Çocuk işçiliği dünya ülkelerinde 168 milyonu bulurken, Türkiye'de İSİG verilerine göre, 2014 itibarı ile çalışan çocuk sayısı 893 bin. Çocuk işçiliği yetkililer tarafından bir sorun olarak görülmezken, aynı verilere göre, 2014 yılının ilk 9 ayında 42 işçi çocuk yaşamını yitirdi.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'nin kabul edildiği 20 Kasım 1959'dan beri tüm dünyada 20 Kasım Çocuk Hakları Günü olarak anılırken, çocuk hakları gününde dahi çocukların hakları ihlal ediliyor. Dünya ülkelerinde çalışan çocuk sayısı 168 milyonu bulurken, Türkiye'de İSİG verilerine göre, 2014 itibarı ile çalışan çocuk sayısı 893 bin. 2014 yılının ilk 9 ayında çalışırken yaşamını yitiren çocuk sayısı da 42. İstatistikler, çalışan çocukların önemli oranda eğitim hakkının da gasp edildiğini ortaya koyarken, dünyada her 5 çocuktan biri çalışmak zorunda bırakılıyor. Bu çocuklar sağlıklı bir çevreden ve temel özgürlüklerden de mahrum bırakılırken, fiziksel, sosyal, kültürel, duygusal ve eğitsel gelişime zarar veren koşullarda çalıştırılıyor. Türkiye devleti çocuk işçiliği ile mücadele yönünde birçok projeye geliştirse bile, izlediği istihdam stratejisi çocuk işçiliğini son derece olumsuz yönde etkiliyor.
1999-2006 yılları arasında istihdam edilen çocuk sayısı 2 milyon 270 binden, 890 bin düzeyine düştü, ancak aynı dönemde Türkiye istihdamdaki çocuk işçiliği ile mücadele de ivme kaybetti. 1994-1999 yılları arasında istihdamdan çekilen çocuk işçi sayısı yıllık ortalamada 128 bin iken, 1999-2006 yılları arasında yıllık ortalama 74 bin olarak gerçekleşti. 2006-2012 yılları ise çocuk işçiliğinde azalma eğiliminin durduğu ve özellikle tarım kesimindeki artış ile birlikte çocuk işçi sayısının tekrar arttığı bir dönem oldu.
2014 yılına gelindiğinde ise, çocuk işçi sayısı 893 bini buluyor. Üstelik çocuk işçilerin yüzde 20'si zorunlu eğitime devam edemiyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenli Meclisi'nin (İSİG) raporunda çocukların çalışma nedenleri, "Ailelerin yoksulluğu, köyden kente göç, eğitime ulaşamama, 4+4+4 eğitim sistemi ve sermayeleştirme süreci ile birlikte kapitalizmin duyduğu ucuz emek gücü ihtiyacı" olarak sıralanıyor. Çarpıcı olan ise İSİG verilerine göre, 2014 yılının ilk 9 ayında 42 çocuğun çalışırken yaşamını kaybetmesi.
DİHA’da yer alan habere göre, dünyada, pek çoğu tam zamanlı çalışan, eğitim hayatından tümüyle koparılmış 168 milyon çocuk işçi bulunuyor. Bu çocukların 85 milyonunu, sağlıksız ortamlarda çalışma, kölelik ya da diğer çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini yerine getiren çocuklar oluşturuyor. Çocuk işçiliğinin yoğun olarak rastlandığı ülkeler arasında ise Türkiye, Mali, Bhutan, Burundi, Uganda, Nijer, Burkina, Etiyopya, Nepal, Ruanda, Kenya ve Pakistan gibi ülkeler yer alıyor.
