T24 - Hüseyin Gülerce, 12 Haziran seçimlerinin sonuçlarını değerlendirdiği yazısında, CHP ve MHP'nin sorununun Türkiye'de "dinin özüne dönüş" sürecini anlayamamak olduğunu savundu. Gülerce, "Bu topraklarda dinin özüne, ruhuna bir dönüş var. İnancımızdan gelen değerler, son iki asırdır dayatılan Batılı ahlaki değerlere karşı (...) açık bir üstünlük sağladı" ifadesini kullandı. Fethullah Gülen'e en yakın isimlerden olan Gülerce'nin, Zaman gazetesinde "Sürpriz lider adayları devrede" başlığıyla yayımlanan (17 Haziran 2011) yazısı şöyle: Sürpriz lider adayları devrede Her seçim, başarısız partiler açısından siyaset alanında yeni sarsıntıları tetikler. CHP ve MHP için bu süreç başlamıştır. Tahmin edilmeyen lider adayları, şimdiden harekete geçtiler bile... CHP zaten kurultaylar partisidir. Kılıçdaroğlu üzerinden yapılan Sav ve Baykal ekiplerini tasfiye operasyonu şimdi karşılığını görecektir. Çünkü tasfiye edilenler, siperlere çekilmiş ve seçim neticelerini beklemeye koyulmuştu. Yüzde 26'lık sonuç, onlara aradıkları fırsatı erken verdi. CHP ve MHP'de çekişme; isimler, ekipler üzerinden devam ediyor. Her iki partinin de derdi ve problemi bu değil ki... Problem, akıntıya kürek çekilmesidir. Türkiye'deki değişimin okunamamasıdır. CHP ve MHP Türkiye'nin gittiği yöne gitmiyor. Gitmedikleri için de başları dertten kurtulmuyor... Değişim deyince, son üç asırlık tarihimizle ilgili değişimden bahsediyoruz. Bu topraklarda dinin özüne, ruhuna bir dönüş var. İnanç temelli hayırseverliğin omuzladığı, Türkiye'yi dünyada layık olduğu yere taşıma heyecanı bugün bütün Trakya'yı, Anadolu'yu sarmış durumda. İnancımızdan gelen değerler, son iki asırdır dayatılan Batılı ahlakî değerlere karşı, kasabalardan büyük şehirlere, açık bir üstünlük sağladı. Büyük çoğunluk, başkalarına benzemek yerine, kendisi olmayı tercih ediyor. Bu, dinin siyasallaşması değil, tam tersine dinin hayat bulmasını, din ve vicdan özgürlüğü, fikir ve ifade hürriyetinin esas alınmasını talep eden bir değişim. Bir tehdit asla değil. Bu gerçek anlaşılmadığı ya da kabullenilemediği, hazmedilemediği için başörtüsü, üniversitelerde bir sorun haline getirildi. Başta Batılı değerler olmak üzere, başkalarının değerlerine savaş açmadan, onlarla çatışmaya girmeden, evrensel insanî değerlerde buluşma hedefi güden bir gönüllüler hareketi var. Rövanş duygusundan, çatışma ve hesaplaşmadan uzak duran bir değişimden bahsediyoruz. Biz, artık 'biz' olmak istiyoruz. Mana köklerimize vurulan darbelerin tesirleri siliniyor, acılarını unutmak istiyor, geleceğe bakıyoruz. Bu değişim, başkalarını ötekileştirmeden, insanı yücelten, ferdi; topluma ve devlete feda etmeyen bir anlayışla gelişiyor, büyüyor. Bu değişimin sırlı kelimeleri var. Makulde buluşmak, ortak aklı devreye sokmak, konumlara karşılıklı saygı, sevgi ve hoşgörü ile birlikte yaşama ve paylaşma erdemi... Hukukun üstünlüğünü, özgürlüklerin genişletilmesini esas alan demokratik zeminlerde buluşmak... Muhafazakâr demokrat dinamizminin ayağa kaldırdığı yeni bir Türkiye var. Toplumu, siyaseti derinlerden etkileyen bu dinamizm, fark edilmeden, daha doğrusu anlaşılmadan, kabullenilmeden CHP ve MHP çıkış yolu bulamayacaktır. Mesele particilik meselesi değil. Zamanın ruhunu okuma, yeni Türkiye'yi anlama, başkalarına değil, millete yaslanma meselesi... Şimdi seçimler bitti ve CHP, MHP yöneticileri sonucu anlamaya değil, mazeretler bulmaya çalışıyorlar. Açık ifade edeyim: Daha 9 ay önce bu halk, yüzde 58 evet ile demokratikleşmeye destek vermişken, CHP ve MHP'nin, Ergenekon sanıklarını Meclis'e taşıma gayreti bu milleti anlamamakta direnme değil de nedir? Yeni Türkiye'nin gerçekleri artık bellidir. 1. İç barışın da en büyük teminatı olan inanç temelli bir sevgi, hoşgörü, diyalog ve uzlaşma hamlesi var. Dünyanın takdir ettiği, bağrını açtığı bu insanlık hareketini, artık ülke içerisinde tartışma konusu yapmanın, fitne ateşleriyle akılları karıştırmaya devam etmenin ne anlamı var, ne de faydası... 2. Darbe teşebbüsü iddiasıyla devam eden yargılamaların önünün kesilmemesi, demokratikleşmenin Anayasal teminatlara kavuşturulması çok önemli. 3. Statüko bitti, vesayetin artık geri dönme umudu yok. Herkes hesabını bundan böyle ona göre yapmalı. 4. Şiddet dili yerine barış dilinin hâkim olması, Kürt meselesi başta olmak üzere Türkiye'nin temel meselelerinin, bu ülkeyi vicdanî temellere oturtacak kurucu iradeyi esas alarak çözülmesi. Daha ne diyelim?