Sol sinemanın ustası İngiliz yönetmen Ken Loach'un İrlandalı komünist lider Jimmy Gralton'un hikâyesini anlattığı "Özgürlük Dansı" (Jimmy's Hall), dün (11 Aralık) gösterime girdi. 1920’ler İrlanda’sında başlayan film, komünist liderlerden Gralton’ın gerçek hikâyesinden yola çıkıyor. Hikâyeye göre, Gralton’ın İrlanda Leitrim’de açtığı dans salonu kilisenin tepkisini çekince Gralton, İrlanda’dan sınır dışı edilen tek İrlandalı olur.
Filmin senaristi Paul Laverty, Cannes Film Festivali'nde Milliyet Gazetesi muhabiri Nil Kural'a konuştu:
"Jimmy yaşasaydı Soma'daki madencilerin hikâyesini duyduğunda ağlardı. Soma faciasıyla ilgili Viktorya dönemi İngiltere'sinden örnekler veren politikacılarınıza ateş püskürürdü."
Paul Laverty’nin Milliyet'te yayımlanan "Jimmy Somalı madencileri duysa ağlardı" başlıklı röportajı şöyle:
Özgürlük Dansı’nda Loach’la birlikte çalıştığınız “The Wind that Shakes the Barley”den 8 yıl sonra bir kez daha İrlanda tarihinin belli bir dönemine odaklanıyorsunuz. Gralton’ın hikâyesinde sizi çeken neydi? Çok hoş, kesin ve öz bir fikirdi. 25 yıl önce Nikaragua’da tanıştığım biri anlattı bana onun hikâyesini. Jimmy’nin dans salonu çok etkileyiciydi. İnsanların özgür olduğu, dans edip, düşünebilecekleri, muhabbet edebilecekleri bir mekândı; ama elitler, kilise ve devlet burayı yerle bir etmek istiyordu. Çok büyük bir hırsla yerle bir etmek istiyorlardı çünkü yıkmak istedikleri muhalifler, farklı düşüncedeki olan insanlardı.
Ken Loach, devleti Jimmy’e karşı dolduranın dans salonunda verilen eğitim olduğunu vurguladı. Aynı fikirde misiniz? Evet, kilise eğitimi kontrol etmek istiyordu. İrlanda’da durum hâlâ böyle. Katolik okullarda verilen eğitimi kilise kontrol altında tutuyor. Sadece İrlanda’da değil pek çok ülkede durum aynı. Türkiye’de farklı mı, filmin işlediği bu konu ülkenizde nasıl karşılanacak, merak ediyorum açıkçası. İnsanlar özgür mekânlar yaratıp yolsuzluğu, gücü sorguladığında bu soruları soranların başına gelenler 1920’ler İrlandasında neyse günümüzde de o. İran’daki sinemacılar, Türkiye’deki gazeteciler yozlaşmayla, güçle, polis şiddetiyle sorular sorduklarına olanlar, 1920’ler İrlandasıyla aynı değil mi?
Filmin sonunda Jimmy’nin mekânı yerle bir oluyor ama yeni nesille ilgili bir ümit de var. Böyledir ama. Muhalefeti ezmeye çalıştığınızda muhalifler oluşmaya devam eder. Dünyanın her yerinde görebilirsiniz. Diktatörlüklerde, Batıda da otoriteleri sorgulayan insanlar kaçmak zorunda kalır ama muhalifler de oluşmaya devam eder.
Filmin bittiği noktada, Gralton İrlanda’dan sınır dışı edildikten sonra ona neler olduğunu biliyor musunuz? Evet, ABD’ye gittiğinde de aktivistti; organizasyonlara devam etti. Cömert bir adam olarak anılıyor. Öldüğünde yenilmiş değildi, belki kendi ülkesinden sınır dışı edildi ama yenilmedi. 14 yaşında okulu bırakmış, kendi kendini eğitmiş. Madenci olarak çalışmış, denizcilik yapmış. Alın teri döken bir emekçiydi. Bence yaşasaydı Soma’daki madencilerin hikâyesini duyduğunda ağlardı; özelleştirmenin, para kazanma hırsının bir kez daha insan hayatının önüne konduğunu düşünüp büyük bir öfkeye kapılırdı. Soma faciasıyla ilgili Viktorya dönemi İngiltere’sinden örnekler veren politikacılarınıza ateş püskürürdü. Somalı madencilerin ailelerinin yanında olurdu.
Söyleşinin devamını buradan okuyabilirsiniz.
Jimmy's Hall (Özgürlük Dansı) filminin fragmanı: