IŞIL ÖZ
Geçenlerde, Türk – Amerikan Dernekleri Asamblesi (The Assembly of Turkish – American Associations – ATAA) Başkanı Ergün Kırlıkovalı’nın ev sahipliğinde, Los Angeles Ticaret ve Turizm Ateşeliği öncülüğünde Los Angeles’taki bütün iş çevreleri ve dernek temsilcilerinin davet edildiği “Türkiye’nin Ticari ve Turistik gelişimi” başlığı altında bir toplantı gerçekleşti. Los Angeles Ticari Ateşeleri Gürkan Süzer ve Murat Gören’in toplantıyla ilgili bir rapor hazırladığı ve hazırlanan raporun ilgili Bakanlığa iletileceği duyuruldu. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Türkiye’nin, turizm tanıtımı için 68 milyon euro harcama yapmasının belirlendiğini açıklaması sonrası ATAA Başkanı Ergün Kırlıkovalı ile kısa da olsa bir söyleşi yapma şansım oldu.
Kırlıkovalı, “Türkiye, turizm tanıtımı için 68 milyon euro harcayacak” başlıklı haberi okuduğunda çok keyiflendiğini söyledi ve ekledi: “Türk Hava Yolları’nın son yıllarda yaptığı evrensel atakların, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yine evrensel bir tanıtma programı ile geniş şekilde desteklenmesi ve bütünleştirilmesi, Türkiye konusundaki global farkındalığı artıracak ve Türkiye’ye daha fazla ve daha zengin turistlerin gelmesine neden olabilecektir.”
LA’deki toplantıda öne çıkan fikirler nelerdi?
Türkiye’nin çok özel niteliklerinin çarpıcı şekillerde vurgulanmasının altını çizdik. Örneğin, öyle bir ülke düşünün ki her metrekaresinden tarih fışkırsın, metro kazısı yaptığınız yerden bile antik çağlara ait inanılmaz batık gemi buluntuları çıksın. Böylesine eşsiz bir ülkeyi, dünyanın en zengin bölgelerinden birisi olan Güney Kaliforniya’da, üstü açık spor arabası ile 405 nolu otoyolda saatte 80 km süratle giden bir Amerikalı’ya nasıl anlatırsınız? Ortak görüşümüz: Dev bir reklam panosu (billboard) ile.
Başarılı bir ilan için kıstas ne olmalı sizce?
Bence kıstas şu olmalı: Bir otoyolda saatte 80 km hızla giden bir insanın dikkatini çekebiliyor mu? Altında tanıtıcı yazılar olan, antik çağlardan kalma bir batık gemi buluntusu fotoğrafı ile pekala ülkenin tanıtımı yapılabilinir.
Vereceğiniz mesaj insanın hoşuna gitmeli, onu düşündürmeli, ve o insan işte ve evde çevresine bu mesajı anlatmalı. Yani dikkat çekmek şart. Eninde sonunda bu merak Türkiye’ye bir ziyaretle taçlanır. Tabii böyle bir programda süreklilik de gerekir.
“Dünyanın büyük bir kesiminin çok sevdiği ‘Noel Baba’ bizde. İskender’in kördüğümü bir kılıç darbesiyle kestiği yer bizde. ‘Truva Atı’ mitolojisinin geçtiği, ilk paranın basıldığı, ilk kağıdın, ilk hastanenin bulunduğu yerler hep bizde. Her biri için çarpıcı ilanlar serisi oluşturulabilinir.
Ilıca ve çamur banyoları turizmi, sağlık turizmi (diş bakımı, saç ekimi, vs.) inanç turizmi (7 kiliseler, Meryem Ana, Aziz Paul ve diğer yerler) doğa turizmi (orman, dağ, çöl, gol, mağara, yeraltı, vs) spor turizmi (meşhur insanlarla saatlik, yarım veya tam günlük spor kampları) elişleri turizmi (halıcılık, ebru, çinicilik, çömlekçilik sanatlarını öğrenme) ve bunun gibi çarpıcı ve heyecanlandırıcı turizm şekillerine yönelmeli. Eğer turizm insan çekmekse, Türkiye’miz baştan aşağı dev bir mıknatıs... Evrensel ve muhteşem bir çekim merkezi...”
