'Türkiye'de bu kadar çok milyarder olması dehşet, servet vergisi koyun'

'Türkiye'de bu kadar çok milyarder olması dehşet, servet vergisi koyun'

Yazdığı 21. yüzyılda “Kapital” kitabı ile tüm dünyayı sarsan Fransız ekonomist Thomas Piketty düşük oranda bile olsa zenginlere getirilecek servet vergisinin Türkiye’de şeffaflık yaratacağını belirtti. Piketty, Türkiye’nin Japonya’dan daha çok dolar milyarderi olması için ise “Dehşet verici. Servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve inovasyonla alakalı olmadığını gösteriyor” diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu 9 maddelik ekonomide reform paketini açıklarken Türkiye’de ekonomik büyümenin yanı sıra gelir adaletsizliği tartışmaları da gündeme iyice yerleşiyor.

Ekonomilerde gelir dağılımı ölçen Gini katsayısı açısından Türkiye Avrupa’da en kötü ülke durumdayken, yılda 10 bin dolardan az kazanan yetişkinlerin oranı da yüzde 75’i geçti. Yüksek hızla büyümeye çalışan Türkiye’de büyümenin yanında gelir adaletsizliği de çözüm bekliyor. Ancak durum sadece Türkiye’ye özgü değil. Son birkaç yıldır başta ABD ve Avrupa olmak üzere en zengin yüzde 1’in elindeki servetin yüksekliği tartışılıyor. Bu tartışmayı kitleselleştiren ise Fransız iktisatçı Thomas Piketty oldu.

Piketty yazdığı 21. Yüzyıl’da Kapital kitabı özellikle İngilizce’ye çevrildikten sonra ABD’yi salladı. Paul Krugman kitap hakkında “Gelecek 10 yıla damgasını vuracak” derken ‘başyapıt’ olarak nitelendirilen kitapta sanayileşme ve küreselleşmenin sanıldığı ölçüde zenginleşmede demokratikleşme yaratamadığı, servet getirisinin ekonomilerden daha hızlı büyüdüğü ve bu durumun zengin yüzde 1’in kemikleşmesine yol açtığı vurgulandı.

Hürriyet gazetesinden Barış Balcı, Türkiye’de artan gelir eşitsizliği tartışmalarını Thomas Piketty’ye sordu. Verdiği cevaplar Türkiye ekonomisinin sadece büyüme ekseninde tartışılmaması gerektiğinin altını çizen bir uyarı niteliğinde oldu. Balcı’nın Hürriyet’te “Servet vergisi koyun” başlığıyla yayımlanan (11 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:

 

Kitabınızda servet getirisi ve ekonomik büyüme arasındaki makasın daha da açılmasını engellemek için küresel bir vergi sistemi öneriyorsunuz. Bu hayata nasıl geçebilir? Keynes’in hayal ettiği uluslararası kurumlar sayesinde mi? Yoksa ABD öncülüğünde mi?

Küreselleşme sürecinde daha çok finansal şeffaflık ve mali adalet sağlamak için her ülkeden katkıya ihtiyacımız var. Avrupa ülkeleri bu konuda daha öncü olabilir. Finans için daha sosyal modelleri var. İlkesel olarak dünyaya bu konuda liderlik etmeleri gerekebilir. Ama ne yazık ki genelde koordine olamıyorlar.  ABD İsviçre bankalarına karşı yaptırımlar uygulamaya başladıktan sonra Avrupa’da finansal varlıkların dolaşımının yönetilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedildi. Bir yerlerden başlamak için Avrupa’da, en azından Euro Bölgesi’nde daha çok politik ve mali birliğe ihtiyacımız olmalı.

 

Son dönemde Türkiye’de de gelir adaleti konusu ısındı. Credit Suisse’in raporuna göre Türkiye’de yılda 10 bin dolar altı kazanan yetişkinlerin oranı yüzde 75’i geçti. Orta sınıf son yıllarda kan kaybediyor gibi. Siz bu trendi nasıl yorumlarsınız. Bu trendi tersine çevirmek için hangi reformları önerirsiniz?

Diğer gelişen ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin eğitime ve yeteneklere geniş çaplı bir yatırım yapmaya ihtiyacı var. Bu da yeterli finansman ve vergi gelirleriyle olabilir. Türkiye’nin gelir ve servet konusunda daha çok şeffaflığa da ihtiyacı var. Orta sınıf ve dar gelirliler, zenginlerin daha az vergi ödediğini, burada bir adaletsizlik olduğunu gördüklerinde kamu harcamaları için vergi ödemeyi kabul etmezler. Mali adalet başarılı bir kalkınma stratejisinin anahtarlarından biridir.

