Dünyada zorla çalıştırılan işçi sayısı 21 milyon kişiye tırmandı. Türkiye’de bu sınıfta en çok mağduriyet yaşayanlar sokakta çalıştırılan çocuklar, seks işçiliği için getirilen kadınlar ve Suriyeli göçmenlerden oluşuyor. Türkiye’de modern köle sayısı 100 bini aşıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en son yayımlanan raporu, küresel düzeyde en az 21 milyon işçinin zorla çalıştırıldığını ortaya koydu. Üstelik, bu çalışma biçiminin gizli olması sebebiyle gerçek rakamların çok daha yüksek olabileceği belirtiliyor.
ILO’nun zorla çalıştırmanın boyutlarını gözler önüne seren raporuna göre, zorla çalıştırılma yoluyla elde edilen yasa dışı kazanç yılda 150 milyar dolara ulaşıyor. Milliyet'ten Cem Kılıç'ın haberine göre, zorla çalıştırmanın başta borç esareti (borçların para ile değil de doğrudan işçilik ile ödenmesi) ve insan ticareti olmak üzere pek çok farklı biçimi söz konusu.
ILO raporuna göre şu noktalar öne çıkıyor:
- Günümüzde 11.4 milyonu kadın, 9.5 milyonu erkek olmak üzere neredeyse 21 milyon kişi zorla çalıştırmanın kurbanı. - 19 milyon kişi, özel kişiler veya işletmeler tarafından istismar ediliyor. - 2 milyondan fazla kişi devletleri ya da isyancı gruplar tarafından sömürülüyor. - Zorla çalıştırmadan elde edilen yasa dışı kar, her yıl 150 milyar dolara ulaşıyor. - En çok endişe yaratan sektörler ev içi hizmetler, tarım, inşaat, imalat ve eğlence sektörü.
Zorla çalıştırılan işçilerin yaklaşık üçte ikisi ticari olarak cinsel istismarda kullanılan kadınlardan oluşurken; geri kalanlar ev içi hizmetler ile tarım, ormancılık, balıkçılık, madencilik ve inşaat sektörlerinde çalıştırılıyor.
Bu anlamda, zorla çalıştırılanlar arasında en çok mağdur olanlar kadınlar ve göçmenler. Fuhuşa zorlanan kadınlar ve kızlar, zorla çalıştırmanın en savunmasız kurbanları arasında ilk sırada.
Araştırma, daha iyi hayatlar uğruna vatanlarını terkederek dünyanın başka bölgelerine giden göçmenlerin umduklarını bulamadıklarını ve borç esareti içinde sıkışıp çok kötü çalışma koşullarına razı olduklarını da gösteriyor. Ayrıca, “ter atölyesi” olarak tanımlanan ve çalışma şartları çok kötü olan işyerlerinde veya çiftliklerde yasadışı taktiklerle zorla tutulan ve sömürüye dayalı çalıştırılan çok sayıda işçi de söz konusu. Bu işçilere çalışmaları karşılığında ya çok az bir para veriliyor ya da hiçbir ödeme yapılmıyor.
ILO’nun verilerine göre, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Orta ve Güneydoğu Avrupa ülkeleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nun olduğu bölgede zorla çalıştırılan yaklaşık 1 milyon 600 bini buluyor. Türkiye’de zorla çalıştırma açısından en çok mağdur olan gruplar, sokakta zorla çocuklar, seks işçiliği için Türkiye’ye gelen kadınlar ve iç savaş nedeniyle başta Suriye olmak üzere Türkiye’ye sığınan ve çok kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılan göçmenler. Türkiye’de çocuk ve mülteciler de dahil edildiğinde yasa dışı yollarla zorla çalıştırılanların sayısı yaklaşık olarak 100 bine ulaşıyor. Üstelik, bu kişilerin önemli bir bölümünün borç esareti içinde zorla çalıştırıldığı tahmin ediliyor. Türkiye’de en az 42 bin çocuk sokaklarda yaşıyor ya da çalışıyor.
Zorla çalıştırılanlar üzerinden sağlanan kazançlar, organize suç örgütlerinin ceplerine giriyor. Dolayısıyla, hem milyonlarca insan mağdur oluyor, hem de bu kazançlar için vergi ödenmiyor. ILO verilerine göre, ticari cinsel istismardan sağlanan kazanç bugün 99 milyar dolara ulaşmış durumda. Diğer taraftan, ILO yasa dışı örgütlerle mücadelenin çok zor olduğunun farkında. Bu açıdan, ILO’ya göre tek bir çözüm söz konusu. O da eğitim ve istihdam.
Pek çok ülkede anayasal düzeyde yasaklanmış olmasına rağmen 21. yüzyılda zorla çalıştırmanın hala var oluşunu ve ulaştığı boyutları ahlaki olarak kabul etmemiz elbette ki mümkün değil. Bu sebeple, geçen yıl 103. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda ILO’nun 1930 yılında kabul ettiği 29 sayılı Cebri veya Mecburi Çalıştırmaya İlişkin Sözleşmesi’nin güçlendirilmesi gündeme getirilmişti. Zorla çalıştırmayla mücadelenin bu yıl ki Konferans’ın gündeminde de önemli bir yeri vardı.
104. Uluslararası Çalışma Konferansı’na katılan delegeler, uluslararası çalışma standartlarını belirleyen bir protokol hazırlayarak hem ülkelerin modern kölelikle mücadele etmesi için ilave önlemler almalarını sağlamaya, hem de zorla çalıştırılan kişilerin hayatlarını geri almalarına yardımcı olmaya çalışmışlar. Ancak protokolün gerçekten fark yaratabilmesi için tüm üyeler tarafından bir an önce onaylanması gerekiyor. Bunun için de başlatılan bir kampanya var: “Özgürlük için 50”.
“Özgürlük için 50” Kampanyası, ILO ve Birleşmiş Milletler tarafından yönetiliyor. Kampanyanın amacı, 2018 yılına kadar en az 50 ülkede protokolün onaylanması ve uygulanması için kamuoyu etkisi yaratmak. Kampanya, 12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde Uluslararası Çalışma Konferansı kapsamında düzenlenen bir panelin açılışı sırasında Nobel Barış Ödülü sahibi Kailash Satyarthi tarafından başlatılmış. Ancak henüz istenilen düzeyde etki sağlamış değil. Kampanyaya katılım düzeyi, modern dünyanın en büyük ayıplarından biri olan zorla çalıştırma konusunda ülkelerin ne kadar duyarlı olduğunu önümüzdeki günlerde hepimize gösterecek.