Doğa Turizm’i dedinizde aklıma geldi. Yıllar önce Turizm Ateşeliği’ne KuzeyDoğa Derneği ile ilgili bilgi göndermiştim, kimseden ne bir mesaj ne de telefon gelmişti. KuzeyDoğa Derneği gibi çalışan başka önemli derneklerimiz de var hiç kuşkusuz. Turizm açısından da, bu derneklerin desteklenmesi öncelikli olmalı bana kalırsa, ne dersiniz?
Çok haklısınız. Eğer şahıslar şu veya bu nedenle desteklenemiyorsa, en azından evrensel kalite ve değerdeki doğa koruma projeleri desteklenebilmeli ve turizmin kullanımına açılabilmelidir. Sonrasında da bahsettiğimiz tanıtımın önü açılır.
Mesela Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu’nun KuzeyDoğa Derneği Başkanlığı’yla Türkiye’de elde etmiş olduğu doğa koruma ve yaban hayati araştırma başarısı tüm dünyada poster, afiş ve filmlerde kullanılabilinir. Akademik başarılarının yanında sadece Türkiye’de değil, Etiyopya, Kosta Rika gibi ülkelerdeki çalışmalarının yanı sıra, 2008’de aldığı Whitley ödülü, 2009’da elde edilen RAMSAR ve Avrupa’nın Seçkin Turizm Cennetleri (EDEN) ünvanlarıyla 2011 yılında National Geographic tarafından verilen “Yılın Kâsıfı” ödülü gösteriyor ki bütün dünya bu şahısta bir şeyler görmüş, beğenmiş, ödüller vermiş. Biz de Türk – Amerikan Dernekleri Asamblesi (The Assembly of Turkish – American Associations – ATAA) akademik ve kişisel başarılarından dolayı KuzeyDoğa Derneği Başkanı Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu’nu Star Türk (Yıldız Türk) seçtik. Şimdi bu arkadaşın kartal tutan fotoğrafı neden dünya turizm piyasasında kullanılmasın? Söz bile gerekmez: Sadece kartal tutan fotoğraf ve altında, “Kartalların evi Türkiye’yi ziyaret edin!” diye bir slogan. Daha bunun gibi birçok değerimiz var ki her biri Türkiye için bir turizm mıknatısı olabilir.
Dr. Şekercioğlu, Türkiye’nin tanıtımı için elinden geleni yapacaktır eminim ama önceliği Türkiye’deki doğayı korumaya vermeliyiz bence. Kişiye değil kuruma, doğa korumaya yönelik destekler olması şart. KuzeyDoğa Derneği’nin neredeyse tüm desteği buradaki bir kuruluştan alması Türkiye’nin bu konular ile ne kadar ilgili olduğunu gösteriyor. Dileyelim destekler gelsin… İçeride bin bir türlü ihmal varken, politik oyunlar dönerken, “aman memlekete dolar gelsin de, nasıl gelirse gelsin” diyenlere de söyleyecek sözünüz olacağını düşünüyorum. Vahşi kentleşme ile ilgili ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız yine. T24’te yer verdiğimiz “Kaz Dağları başta olmak üzere Türkiye'nin zeytinlikleri artık koruma altında değil” başlıklı haberi görmüş olmalısınız?
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın 3 Nisan 2012’de yaptığı bir yönetmelik değişikliği ile 25 dekar altı zeytinlik alanı yasal korumadan çıkardığını okudum evet. Değişiklik sonucu bu sınırın altındaki bölgeler, her türlü maden, HES ve büyük sanayi tesisine açılmış oluyor. Ben bu ve benzer uygulamaların geri dönülemez tahribatlar yapacağından ve vatanımızın cennetten bir köşe diyebileceğimiz güzellikteki doğa zenginliklerini betonlaştıracağından ciddi olarak endişe etmekteyim. Umarım bo konuda 10-15 yıl sonra haklı çıkmam. Turizm yapacağız diye doğa zenginliklerimizin feda edilmesini doğru bulmam.