Her yıl özellikle Diyarbakır, Urfa, Batman, Merdin, Şırnak gibi kentlerden binlerce çocuk Çukurova, Karadeniz, Ege, İç ve Batı Anadolu bölgelerine, mevsimlik ve gezici tarım işçisi olarak göç ediyor. Özellikle pamuk, şeker pancarı, fındık, narenciye, kayısı, bakliyat, üzüm ve sebze üretiminde çalıştırılan çocuklar, mevsimlik tarım göçünün beraberinde getirdiği şartlardan olumsuz etkileniyor. 2012 yılından bu yana mevsimlik tarımda çalışan çocukların yaşları ise ortalama 11'den başlıyor. Birçok çocuk çok daha küçük yaşlardan itibaren tarla ve bahçelerde çalışmaya itiliyor.
Mevsimlik tarım işçisi çocukların çalışmaya zorlandıkları ürünler ya da yöreler değişse de, çocukların çalıştıkları ortalama süre günde 9 saat ve haftada altı gün olarak belirleniyor. Üstelik mevsimlik tarım işçisi çocuklarda aynı yetişkinler gibi sözleşmeleri olmadığından ötürü "tarım işçisi" sayılamıyor. Çalışanların çalışma koşulları ile ücret, ödeme, ulaşım ve barınma şartlarıyla ilgili, işyerlerinin sorumluluğundaki düzenlemeleri öngören yasal metinlerin kapsamlarının darlığı ve idari ve cezai yaptırım eksikliği dolayısıyla ise mevsimlik tarım işçileri sigorta kapsamına alınmıyor.
Mevsimlik tarımda çalışan çocuk işçilerin en çok karşılaştığı sıkıntılardan biri ise göç yolunda ya da göç ettikleri kentlerdeki geçici konaklama yerlerinde taciz ve istismara maruz kalmaları. Yapılan araştırmalara göre, mevsimlik tarım işçisi çocuklar kendisinden en az 4 yaş büyük bir kişi tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakılıyor. Yine çocukların yaşadığı bir başka sıkıntı ise fiziksel şiddet. Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan bir çok çocuk çalıştığı yerdeki yetişkin bir kişinin itaati sağlama, cezalandırma ya da öfke boşaltma amacı ile şiddet uygulaması sonucu hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarar görüyor.
Türkiye'deki yasalar ise bir çok konuda yetersiz olduğu gibi mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocukların haklarını koruma konusunda yetersiz kalıyor. Konuyla ilgili olarak yetersiz yasaların varlığı, bahçe sahibi ve aracı arasındaki sistem, çocukları arada bırakarak ve haklarına erişmelerine engel olarak çocuk işçiliğin önüne geçecek eylemlerin uygulanamamasına yol açıyor. Öte yandan ise uzun saatler boyunca, sert koşullarda, her türlü hava şartında çalışan ve sosyal dışlanmayı derin boyutlarda deneyimleyen mevsimlik iş gücüne katılmış çocukların haklarını koruyan yasal bir mevzuat bulunmuyor.
Yapılan araştırmalara göre, son olarak eğitim sistemindeki değişiklik, mevsimlik tarım işçiliğinde çocuk işçiliğini arttırdığı görülüyor. Bu durum Türk İş Kanunu'nda yer alan genç işçilerin "ilköğretimi bitirmiş olmaları" şartıyla çelişkili bir durum ortaya çıkarıyorken, ortaokulun bitiş yaşı aynı zamanda çocuk işçiliğinin yaygınlaşma yaşını fiilen 13'e düşürüyor. Bu da 8 milyon çocuğu doğrudan ilgilendiriyor. Çocuk işçiliği konusunda "Asgari Yaş Sözleşmesi ve Çocuk İşçiliğin En Kötü Biçimlerinin Bitirilmesi"ne yönelik Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ve Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi'ne Yönelik Uluslararası Program (IPEC) gibi programlar sorunun çözümünde çok etkili araçlar olmadığı görülüyor. Bu durumda güvencesizliğin ve esnekliğin çalışma yaşamını giderek daha fazla baskı altına alarak ilerleyen bu süreçte, çocuk işçiliğe karşı kalıcı adımların atılması için emekten yana istihdam programlarına ihtiyaç duyulduğu gözler önüne seriyor.