Türkiye'de grafiğin ilk imzası

Türkiye'de grafiğin ilk imzası

Ömer Durmaz*

İhap Hulusi Görey (1898- 1986), Kahire’de doğdu. Ortaöğretimini Mısır’da tamamladı, yükseköğrenimini Almanya’da afiş ve resim üzerine gerçekleştirdi.

 

Grafiğin baş aktörü

 

Birkaç dili iyi bilen, kültürlü bir aydın olarak genç Cumhuriyetin hizmetinde uzun yıllar çalıştı. Rejimin politikalarının halka ulaşmasında önemli görevler üstlendi. Genç Cumhuriyetin yeni markalarının kurumsallaşması için çabaladı.

Eserleriyle görsel kültür tarihimizin baş aktörü oldu. Görey’in başarıları Grafik tasarımın Türkiye’deki öncülerinden Görey yaşama veda edeli 29 yıl geçti.

88 yıllık yaşamında neleri başardı, vefatından bu yana adına neler yapıldı, madde madde değinelim:

* 1935’teki ilk kişisel sergisi, tarihimizin bilinen ilk afiş sergisiydi. Sergi aynı zamanda, 1932’de Ömer Nuri’nin açtığı sergiden sonra Türkiye’de açılan ikinci grafik tasarım (afiş dışında da eserler yer almaktadır) sergisidir.

* 1946 yılında Amerika’da yayımlanan “Poster Gallery” kitabında çalışmasına yer verilmesiyle dış yayınlarda yer alan öncü grafik tasarımcılarımızdan biri oldu.

* Döneminin basın-yayın ressamları için rol-modeliydi. Çizgisine benzer işler yapanlar çıktı. İmzası dahi taklit edildi.

* Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde reklamcılığın, tasarımın bir disiplin olarak dikkat çekmesi, Görey’in eserleri kadar yazdıklarıyla ve self-promosyon ilanlarıyla da gerçekleşti. Yazdıkları ve kendisini tanıtan ilanları, ilk mesleki girişimler olarak kabul edilebilir.

* Birçok markanın bugüne gelmesini sağladı: Milli Piyango, İnhisarlar İdaresi, Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası, Garanti Bankası, Emniyet Sandığı, Turing Kulübü, Vakıflar Bankası, Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları, Kızılay, Yeşilay, Sümerbank...

* Grafik üretimleriyle, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin 1970’li yıllara kadar adeta resimli-albümünü yaptı. Çalışmalarıyla devletin ve dönemin önemli markalarının mesajlarını halka taşıdı. Bir kitle iletişimci görevi üstlendi.

* Eserleri ve kişisel eşyaları, reklamcı, yayıncı Ender Merter’in olağanüstü çabalarıyla korundu; kitaplar, makaleler, seminerler ve sergilerle halka ulaştırıldı.

Merter, “Müsellesten Üçgene” koleksiyonunu 2010 yılında Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi’ne bağışlayarak, İhap Hulusi Görey Galerisi’nin kuruluşunu sağladı.

Görey, Cumhuriyetin görmek istediği vatandaş profilini, görselleştirerek kitle-iletişim araçlarıyla belleklere kazımıştır.

Görey bir Cumhuriyet tasarımcısıdır. Ender Merter’in deyimiyle “O, Cumhuriyeti ‘afişe eden’ adamdır.” 

* Dokuz Eylül Üniv. GSF Öğretim Görevlisi

Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet’te yayımlanmıştır

 

Cumhuriyetin Tasarımcısı

 

İlhan Bilge*

İhap Hulusi, sanayi üretiminde kalitenin henüz bilinmediği ve talep edilmediği bir ülkede, zamanının çok ötesinde tasarımlar yaptı.

Cumhuriyetin ilk 50 yılında yaşamış olanlar için toplumsal değerler; kendine güven duymak, aklın ve bilimin öncülüğünü kabul etmek ve her alanda onların ardından gitmek, tutumlu olmak, daha çok çalışmak, daha kaliteli üretim yapmak, öncelikle kendi ürettiğini tüketmek... gibi şeylerdi.

21. yüzyıla girerken bu değerlerin tümüyle altüst olacağını; daha az çalışmanın, daha az üretmenin ama sürekli daha çok tüketmenin “yükselen değerler” haline geleceğini, o günleri yaşayanlar akıllarına bile getiremezlerdi.

 

Kendisiyle yarıştı

 

İhap Hulusi’yi anlamak, 1980’li, 1990’lı yıllarda yetişen nesiller için kolay değil. İhap Hulusi, sanayi üretiminde kalitenin henüz bilinmediği ve talep edilmediği bir ülkede, zamanının çok ötesinde tasarımlar yaptı.

 

Binlerce çalışma

 

Onu zorlayan rakipleri yoktu. Yıllar boyu, yalnızca kendisiyle yarıştı. Son eşi Naşide Görey’in dediği gibi, “Aldığı siparişlerin büyüğü ve küçüğü yoktu. Hepsinde yalnız bir amaç vardı; o da mükemmelin zirvesine erişmesi.”

Ulusal üretimin kalitesinin ve miktarının artırılmasının temel hedef kabul edildiği bir dönemde İhap Hulusi, her biri dünya standartlarının üzerinde binlerce çalışma yaparak, hem bu programın bir parçası oldu, hem de programın başarıya ulaşmasına hizmet etti.

Kültür tarihimizde Nedim ne kadar “Lale Devri”, Namık Kemal ne kadar ‘Hürriyet’ ise İhap Hulusi de o kadar ‘Cumhuriyet’tir. Cumhuriyetin ilk nesilleri onu yerli üretimi, tasarrufu, çağdaşlığı savunan afişleriyle ve elbette “Alfabe”si ile hatırlar.

 

Hulusi’nin Alfabesi

 

Bizler de okumayı, kapağını İhap Hulusi’nin, iç resimlerini Ramiz Gökçe’nin tasarladığı Alfabe ile öğrendik. O sırada, elimizdeki kitabın ne kadar doğru tasarlanmış bir grafik ürün olduğunun farkında değildik ve ileride çok daha iyilerinin yapılacağını düşünüyorduk.

Oysa ilkokula başladığım günlerden bu yana (1956) geçen yarım yüzyıllık süre içinde gördüğüm hiçbir okul kitabı, o Alfabenin kalitesinde değildi. Çünkü hiçbiri o kadar yetenek ve bilgi ile ve o kadar özen gösterilerek tasarlanmamıştı.

1973 yılında, Cumhuriyetin 50. yılı dolayısıyla 10 tasarımcıya afiş siparişi verilmişti. O gün 75 yaşında olan İhap Hulusi’nin yaptığı afişin, en iyi ve en çağdaş bir-iki örnek arasında olduğunu hatırlıyorum. 1983 yılında, GMK -Grafikerler Meslek Kuruluşu’nun düzenlediği 1. Grafik Öneriler Sergisi’nin girişindeki iki pano, İhap Hulusi’nin yapıtlarına ayrılmıştı.

 

‘Bursa’ afişi

 

İlk kez o sergide gördüğüm ve o günden beri çalışma masamın yanında asılı duran 1940 tarihli “Bursa” afişi, yapılışından 67 yıl sonra, bugün hâlâ güncel ve çağdaş. Sürekli olarak bana niçin 67 yıl sonra da çağdaş kalacak işler yapamadığımın hesabını soruyor. 

 

* Grafik Tasarımcı-Öğretim Görevlisi

Bu yazı ilk olarak Cumhuriyet’te yayımlanmıştır