Türkiye'de üniversite eğitimi genç işsizliğini tetikliyor mu?

Türkiye'de üniversite eğitimi genç işsizliğini tetikliyor mu?

Başbakan Binali Yıldırım, genç işsizliği ile ilgili olarak en son yaptığı açıklamalarda üniversiteden mezun olanların iş bulmakta yaşadığı güçlüklere değindi.

konuştu

"Fakülteler açılırken, sanki üzerinde yeterince düşünülmemiş. Her yıl 100 bin öğretmen mezun oluyor. Devlet olarak ne onlara, ne diğer üniversite mezunlarının hepsine iş bulmamız mümkün değil.

"Dünyanın hiçbir yerinde de her üniversite mezununa devlet iş vermiyor. Peki, işsiz mi kalsınlar? Hayır! Daha iyi planlama yapmalıyız, meslek yelpazesini genişletmeliyiz ki bir yandan istihdam fazlası varken, öte yandan kalifiye elaman eksikliği yaşanmasın."

Başbakan Binali Yıldırım'ın sözlerinin yansımasını Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerinde de görmek mümkün.

Türkiye'nin artık neredeyse kronik bir sorunu haline gelen 15-24 yaş arası genç işsizliğinin oranı, TÜİK'in geçen hafta açıkladığı Ağustos ayı verilerine göre 0,7 puanlık artış ile yüzde 20,6 oldu.

Bu da Türkiye'de her 5 gençten birinin işsiz olduğu anlamına geliyor.

Eğitim durumuna göre genç işsizliği rakamlarına baktığımızda ise daha çarpıcı bir sonuç olduğunu görüyoruz.

İlköğretim mezunu gençlerde işsizlik oranı yüzde 14,4, lise mezunu gençlerdeki işsizlik oranı ise yüzde 21 olarak karşımıza çıkıyor.

Ancak üniversite mezunu gençlerdeki işsizlik oranına baktığımızda bu rakamın yüzde 38,4'e çıktığını görüyoruz.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ege Yazgan, " 'Bu kadar çok üniversite mezununa ihtiyacımız yok' derken doğru bir yere dokunuluyor. Şu an varolan üniversitelerin mezun ettiği insan sayısı ile iş talebi arasında uyumsuzluk olması zaten bunu gösteriyor" tespitinde bulunuyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yazgan, meslek lisesi ya da iki yıllık meslek eğitimine daha çok ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

Yazgan, liseleri ve üniversiteleri kapsayacak şekilde eğitim sisteminde yapılacak geniş çaplı bir çalışmayla değişiklik yapılması gerektiğini söylüyor.

Ancak Yazgan'a göre eğitim, genç işsizliğinin sadece bir boyutu; sorunun ikinci bacağı ise ekonomik büyümede yatıyor:

"Daha çok imalat sanayisi alanında, uluslararası rekabete açık, verimliliği yüksek alanlara, nitelikli işgücü talebi olacak şekilde istihdam yaratacak bir ekonomi politikasına geçilmeli."

Ekonomist Yazgan, bir tarafta nitelikli işgücü arayan sektörlerde çalışan bulunamamaması diğer tarafta ise çok sayıda genç işsiz olmasından ötürü ortaya çıkan çelişkinin altını çiziyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi'nden (BETAM) Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal da üniversite mezunlarında işsizliğin hızla arttığına dikkat çekiyor.

Uysal, genel olarak üniversite mezunlarının lise mezunlarına göre iş bulmasının zor olmasını şu şekilde açıklıyor:

"Liseden mezun olduğunuzda işgücü piyasasında ne olduğu belli. Sizi biri asgari ücretle işe alacak, eğer kayıtlı çalıştırırsa da şanslısınız gibi bir durum var. Bir üniversite mezunu ise piyasanın ne olduğunu iyi değerlendiremeyebilir. Ne kadar ücret alabilir, bu iyi bir şirket mi, başka bir yerde mi çalışmak istiyor; ilk başta işleri ağırdan alabilir.

"Bu yüzden üniversite mezunlarında işsizliğin bir miktar yüksek olmasını açıklayabiliriz."

Ancak Uysal'a son zamanlarda hem üniversite mezunu gençlerde işsizlik hızla arttı. Türkiye, diğer gelişmiş ülkelere göre çok daha az üniversite mezunu olan bir işgücü piyasasına sahip olmasına rağmen.

Diğer yandan Uysal, gençlerin aldıkları eğitim ile işgücü piyasası beklentilerinin birbirini karşılamaması anlamına gelen "vasıf uyumsuzluğunu" ölçmenin zor olduğunu da vurguluyor:

"Bizim vasıf uyumsuzluğunu ölçmemiz için mezun olunan bölümler neler, iş aranan bölümler hangileri, görebilmemiz gerek. Üniversitelerde yeni açılan bölümler neler olmalı çok zor bir soru ve devlet tarafından çok ayrıntılı bir planlama gerektirir.

"Sonuçta siz bugün bu insanları eğitiyorsunuz ve işgücü piyasasına 25 yaşında giriyorlar. Daha sonra 65 yaşına kadar 40 yıl içerisinde meslekler nasıl değişecek, teknoloji nasıl değişecek, buna göre bir öngörü gerekiyor ki eğitim ayarlanabilsin."

Uysal'ın, 'Türkiye'de genç işsizliği bir türlü çözülemeyen bir düğüm haline mi geldi?' sorumuza yanıtı ise şu oluyor:

"Genç işsizliği, eğitimin zayıflığı, kadının iş gücü piyasasından uzak durması, bu gibi konular bizim mikro dediğimiz sorunlar. Biz Türkiye'nin makro sorunlarını küçültebildiğimiz ölçüde mikro sorunlarla ilgilenebiliyoruz.

"Başka dengesizlikler ortaya çıktığında bunlar biraz gözardı edilebiliyor. Yapısal sorunlar ve yapısal reformlar dediğimiz aslında bu. Makroekonomik dengesizlik hissi olmadığında mikro sorunları ele alabiliyoruz."