CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi Mustafa Ali Balbay, Türkiye’nin 2017 yılı kültür sanat gençlik karnesini gözler önüne serdi.
Devlet Tiyatroları'nın uzun süredir açılmayan kadro sınavları ve mezun sanatçıların çalışma koşullarının iyileştirilememesi nedeniyle zor günler yaşadığına dikkat çeken Balbay, 800’e yaklaşan mezun sanatçılara her yıl yaklaşık 150 mezunun daha eklendiğini belirtti ve "Sanatçıya hak ettiği değer verilmiyor. Çoğu sanatçı asgari ücretin de altında bir gelirle yaşamlarını ve mesleklerindeki faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyor” dedi.
Türkiye'deki gençlerin "ülkeyi terk etmeyi" ana hedeflerinden biri olarak seçtiklerini belirten Balbay, "Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL sonrasında, Türkiye’den yurtdışına bir beyin göçü yaşanıyor. Ülkemiz kan kaybediyor. Bu gidişe derhal son vermeliyiz" ifadelerini kullandı. CHP'li milletvekili, "Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) raporuna göre Türkiye’de sadece 10 yılda ülke dışına çıkış yüzde 83 oranında arttı" diye ekledi.
Türkiye’nin kültür ve sanat karnesinin çok zayıf olduğunu, hızla düzeltilmesi gerektiğini vurgulayan Balbay, şu noktalara değindi:
Devlet Opera ve Balesi’nde bine yakın sanatçı Temmuz ve Ağustos döneminde maaş almamak üzere yılda iki kez girdi çıktı yapılarak yeniden çalıştırılıyor. Sanatçılara özlük haklarından sosyal haklara kadar birçok konuda hak ettiği değer verilmiyor. Son yapılan taşeron düzenlemesinde sanatçılara da yer verilebilirdi. Bu konuda komisyonda gerekli uyarıları yaptık, ancak dikkate alınmadı.
Devlet Tiyatroları, uzun bir süredir açılmayan kadro sınavları ve mezun sanatçıların çalışma koşullarının iyileştirilememesi nedeniyle zor günler yaşıyor. 2014 yılında tartışmaya açılan Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısı Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestraları gibi halkın sanatla buluşması için büyük önemi olan kurumların içinin boşaltılmasını öngörüyor. 3. Milli Kültür Şûrası'nda da bu yönde eğilimler dile getirildi. Hükümeti bu yanlıştan dönmeye çağırıyoruz.
2010 yılından bu yana Devlet Tiyatroları’nda kadro sınavı açılmadı. Giderek artan üniversite ve konservatuarlardan mezun olan sanatçılara herhangi bir istihdam alanının yaratılmadı. 800’e yaklaşan mezun sanatçılara her yıl yaklaşık 150 mezun daha ekleniyor. Sanatçıya hak ettiği değer verilmiyor. Çoğu sanatçı asgari ücretin de altında bir gelirle yaşamlarını ve mesleklerindeki faaliyetlerini sürdürmeye çalışıyor.
Kültür sanat politikaları üreten kurum olan İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 2017 yılı raporu gelinen noktayı özetliyor. Rapora göre; Toplumun, %49'u hiç sinemaya gitmiyor, %39'u hiç kitap okumuyor, %66'sı konser, tiyatro ya da opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmamış, %81'i hiçbir enstrüman çalmıyor, %57'si video, VCD, DVD ya da internetten film veya dizi izlemiyor, %47'si hiç dergi okumuyor, %86'sı hiçbir hobi kursuna gitmemiş. En sık yapılan aktivite, %85'le TV izlemek. 163 ülke arasında kültür alanında 58. sıradayız. Türkiye'de kültür-sanata en yüksek katılım oranı 18-24 yaş arasında ve eğitim düzeyi ve geliri yüksek olarak tanımlanan AB grubunda. Türkiye'de, 1.030 adet halk kütüphanesi var. Ancak Türkiye okuma kültürü haritası verilerine göre nüfusun %77'si halk kütüphanelerinin varlığını biliyor ama kullanmıyor. Gençlerin sadece %47.3'ü son bir ayda kitap okumaya zaman ayırdığını söylüyor. Bunların sadece %8.5'i bu faaliyeti kütüphanede gerçekleştiriyor.
Türkiye'de gençler ülkeyi terk etmeyi ana hedeflerden biri olarak seçiyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ve OHAL sonrasında, Türkiye’den yurtdışına bir beyin göçü yaşanıyor. Ülkemiz kan kaybediyor. Bu gidişe derhal son vermeliyiz. Darbe girişimi sonrasında, sadece 2016 Temmuz ve Ağustos aylarında yapılan sığınma başvurularının sayısının, önceki yıllara göre 3 kat arttığı gözleniyor. Almanya’ya yapılan başvuruların sayısının ise aynı döneme göre 6 kat arttığı dikkat çekiyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) raporuna göre Türkiye’de sadece 10 yılda ülke dışına çıkış yüzde 83 oranında arttı.
OECD'nin uluslararası öğrenci değerlendirme programı PISA'nın 3. raporu ayrıca dikkat çekici. 72 ülkeden 540 bin öğrencinin katıldığı çalışmaya göre, en mutsuz öğrenciler Türkiye'de. Bu durum kabul edilemez. PISA verilerine göre, Türkiye'de 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin 28,6’sının hayatından hiç memnun olmadığını, hayatından çok memnun olduğunu söyleyen öğrenci oranın da yüzde 26,3 ile yüzde 34'lük OECD ortalamasının gerisinde kaldığını görüyoruz.
Türkiye’de genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 20.6. Üniversite mezunu işsizlerin toplam işsizler içindeki oranı AKP döneminde 2.7 kat arttı. Türkiye, 6 milyon işsizle birçok ülkeyi geride bıraktı. İşsizlik neredeyse terörden daha ciddi bir sorun haline geldi.