'Türkiye'de sistem hâlâ yasaklama ve susturma aletlerine başvuruyor'

'Türkiye'de  sistem hâlâ yasaklama ve susturma aletlerine başvuruyor'

 

Ali Bayramoğlu
(Yeni Şafak, 30 Mart 2012)
 
Kimi isimler, kimi yerler, kimi yapılar kendilerini aşan ifade ve simge gücüne sahiptirler.
 
Özgür Gündem gazetesi ve geleneği bunlardan birisidir.
 
Tavırları, diliyle sadece Kürt siyasi hareketini değil, aynı zamanda devletin bu harekete, bu hareketin sivil ve siyasi ayaklarına bakış ve muamelesini simgelemiştir.
 
Değil mi ki ünlü Susurluk Raporu'nda, Özgür Gündem Gazetesi'nin 1994 tarihinde bombalanması dönemin devlet politikasının işaretlerinden birisi olarak tanımlanır.
 
Değil mi ki, aynı rapor Adapazarı civarında cesedi bulunan Behçet Cantürk'ün ölümünü Susurluk döneminin devlet çetelerine bağlarken, Cantür'ü Özgür Gündem'in finansörü olarak tanıtır.
 
Ve değil mi ki, AİHM Türkiye'yi 16 Mart 2000 tarihinde Özgür Gündem konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesini ihlal ettiği sonucuna vararak mahkum etmişti.
 
Belleği zorlayalım...
 
O davaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Komisyonu raporunda şunlar yazar:
 
"Özgür Gündem 30 Mayıs 1992'den beri İstanbul'da yayınlanan ve ulusal tirajı binlerce olan günlük bir gazeteydi. Türkçe yayınlanıyordu ve Kürtlerin görüşlerini Türklere yansıtmayı amaçlıyordu. 1990'dan 1992'ye kadar ve yayınlanan haftalık Yeni Ülke Özgür Gündem'in selefiydi.
 
Aşağıda sıralanacak eylemler nedeniyle Özgür Gündem Nisan 1994'te yayınına son vermek zorunda bırakıldı ve bir dizi saldırıya maruz kalan Özgür Ülke adlı başka bir gazete aracılığıyla yayınına devam etti.
 
5 Ocak 1993'ten 26 Nisan 1993 kadar Özgür Gündem yayına son vermeye zorlandı. 26 Nisan 1993'ten itibaren 68 gün boyunca 41 sayısı toplatıldı.
 
1993'ün başlarında Özgür Gündem gazetesinden bir heyet İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i ve hükümet sözcüsü Akın Gönen'ı ziyaret etti ve gazetenin karşı karşıya olduğu durumu bütün açıklığıyla anlattı. Yine bu toplantının ardından gazeteyle bağlantılı ikisi dağıtıcı üç kişi daha öldürüldü.
 
Özgür Gündem'le ilgili 7 kişi faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. Öldürülenlerin isimleri şöyle:
 
a) Muhabir Yahya Orhan, 3 temmuz 1992'de vurularak öldürüldü, b) Özgür Gündem personeli Hüseyin Deniz 8 Ağustos 1992'de vurularak öldürüldü, c) Özgür Gündem'in düzenli köşe yazarlarından Musa Anter 20 Eylül 1992'de vurularak öldürüldü, d) Özgür Gündem personeli Hafız Akdemir, 8 Haziran 1992'de vurularak öldürüldü, e) Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun 24 Şubat 1992'de vurularak öldürüldü, f) Özgür Gündem Şanlıurfa temsilcisi Kemal Kılıç 18 Şubat 1992'de öldürüldü, g) Özgür Gündem'in Bitlis muhabiri Ferhat Tepe kaçırıldıktan sonra 4 Ağustos 1993'te Elazığ'a Sivrice'de ölü bulundu..."
 
Tek başına bir hakikat...
 
Özgür Gündem yayın politikası ne olursa olsun sadece bir gazeteydi...
 
Aynı gazete bugün aynı yayın politika çerçevesinde varlığını sürdürüyor ve malum bir süre önce 1 aylık bir yayın yasağıyla karşı karşıya kaldı.
 
Bu yasak kim ne derse desin, Kürt meselesinde dozu artan güvenlikçi politikaların bir parçası olarak karşımızdadır. Kürt siyasi alanının, o alanda boy gösteren gazeteci, avukat, sendikacı, beledeyici tüm aktörelerinin baskı altına alınmasının bir simgesidir.
 
Ve bu simge iki dev soruna işaret ediyor...
 
1. Bu ülkede sistem hâlâ keskinliği (yasal niteliği) farklı olsa da Kürt sorunu, talepleri, siyaseti denince yasaklama ve susturma aletlerine başvuruyor.
 
2. Bu aletler ve bu yöntem, acı bir belleğe hayatiyet kazandırıyor ve bir sürekliliğe vurgu yapıyor.
 
Bilmek gerekir ki, ülkelerin sadece bugününü, demokrasisini değil, yarınını, gelecek aklını bulandıran, tahrip eden bu simgesel sürekliliklerdir.