Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de geçtiğimiz yıl intihar edenlerin yüzde 48,8'i evli kişilerden oluşurken, erkekler arasında en çok evli olanların intihar ettiği söyleniyor. Kadınlarda ise evliler ile hiç evlenmemiş olanların intihar oranları neredeyse aynı.
TÜİK, tarafından bugün açıklanan intihar verilerine göre 2012'de 3,225 intihar girişimi ölümle sonuçlanırken, bu rakam geçtiğimiz yıl 3,189 oldu. Kayıtlara geçen rakamlara göre intihar edenlerin yüzde 72,7'sini erkekler, yüzde 27,3'ünü kadınlar oluşturdu. Psikiyatrist ve psikoterapist Doçent Dr. Armağan Samancı, erkeklerde intihar vakalarının yalnızca Türkiye'de değil dünya genelinde yaygın olduğunu belirtti.
Akın Aytekin’in wsj.com.tr’de yer alan haberine göre, "Dünyanın her tarafında erkek intiharları daha fazladır" diyen Samancı, "Ülkemizde ise erkekler için zor bir dönem başlıyor. Hem iş alanında başarılı olmak zorundalar hem klasik ailenin ekmek getiren bireyi olmak konumundalar, ekonomik koşullar içerisinde daha iyiyi sağlamak durumundalar, yeni nesilin beklentileri doğrultusunda duygusal olarak iyi hissettiren olmak durumundalar; yani önümüzdeki 10 yıl içerisinde şu an gördüğümüz gibi yaşamsal anlamda erkeğin daha zorlandığı bir dönem olacak" ifadelerini kullandı.
Evliliğin Batı ülkelerinde "koruyucu bir kurum" olduğunu söyleyen Samancı, ülkemizde bu tür ilişkilerin çok daha "yoğun" yaşandığını belirtiyor. Samancı, "Bizde kötü evlilikler de oldukça fazla. O yüzden bu konuda sıkışan birey zaman geçtikçe psikolojik sorunlar biriktiriyor ve bu da intihara yol açıyor. Ülkemizde evliliklerin yaklaşık yüzde 10 ile 20'si arası kötü evliliktir. İntihar edenlerin de bu gruptan çıkması kuvvetle muhtemel" dedi.
TÜİK verilerine göre intihar vakalarının yüzde 53,8'inin nedeni bilinmezken, yüzde 9,3'ü aile geçimsizliği, yüzde 6,9'u geçim zorluğu ve yüzde 3,3'ü "hissi ilişki ve istediği ile evlenememe" olarak dikkat çekiyor.
En fazla intiharın 75 yaş ve üzeri grupta olması ise dikkat çekti. Ortalama her yüz bin kişiden 8'inin intihar ettiği 75 yaş ve üzeri grupta bu intiharların yüz binde 15'i erkeklerde ve yüz binde 6'sı kadınlarda gerçekleşti. Kadınların erkeklerden daha fazla intihar ettiği tek yaş grubu ise 15 ve altı oldu. Geçtiğimiz yıl içerisinde 15 yaş altı 39 erkek ve 46 kadın intihar etti.
İntihar eden cinsiyetler arasındaki farklılığın en yüksek olduğu yaş grubu ise 25-29 yaş arası oldu. Bu yaş grubunda 249 erkek ve 73 kadın intihar etti.
İlişki terapisti Ebru Tuay Üzümcü intihar olaylarının farklı faktörlerin bileşiminden kaynaklandığını belirtirken, "Aile içi ilişkiler tek başına intihara neden olmaz, yalnızca bir potansiyel oluşturur. Yani örnek vermek gerekirse aile içi iletişimsizlik çevrenizdeki her şeyin üzerinize geliyormuş gibi görünmesine neden olabilir" dedi.
Üzümcü mutlu bir evlilik sürdüren bireylerin evli olmayan bireylere göre daha uzun yaşadığının da altını çizdi ve yetişkinlikte insanların yaşadığı sorumluluk problemlerinin çocukluktan geldiğini belirtti.
"Sorumluluk tek başına iyi veya kötü bir şey değildir" diyen Üzümcü, "Türkiye'de çocuklar adeta yarım insan gibi görülür ve pek sorumluluk verilmez. Yemeğini annesi yedirir, ödevini babası yapar, sınıfı geçmediğinde öğretmene para verilir ve sınıf geçirilir; bütün bunlara baktığımız zaman aslında yaptığımız şey yaşamdaki sorumluluklarını engellemek. Böyle davranarak adeta çocuğumuzu sakatlıyoruz. Yani insanların boyu uzuyor, vücutları büyüyor ama ruh olarak hala çocuk kalıyorlar" ifadelerini kullandı.
Üzümcü bu sorumluluk eksikliğinin ileride şahsın kendisinin yapması gereken işleri başkalarından beklemesine neden olduğunu da belirtti ve bunun gerçekleşmemesi durumunda kişinin öfkeye kapıldığını söyleyerek, "Çünkü öfkenin altında bir yetersizlik duygusu yatıyor" dedi.
Üzümcü ayrıca Türkiye toplumunda görülen aidiyet duygusunun özellikle erkekler üzerinde bir baskı oluşturduğunu ve belirli beklentileri karşılamak ve normlara uymak zorunda kalan şahsın kendisini arada sıkışmış gibi hissettiğini belirtiyor.
"Diyelim kişi kafasının, gönlünün uyduğu bir başkasıyla bir ilişki geliştirmeye başlıyor. Fakat gerek kendi ailesi gerek kendi aşireti gerek içinde büyüdüğü toplum bir süre sonra 'Sen ne biçim erkeksin' gibi şeyler diyor. Buna maruz çok insan var. Dalga geçmeler, 'bizim kültürümüzden çıkarsan biz de senden elimizi ayağımızı çekeriz' gibi tehditler kişilerin sıkışma hissi yaşamasına neden olabiliyor" diyen Üzümcü, kişinin suçluluk duygusu ve olmak istedikleri arasında kaldığını söylüyor.
Dr. Armağan Samancı intiharları gözardı edebilmek için ümitsizliğe kapılmamak gerektiğini belirtiyor. "Günümüz, insanların ekonomik anlamda ve mali anlamda zor bir dönem geçiriyorlar. Yalnızca mali endekslerle yaşamı değerlendirmek bireyi köşeye sıkıştırır. Mutluluk endeksinin de göz önüne alınması lazım" diyor.
Samancı ayrıca "Yaşamın her alanında çatışma çıkabilecek bir ortam vardır. Bu kişileri köşeye daha kolay sıkıştırır. O yüzden insanların mutluluk endekslerine yönelmesi lazım. Ruhu doyurmak için toplumsal bir algı olarak yalnızca maddi endekslerin değil yaşam endekslerinin de göz önüne alınması lazım" ifadelerini kullandı.
Üzümcü ise "Sosyal ilişkiler içerisinde olmak çok önemli. Fakat yapmacık ilişkiler değil kendinizi gerçekten anlatabileceğiniz insanlarla ilişkide olmanız önemli. Bir de insanların sport veya sanat gibi aktivitelere önem vermeleri ve kendilerini böylece ifade etmeleri çok koruyucu" yorumunu yaptı.