Haber Analiz
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ardından Anayasa Mahkemesi de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Ancak Demirtaş hâlâ cezaevinde. Üstelik, hüküm giydiği davada aldığı cezayı tamamen çekmesine, tutuklandığı ana dava dosyasından tahliye edildiği halde.
Elbette bu tabloyu “yargı kararı” ya da olağan bir hukuki süreç olarak nitelendirmek mümkün değil. Sadece yaşananları sıraladığınızda bile Demirtaş’ın, Türkiye’ye özgü bir yargı pratiği ve koordineli yargı kararlarıyla cezaevinde tutulduğunu görmek mümkün. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararını da bu zincirin yeni bir halkası olarak görmek yanlış olmaz.
Demirtaş’ın yaşadıklarını şöyle sıralayabiliriz:
Demirtaş, 4 Kasım 2016’da tutuklandı. Diyarbakır, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte hakkında hazırlanan fezlekeler bulunuyordu. Hakkındaki 32 ayrı fezleke Ankara’da birleştirildi ve Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı.
Demirtaş, olağan hukuk yollarını tüketerek, Anayasa Mahkemesi’ne farklı zamanlarda haksız biçimde tutuklandığına yönelik başvurular yaptı. Anayasa Mahkemesi, 21 Aralık 2017’de, ana dava dosyasındaki gerekçeleri sıralayarak, tutuklama tedbirinin haksız olmadığına hükmetti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 20 Kasım 2018’de Demirtaş’ın tutuklu bırakılmasının siyasi faaliyetlerini engellemeye yönelik olduğuna, uzun tutukluluğun hak ihlali yarattığına hükmetti. Türkiye’yi tazminata mahkum ederken, Demirtaş’ın tahliye edilmesini istedi. Anayasanın 90. maddesine göre, AİHM kararı bağlayıcı olduğu için Demirtaş’ın tahliyesi beklendi.
Demirtaş’ın yargılandığı ana dava dosyasına bakan Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye talebini, kararın kesinleşmediğini gerekçe göstererek reddetti. Oysa AİHM kararının kesinleşmesi gibi bir zorunluluk bulunmuyor. Üst mahkeme de bu karara yapılan itirazı geri çevirdi.
Demirtaş’ın AİHM kararına rağmen nasıl tahliye edilmediği tartışılırken, 4 Aralık 2018’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, Demirtaş’a, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Nevruz konuşmasından dolayı verdiği 4 yıl 8 aylık hapis cezasını, büyük bir hızla onadı. Bu karar tartışmaları bitirdi zira Demirtaş hükümlü hale geldi.
7 Aralık 2018’de kesinleşen bu cezanın infazı başladı. Böylece, Demirtaş, tutukluyken, hükümlü hale geldi. Tutukluluğu 2 yıl 1 ay 3 gün olarak hesaplandı. Yattığı süre ise hüküm giydiği dosyadan “mahsup” sayılmaya başlandı.
Artık ana dosyadan tahliye olsa bile serbest kalma “riski” ortadan kalkmıştı. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM kararından yaklaşık 1 yıl sonra, 2 Eylül 2019’da Demirtaş’ın tahliyesine karar verdi. Ancak hükümlü olduğu için serbest kalamadı.
Ancak son düzenlemeleri inceleyen avukatları, Demirtaş’ın hüküm giydiği cezanın infaz süresini doldurduğunu belirterek, 19 Eylül 2019’da tahliye başvurusu yaptı. Denetimli serbestlik ve benzer düzenlemelere göre Demirtaş’ın tahliyesi bekleniyordu. Yargı yeniden devreye girdi. Demirtaş’ın yargılandığı ana dava dosyasının odağında Kobani olayları bulunuyor. Ankara Başsavcılığı, buna rağmen, Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında, aynı konudaki bir başka dosyayı gerekçe göstererek tutuklama talebinde bulundu. 20 Eylül 2019’da, Demirtaş ve Yüksekdağ için yeni bir tutuklama kararı verildi. Böylece, aldığı cezanın tamamını yatmasına rağmen Demirtaş yine özgürlüğüne kavuşamadı.
Anayasa Mahkemesi’nin, Demirtaş’ın başvurularını karara bağlarken, bu tabloyu inceleyerek, halen cezaevinde tutulmasının başlı başına hak ihlali olduğunu belirtmesi umut ediliyordu.
Ancak mahkeme, 9 Haziran’da verdiği, Resmi Gazete’de yayımlanan kararında, hangi konulara girmediğinin altını kalın harflerle çizdi. Yüksek Mahkeme, şu konularda herhangi bir inceleme yapmadığını belirtti:
AİHM kararının uygulanmaması.
Siyasi nedenlerle tutuklu bırakıldığı iddiası.
Yargılama sürecinin özenli yürütülmediği iddiası.
Tutuklandığı son soruşturma dosyası.
Anayasa Mahkemesi, bununla da yetinmedi. Kararında, hak ihlali kararının sadece ve sadece cumhurbaşkanı adayı ve parti genel başkanı olmasına rağmen “tutukluluk halinin devamı” kararlarında, bu durumun değerlendirilmediği ve gerekçelendirilmediği için verildiğini belirtti. Yalnızca bu nedenle hak ihlali kararı verildiği altı çizilerek vurgulandı. Bunun da özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali anlamına geldiği ifade edildi.
Yüksek Mahkeme’nin AİHM kararının uygulanmamasını konu etmemesi, son tutukluluk kararını daha sonra inceleyeceğini belirtmesi, Demirtaş’a özgürlük kapısının açılmasını engelliyor.
Ancak avukatları, AYM’nin bu tavrına rağmen, haklı olarak kararın yine de tahliye sonucunu doğurması gerektiğini düşünüyor. Zira avukatlara göre, hak ihlaline yol açan geçmişteki uygulama neyse, halen cezaevinde tutulması da bu ihlalin devamı anlamı taşıyor. Avukatlar, bu gerekçeyle tahliye başvurusuna hazırlanıyor. Bu başvurunun sonucunda verilecek olası kararlar ise yeni hukuki tartışmaların, daha önemlisi adalet tartışmasının kapısını yeniden açacak.
TIKLAYIN - Anayasa Mahkemesi Demirtaş'la ilgili oybirliğiyle 'ihlal' kararı verdi, ancak özgürlük yolunu açmadı