birlikte geleceğe bakma olgunluğuna ulaşmaları mümkündür.'

Bugün de, tarihi sorumluluğumuzun ve insani görevimizin bir gereği olarak, acılar arasında ayırım gözetmeden yüzyıl önce yaşanan olaylarda hayatını kaybedenleri saygıyla hatırlıyoruz,

Öte yandan, acılarımızın hafiflemesi için hayatını kaybedenleri hatırlamak kadar, geçmişle dürüstçe yüzleşmenin de önemli olduğuna inanıyoruz.

Birinci Dünya Savaşı'nda yaşananların nedenlerini ve sorumlularını tespit etmek mümkündür

Ne var ki, her şeyi tek bir kelimeye indirgeyerek, sorumluluğu genellemeler yoluyla sadece Türk milletine yüklemek, hatta bunu bir nefret söylemiyle birleştirmek vicdanen de hukuken de sorunludur

Yüz yıl önce Türk ve Müslüman Osmanlı vatandaşlarının maruz kaldığı sürgün ve katliamların derin izleri bugün de hafızalardadır.

Bu gerçeği görmezden gelmek, acılar arasında ayırım gözetmek, tarihi bakımdan yanlış olduğu kadar vicdanen de kabul edilemez.

Nitekim geride bıraktığımız yıllar, çatışan hafızaların birbirine dayatılmasının sonuç getirmeyeceğini göstermiştir.

Bu çerçevede, tüm Osmanlı vatandaşlarının hafızasına ve vicdanına saygı gösterilmesi, seslerine kulak verilmesi gerekmektedir.

Hakikate ulaşmak için adil hafıza, duygudaşlık, saygılı bir dil, makul ve nesnel bakış yeterlidir.

Türkiye, tüm görüşlerin serbestçe dillendirilip, özgürce tartışılabildiği, her türlü belge ve bilginin soruşturulabildiği bir ortam sağlayarak, ortak geleceği inşa etme hedefi doğrultusunda önemli pozitif adımlar atmaktadır.

Yüz yıl önce, sevinç ve hüzünde aynı kaderi paylaşmış iki halkın torunları olarak bize düşen ortak sorumluluk, yüzyılın yaralarını sarıp, insani bağlarımızı yeniden tesis etmektir.

Türkiye, bu sorumluluğa kayıtsız kalmayacak, dostluk ve barış için elinden geleni yapmaya devam edecektir.

Bütün üçüncü taraflara da tarihi yaraları deşmek yerine, adil hafızaya ve ortak barışçıl geleceğe dayalı bir tutum benimsenmesi çağrısında bulunuyoruz. 

Bu duygu ve düşüncelerle, 1915 yılında, tehcir sırasında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarının ve torunlarının acılarını paylaşıyoruz.”