Türkiye’de ‘iç güvenlik paketi’ sancısı

Türkiye’de ‘iç güvenlik paketi’ sancısı

Türkiye’de kamuoyunda ‘iç güvenlik paketi’ olarak bilinen "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK'larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na ilişkin tartışmalar sadece mecliste değil, sokaklarda da aylarca sürdü. Eleştirilerin dozu artınca paketin 63 maddesini metinden çıkaran iktidar partisi AKP, 69 maddelik iç güvenlik paketini yasalaştırınca Türkiye’de ‘kamu düzeninin sağlanması’ yolunda büyük adım atıldığı görüşünü yineledi. Ancak muhalefetin yasaya tepkisi sürüyor. Yasanın en çok eleştiri alan ve temel hak ve “özgürlüklerden geriye dönüş” olarak görülen düzenlemeleri özetle şöyle:

-Kişinin üstü ve eşyası ile aracının aranması mülki amirin kararıyla yapılabilecek. Bu karar 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacak. Polis, ‘can güvenliğini sağlama’ gerekçesiyle istediği kişiyi olay yerinden uzaklaştırabilecek. Polis, kendisi de dahil, iş yerlerine, konutlara, kamu binalarına molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı gibi malzemelerle saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı istediği ölçüde silah kullanabilecek.

-Toplantı veya gösteri yürüyüşlerinde, havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı patlayıcılar, demir bilye ve sapan bulundurulması ‘suç’ sayılacak. Bu aletleri taşıyanlar 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek. Toplumsal olaylarda slogan atanlar için de hapis cezası olabilecek. Yüz kapayarak gösteriye katılmak da suç olacak.

- Toplumda infial yaratan suçlarda, suçüstü halleriyle sınırlı olmak kaydıyla kişi hakkında 24 saate kadar, toplu suçlarda 48 saate kadar gözaltı kararı çıkarılabilecek. Vali, kolluk amir ve memurlarına suç faillerinin bulunması için gereken emirleri verebilecek.

‘Koruyacak özgürlük kalmadı'

Peki, bu düzenlemelerin hukuktaki karşılığı nedir? Deutsche Welle’nin sorularını yanıtlayan Türk Ceza Hukukçuları Derneği Başkanı Fikret İlkiz, “İç güvenlik paketi tam bir geriye dönüştür. Siz güvenlik sağlamak için özgürlükleri kısıtlarsanız bir gün koruyacak hiçbir özgürlüğünüz kalmaz. İşte Türkiye’de bu yaşanmaktadır” diyor. Hukuk düzeninin temel hak ve özgürlüklerle belirlendiğine dikkat çeken İlkiz, demokrasilerdeki ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin de temelinin bu özgürlükler olduğunu belirtiyor ve “Siz hukukun üstünlüğünü sağlamak yerine hukuku uygulama yetkisini valilere, kaymakamlara devrediyorsunuz. Bunun adı da demokratik toplum düzeninden vazgeçmektir” değerlendirmesi yapıyor.

İç güvenlik paketinin temelinde Gezi olaylarında yaşananların yattığı ve hükümetin toplumsal olayları önlemek amacıyla hareket ettiği değerlendirmelerine gönderme yapan İlkiz, “Herhangi bir olay nedeniyle panik mevzuatına teslim olmak anti-demokratiktir. Her olayı, bir kanun yaparak çözemezsiniz, yeni sorunlar üretirsiniz. Bugünden itibaren parlamento dışı, toplumsal muhalefet daha dikkatli hareket etmeli ve konuyu gündemden düşürmemelidir. Zaten herkes sorunun kendi kendini tıkayan bir sistemden, fiili bir başkanlık yönetimine geçişten kaynaklandığını görmek zorundadır. Anayasa Mahkemesi, gerekeni yapacaktır ancak Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan etkin toplumsal muhalefettir” diyor.

‘Somut iptal gerekçeleri var'

İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Anayasa Hukukçusu Ergun Özbudun da DW’ye konuşurken paketin anayasaya uygun olup olmadığı tartışmalarına gönderme yapıyor ve “Anayasa Mahkemesi gereğini mutlaka yapacaktır. Çünkü somut iptal gerekçeleri var” diyor. Yargıya ait yetkilerin idari amirlere verilmesinin bile ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinin zedelenmesi açısından somut gerekçe sayılacağını anlatan Özbudun, “İç güvenlik paketiyle Türkiye’de gösteri hakkı ciddi şekilde yasal düzeyde ihlal edilmiştir. Paketle ilgili siyasi tartışmalar çok olacaktır ancak burada ciddi hukuki sorunlar yaratılmıştır. Bu da demokrasiye ilgili bir sorundur” değerlendirmesi yapıyor. Özbudun, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararın Türkiye’de demokrasinin varlığı konusunda ciddi bir gösterge olacağına da vurgu yapıyor.

‘Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz'

İç güvenlik paketini Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıklayan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, DW’nin “Muhalefet nereye kadar ve nasıl şekillenecek” sorusunu yanıtlarken, “Türkiye’de gerçekte vatandaşın güvenliğiyle ilgili olmayan bir tasarı yasalaştı. Mecliste, 4 ay muhalefet ettik. 132 maddelik tasarının ancak 69 maddesi geçti. Yasa, bizim gündemimizden asla düşmeyecek, Anayasa Mahkemesi’ne taşımakla kalmayacağız, engellenen her hakkımızı kullanacağız” diyor.

Hamzaçebi, “Polis, kafasının kızdığına 48 saate kadar gözaltı kararı verebilecek. Valilere de neredeyse sıkıyönetim yetkisi verilmiştir. Bu yasa bireyin hak ve özgürlüklerine anayasa dışı müdahaleyi amaçlıyor. Bu yasa Türkiye gündeminden asla düşmeyecektir. Muhalefet güçlenecektir” değerlendirmesini yapıyor.

‘Yasaklar çiğnenecektir'

İç güvenlik paketinin meclisteki görüşmeleri sırasında yaptığı sert ve yoğun muhalefetle dikkat çeken HDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani de DW’ye konuşurken, “AKP hükümetleri döneminde gaz, plastik mermi kullanılarak 280 insan katledildi, bunların çoğu da çocuktu. Bu yasa, öldürme olaylarına karışan güvenlik görevlilerinin tamamına af getiriyor. Biz karşıyız” çıkışı yapıyor. Yasanın uygulanması halinde Türkiye’de olağanüstü dönemlerde bile görülmeyen olayların yaşanacağından yakınan Zozani, “Yasayla toplantı ve gösteri, yürüyüş hakkı kaldırılmıştır. Bu bir sıkıyönetim yasasıdır. Biz de AKP’nin yasak saydığı şeyleri fiiliyatta yapmaktan geri adım atmayacağız. Toplu gösteri ve yürüyüş hakkımızı sonuna kadar kullanacağız” diye konuşuyor.