Hakan Özyıldız*
Türkiye’nin borçlarını, KİT borçları hariç, 2017 sonu itibariyle güncelledim.
Tablo 1’den de görüleceği üzere; Türkiye’nin toplam borçları önceki yıla göre 644 milyar lira (%22) artmış, 3 trilyon 604 milyar lira olmuş.
Hazine, KİT (Eylül), belediyelerin bankalara borçlarından (tahmin) oluşankamu borçlarının toplamı 926 milyar lirayı geçmiş. Önceki yılsonuna göre artış, yaklaşık 116 milyar lira.
Buna karşılık, reel sektör ile hanehalkı borçlarından oluşan özel sektörün borçları 2 trilyon 677 milyar liranın üstüne çıkmış. (Burada bankaların ve finansal sektörün dışarıdan aldığı borçları da tabloya eklemem gerektiğini düşünenler var. Finansal sektör, aldığı borcu şirketlere ve hanehalkına tekrar kredi olarak verdiği için, basit bir konsolidasyonla kendimce çift saymayı önlemeyi amaçlıyorum). Önceki yıla göre artış 527 milyar lira kadar. Artışın büyük bölümü şirketlerin aldığı iç ve dış borçlardan kaynaklanıyor.
Borcun ekonomiye etkilerini daha iyi anlayabilmek için borç/milli gelir oranı olarak özetlenen, reel rakamlara bakmak gerek. Bu oranla, bir yerde, alınan borcun ne kadarının ekonominin üretkenliğine etki ettiği anlaşılır.Yani orta vadede, alınan borçlar milli gelirden fazla ise, büyük bölümünün üretken olmayan alanlarda kullanıldığı söylenebilir.
Tablo 2’ye bu mantıkla bakınca, görünen şu: 2002’de büyük krizden çıkan ekonomide borçların toplamının milli gelire oranı yüzde 102 kadarmış. Ardından 2001 Önlemleri etkisini göstermiş. 2005 yılında bu oran yüzde 87’ye yaklaşmış. Önemli bir başarı yakalanmış. 2009 yılında oranın değişmesi yaşanan Küresel Krizin etkisi. Çok normal. Sistem 2012’de tekrar kendini toparlamış. Ancak 2013 yılından sonra dengeler yerinden oynamış. Geçen yılın sonunda borç/milli gelir oranı zirve yapmış ve yüzde 117’nin üstüne çıkmış. Anlaşılan alınan borçlar çoğunlukla tüketime, inşaata gitmiş. Sanayi, üretim yeteri ilgiyi görmemiş.
Bir de Tablo 3’ten borçların toplam içindeki dağılımına bakalım. Buradaki en önemli değişim 2002 yılında toplam borcun yüzde 74 kadarı kamuya aitmiş. 2017 sonunda tam bir değişim olmuş ve hanehalkı ile şirketlerin borçları toplamın bu kadarını oluşturur olmuşlar. Artık borçların büyük çoğunluğu şirketlerin.
Yazıyı bitirmeden bir gerçeği hatırlamamda yarar var. Cari açıktaki hızlı büyümeyi biliyoruz. Kamu dengelerinde de hem bütçede hem de bütçe dışında açık büyüyor. Ekonomi dar boğaza girince kalıcı çözüm her zaman maliye politikası araçlarıyla sağlanır.
2001 Kriz de göstermiştir ki, sıkıntı anında borçların hepsi kamunun omuzlarına yüklenir. Ülkeye borç veren yabancılar için borcun kimin defterine kayıtlı olduğu önemli değildir. Zamanı geldiğince, eğer borç geri ödenmezse tahsildarlar kapınıza dayanır ve bir şekilde alacaklarını sizden tahsil ederler. Tarihin bize öğrettiği gibi; belki diplomasi, mahkeme vb. yöntemlerle biraz geciktirebilirsiniz ama sonuç değişmez.