T24 - Avrupa Komisyonu’nun hazırladığı “Eğitim ve Öğretimde Ortak Avrupa Hedeflerine Doğru Gelişme 2010-2011” başlıklı yıllık rapora göre Türkiye, eğitimi vaktinden önce terk etme oranının yüksekliği açısından AB kapsamındaki 30 ülke arasında ilk sırada bulunuyor. Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinde ayrıntıları verilen rapora göre, söz konusu oran, 18-24 yaş grubunda en fazla ilköğrenimi tamamlayan ancak orta öğrenime (liseye) ulaşamamış olanların, 18-24 yaş grubunun toplam nüfusuna bölünmesi ile hesaplanıyor. 2009 yılı verilerine göre, AB ülkeleri ortalamasında yüzde 14,4 olan eğitimi erken terk oranı, Türkiye’de yüzde 44.3. En düşük oranların bulunduğu, dolayısıyla bu konuda en iyi performansı gösteren ülkeler yüzde 4.9 ile Slovakya ve yüzde 5.3 ile Polonya iken, en kötü performansı sergileyen Türkiye’yi Malta ve İspanya takip ediyor. (Sağ üstteki tablo) Rapora göre, Türkiye’de eğitimi erken terk oranı zaman içinde azalmakla birlikte AB içindeki bu olumsuz konumu 2000’den bu yana değişmedi. (Sağ alttaki tablo) AB eğitim bakanlarının hazırladığı “2020 Eğitim Hedefleri”ne göre, 2020 yılına gelindiğinde eğitimi erken terk oranının yüzde 10’dan düşük olması planlanıyor. Mevcut oranın yüzde 14.4 olduğu bu hedefin gerçekleşmesi, 2020 yılında AB Ülkelerinde eğitim görmeyi bırakanların sayısının 1.7 milyondan daha az olması anlamına geliyor. Türkiye’nin ise hedeflenen oranın çok uzağında bulunduğu dikkat çekiyor. Rapor’a göre Türkiye’de 2009 yılında ilköğrenimden sonra okumayı bırakan erkek çocukların oranı yüzde 37.9 iken kızların oranı yüzde 50.2. Kısaca, Türkiye’deki kız öğrencilerin yarısı, çeşitli sebeplerle eğitim yaşamından vakitsiz biçimde kopuyor ve liseye gidemiyor. Bu bakımdan AB’nin kız öğrenciler için geçerli yüzde 12.5’lik oranı ile Türkiye’nin yüzde 50.2 oranı arasında uçurum bulunuyor. AB ülkelerinde eğitimi terk eden erkek çocuklar (yüzde 16.3), kızlara oranla daha yüksek düzeyde iken; Türkiye’de tam tersi bir durum yaşanıyor. (Aşağıdaki tablo)
Türkiye’de eğitimi terk oranının çağdaş yaşamla bağdaşmayacak derecede yüksek oluşunda, kız öğrencilerin genellikle ilköğretim sonrasında büyük ölçüde sosyokültürel sebeplerle ebeveynler tarafından eğitimden uzak tutulması rol oynuyor. Bu çerçevede, ailelerde tutum değişikliği sağlamaya yönelik etkin bir halkla ilişkiler kampanyası düzenlenmelidir. Öte yandan ekonomik büyüme ve sosyal kalkınmanın da sorunun çözümünde kilit role sahip olduğu açıktır.