Türkiye'de pek çok Suriyeli sığınmacı çocuk ailesine yardım için çalışmak zorunda. Günde 12 saate varan mesailer ders çalışmanın, oyun oynamanın yerini alıyor. Aileler ise çaresiz.
Sabah saat 8. İstanbul'un Bağcılar semtindeki atölyeden dikiş makinelerinin sesleri sokağa yayılıyor. 11 yaşındaki Suriyeli mülteci Aras Ali, işe yetişmek için hızla merdivenleri iniyor, parlak floresan ışıklı atölyeye giriyor.
Diğer çocuklar gibi Aras'ın da görevi, bayan iç çamaşırı diken terzilere yardımcı olmak. Elindeki makasla kumaşları kesiyor, ardından makinelere hazır etmek için sıraya diziyor.
Bütün gün kumaş kesiyor ve diziyorlar. Pazartesiden Cuma'ya haftada beş gün çalışıp ayda yaklaşık 700 lira kazanıyorlar. Aras dört yıl önce ailesiyle Suriye'nin kuzeyindeki Afrin kentinden Gaziantep'e kaçmış, oradan da İstanbul'a gitmişler.
Küçük kız, annesinin sağlık durumunun iyi olmadığını ve kız kardeşlerinden birinin hasta olduğunu belirtiyor ve bu yüzden ailesine yardım için kendisinin çalışmak zorunda kaldığını anlatıyor. "Kira, yiyecek, su faturası… Burada herşey çok pahalı" diye yakınıyor. Hayat pahalılığı, aslında dikiş atölyesindeki tüm çocukların ortak derdi. Daha çocuk yaşta yetişkin olmak zorunda kaldıkları hepsinin yüzünden okunuyor.
Sığınmacı çocuklar ve ailelerine destek veren "Hayata Destek" derneğinden Sezen Yalçın, çocuk işçiliğinin sadece sığınmacılar arasında görülmediğini, Türkiye'de uzun yıllardır yaşanan bir sorun olduğunu belirtiyor. Sezen, bunun insanların bakış açılarına da yansıdığına işaret ederek, pek çok kişinin gözünde çocukların çalışmasının sorun olarak görülmediğine dikkat çekiyor.
2011'de başlayan iç savaşla birlikte üç milyonu aşkın Suriyeli'ye sığınma imkanı tanıyan Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke konumuna yükseldi. Sığınmacı akınıyla birlikte tam rakamlar bilinmemesine rağmen Türkiye'de çocuk işçi sayısı da arttı.
BM çocuklara yardım örgütü UNICEF verilerine göre Türkiye'de yaşayan çocuk sığınmacı sayısı 1 milyon 200 bin civarında. Resmi mülteci kamplarında yaşayanların oranı ise çok düşük. Ailelerin çoğunluğu şanslarını büyük şehirlerde denemek üzere kampları terk ediyor. Sadece İstanbul'da yaklaşık bir milyon sığınmacının yaşadığı tahmin ediliyor.
"Hayata Destek" derneğinden Sezen Yalçın, Türkiye'de çalışan Suriyeli çocukların çoğunun okulu bırakmak zorunda kaldığını, bunun da hayatlarında dramatik bir değişim, bir nevi çocukluğa veda anlamına geldiğini ifade ediyor.
Türkiye'de yasalara göre ise 15 yaşından küçük kişilerin çalıştırılması cezaya tabi. Ancak buna rağmen tekstil sanayisi ya da tarımda çocuk işçiliği oldukça yaygın.
Türkiye'de hükümet önümüzdeki üç yıl içinde her Suriyeli sığınmacı çocuğa devlet okullarında yer tahsis edilmesini hedefliyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 900 bin Suriyeli çocuktan en az 300 bininin okula erişimi bulunmuyor. Yardım kuruluşları bu rakamın çok daha yüksek olduğunu tahmin ediyor.
Sezen Yalçın, devlet okullarında kapasitenin sınırda olduğunu belirterek, ayrıca öğretmenlerin travmalardan muzdarip çocuklar konusunda eğitilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Yalçın, "Okulda yer bulmak yeterli değil. Çocukların psikolojik yardıma da ihtiyacı var" diyor.
Çocukları sömürüye açık hale getiren bir başka etken ise ailelerin çaresizliği. Aras'ın iki kız kardeşi var, annesi yeniden hamile. Babasının bir işi var, ama o da kaçak çalışıyor. Aras'ın da eve para getirmesine rağmen ay sonunu zar zor getirebiliyorlar. Oturdukları iki odalı daire çok küçük. Bir odada beş kişi birlikte uyuyorlar. Babası Abdurrahman Ali, "Suriye'deki maaşım hepimize yetiyordu. Ama burada herşey çok pahalı, tek başıma masraflara yetişemiyorum" diyor ve bu nedenle Aras'ı çalışmaya göndermek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
Suriyeli sığınmacılar 2016 yılından bu yana çalışma izni başvurusunda bulunma imkanına sahip olsa da uygulamada bu izni edinmek kolay değil. Resmi verilere göre 2017 yılı başı itibarıyla sığınmacıların yüzde 1'inden az bir bölümü çalışma iznine sahipti.
Sezen Yalçın'ın çalıştığı "Hayata Destek" derneği sığınmacılara devlet dairelerindeki prosedürlerde de destek oluyor. Yalçın pek çok ailenin geçimlerini garantileyecek güvenli bir işe sahip olmadığını belirterek, bu kişilerin istihdam piyasasına erişiminin, Türk toplumuna entegrasyon fırsatı yaratması açısından önemli olduğunu vurguluyor.
Bu şekilde Aras ve kendisi gibi çalışmak zorunda kalan diğer çocukların çalışmasına gerek kalmayacağı umuluyor. "Tabii ki ben de diğer arkadaşlarım gibi okula gitmek istiyorum" diyor Aras ve büyüdüğünde ne olmak istediği sorusunu gülerek "Öğretmen" diye yanıtlıyor.