 

Yine Credit Suisse servet raporuna göre Türkiye’de 37 dolar milyardeki varken bu rakam Japonya’da 15. Bu sanki dünyaya inovasyondan çok zengin ürettiğimizi gösteren bir istatistik. Sizce servet vergisi bu durumu değiştirmek için Türkiye gibi bir ülkede işe yarar mı?

Evet, net servete, başlangıçta düşük oranlı, sonraki aşamalarda artan bir verginin Türkiye gibi ülkede çok faydalı olacağını düşünüyorum. Hiç olmazsa bu vergiyi getirmek, farklı servet gruplarının yıldan yıla nasıl faaliyetler gösterdiğini ortaya çıkaracak ve kamuoyuna daha fazla bilgi ve şeffaflık sağlayacak. Gelir ve servet dinamikleri hakkında güvenilir kamusal bilginin eksik olması, demokratik tartışmayı çok zor hale getirir. Eğer Türkiye’nin Japonya’dan fazla dolar milyarderi varsa, bu kesinlikle dehşet verici bir durum. Bu, servet eşitsizliğinin sadece yetenek ve inovasyonla alakalı olmadığını gösteriyor.

 

Gelişen ülkeler istikrarsız büyüme oranları ile boğuşuyor. Sizce eşitsizlik bizim ne derece sahiplenmemiz gereken bir konu? Ne olursa olsun öncelik büyüme mi olmalı?

Servet eşitsizliği, sermaye kaçışı, vergi kaçırma ve genel olarak finansal şeffaflığın eksikliği gibi konuların Avrupa ve ABD’ye göre Türkiye, Brezilya ve Çin gibi ülkelerde daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bu alanlarda ilerleme kaydetmek için ülkelerin güçlerini birleştirmesi gerekir. Hepimizin çözmemiz gereken basit bir problemi var. Eğer kamuoyunu küreselleşmenin sosyal ve mali adaletle birlikte gerçekleşebileceğini ikna edemezsek, insanlar giderek milliyetçi çözümlere itibar gösterecek.  Adaletsizliğinin zararlarına dikkat çekti. Piketty 19 Kasım’da Galatasaray Üniversitesi’nde halka açık bir konferans verecek.

 

Servet daha hızlı büyüyor

 

Geniş yelpazeli tarihsel veri ve araştırmalarınızla servetin reel ekonomiden daha çok büyüdüğünü ortaya koydunuz. Bu durumun devam etmesi küresel ekonomide nasıl sonuçlar getirebilir?

Öncelikle servet getirisinin oranının ekonomik büyüme oranını geçmesinin her zaman servetin reel ekonomiden daha hızlı büyüdüğü anlamına gelmediğini açıklığa kavuşturmak isterim. Bu daha çok büyük servet eşitsizliklerinin süreklileştiği ve nüfustaki küçük grupların kümülatif servetleri aracılığıyla geçinmesine işaret eder. Örneğin servet getirisi (r) yüzde 5 ve ekonomik büyüme (g) yüzde 1 ise servet sahipleri sermaye gelirlerinin sadece 5’te 1’ini harcayarak servetlerini ekonomik büyüme oranında artırabilir, geri kalanını da harcarlar. Bu geleneksel patrimonyal (servetin babadan oğla geçen) toplumların çalışma şeklidir. Kitabımdaki bulgulardan biri de beklenenin aksine modern çağın endüstriyel büyüme dönemiyle bu durumun çok da değişmediği yönünde oldu.

 

19 Kasım’da Türkiye’de

 

Ecole D’Economie de Paris’te ekonomi profesörü olan Thomas Piketty ününü yazdığı ‘21. Yüzyılda Kapital’ kitabı ile katladı. 2013’te basılan kitap Fransa’da büyük ses getirse de dünyanın en çok tartıştığı iktisat kitabı unvanını Harvard Üniversitesi tarafından ABD’de basılmasından sonra getirdi. Paul Krugman gibi sosyal demokrat iktisatçılar tarafından yüceltilen çalışma Financial Times gazetesi tarafından “Excel hatalarıyla” gündeme geldi. Piketty ise bazı hataların olduğunu kabul etse de bunun teorisini değiştirmediğini söyledi. Öyle ya da böyle Piketty’nin servetten sağlanan getirinin aşırı büyüdüğüne dikkat çeken bu çalışması gelir adaletsizliğini ekonomik tartışmaların merkezine oturttu. Piketty’nin kitabından sonra IMF, Dünya Bankası gibi kurumlardan daha çok gelir adaletsizliğine yönelik çalışmalar gelmeye başladı.