Türkiye-ABD ilişkilerinin kopma noktasında olduğu bir dönemde TBMM'nin Türkiye dâhil çeşitli NATO ülkelerinde bulunan nükleer silahlara ilişkin raporu, "Silahların varlığı Türkiye'ye yönelik bir tehdit mi" sorusunu gündeme getirdi.
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş'ın İncirlik Hava Üssü'nde 50 tane B61-12 tipi modernize edilmiş ve kabiliyeti artırılmış nükleer bomba bulunduğunu açıklaması; ABD'nin Türkiye başta olmak üzere NATO ülkelerinde bulundurduğu nükleer silahları ülkenin ve TBMM’nin gündemine taşıdı.
TBMM, ABD'nin Türkiye'nin de aralarında yer aldığı 5 NATO ülkesinde 150 nükleer silahı bulunduğu bilgisini içeren bir rapor yayımladı. Peki, ABD'nin NATO anlaşması kapsamında Türkiye'de bulundurduğu silahlar ülke için güvence mi tehdit mi?
TIKLAYIN - TBMM raporu: ABD'nin Türkiye'de 50 nükleer silahı var
Sputnik’ten Elif Sudagezer’e konuşan Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'da da benzer silahlar bulunduğuna işaret ederek, "Ukrayna krizi önce NATO-Rusya ilişkileri sıcakken bu nükleer silahların çekilmesi ve nükleer caydırıcılığı farklı biçimlerde oluşturulması yönünde tartışmalar yürütüldü NATO'da. Ama daha sonra olayların seyri değişince bu tartışma rafa kalktı. Şimdi trent tam tersine döndü. Bu trendi tersine döndüren Türkiye'nin ötesinde jeopolitik değişiklikler. Balistik füzelerin menzilleri artar, yanı başımızda İran tehdidi varken ve bölgede bu istikrarsızlık sürerken Türkiye'nin NATO kapsamında konuşlanmış olan nükleer bombaların varlığının caydırıcılığı yadsınamaz" dedi.
Türkiye-ABD arasındaki gerilimler başta olmak üzere çeşitli siyasi gelişmelerin nükleer silahların varlığına ilişkin tartışmaları tetiklediğine işaret eden Güney, "Türkiye, Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması'nı imzalamış ve nükleer silah bulundurmayı taahhüt etmiş bir ülke. NATO'ya ait bu silahlar hariç zaten nükleer silah bulundurması yasak. Bu silahların da savaş ve barış zamanlarındaki kullanım ve bulundurma koşullarına dair kesin prensipler var. Bu silahların varlığı herhangi bir güvenlik kaygısı yaratmamalı" ifadelerini kullandı.
Gazeteci Mehmet Ali Güller, ABD'nin Türkiye'de bulundurduğu bu silahların güvenli veya faydalı olduğuna şüpheyle bakıyor. İncirlik'te nükleer bombaların bulunmasının Soğuk Savaş yıllarına dek uzandığına dikkat çeken Güller, "Türkiye, ABD'nin SSCB'yi çevreleme stratejisinde, NATO'nun bir kanat ülkesi olarak kritik önemdeydi. ABD, ülkemizi SSCB'nin kara ve deniz komşusu olduğu için doğrudan Moskova'yı silahla kuşatacak bir üs olarak görüyordu. SSCB'nin dağılması sonrasında aynı bakış açısının Rusya'ya karşı sürdürüldüğü açık" dedi.
ABD'nin İncirlik Üssü'nde bulunmasının kendi açısından kritik öneme sahip olduğuna işaret eden Güller, "ABD için İncirlik kritik önemde bir üstür. Kapasitesi, harekât yarıçapı, stratejik konumu itibariyle ABD'nin dünyadaki en değerli üslerinin başta gelenidir. Bu Soğuk Savaş dönemi için de geçerliydi, bugün de geçerlidir. Zira İncirlik Üssü ile ABD, Kafkasya, Karadeniz, Doğu Akdeniz hattından Basra Körfezi'ne kadar uzanan geniş ölçekte bir coğrafyada askeri müdahale olanağı bulmaktadır. Yani pratikte İncirlik'teki nükleer bombalar, hem Türkiye için, hem de Türkiye'nin komşuları için tehdittir" diye konuştu.
İncirlik Üssü'ndeki bombaların Türkiye'yi savunmak gibi bir amaca hizmet etmediğine işaret eden Güller, "İncirlik'teki nükleer bombalar, ABD'nin ya da NATO'nun Türkiye'yi bir dış tehdide karşı savunması için değil, tersine ABD'nin bölgemizdeki çıkarlarına uygun olarak bir başka ülkeye karşı saldırı amaçlı olarak bulunuyor. Bunun en somut göstergesi İncirlik'teki bombaların ABD F-15 ve F-16'larından atılabilmesi ancak Türk F-16'larından atılabilme talebinin ise reddedilmesidir" ifadelerini kullandı.
Güller, "Türkiye, ulusal güvenliği nedeniyle önce AKP hükümetinin ABD ile imzaladığı 20 Temmuz 2014 tarihli İncirlik Anlaşması'nı iptal etmeli, ardından komşularını hedef alan Kürecik radarını kapatmalı ve İncirlik Üssü ile birlikte Diyarbakır Hava Üssü'ndeki ABD varlığına son vermelidir" dedi.
Üslerin kapatılmasının Türkiye'ye avantaj kazandıracağını dile getiren Güller, "Bu durum askeri güç ve kapasite bakımından Türkiye'yi sıkıntıya sokmaz, zira ABD'nin Türkiye'deki askeri varlığı ve kapasitesi Türkiye'yi savunmak için değil, tersine, örneğin Çekiç Güç örneğinde olduğu gibi, Türkiye'nin stratejik çıkarlarına karşı kullanılmaktadır. Dahası bu askeri ilişkiye son vermek, Türkiye'yi sık sık karşı karşıya kaldığı şantajlardan kurtaracak ve Türkiye'nin ABD'yle daha ‘sağlıklı’ ve bağımsız bir ilişki yürütebilmesinin yolunu açacaktır. Diğer yandan Türkiye'nin ABD üslerini kapatması, cumhuriyet döneminin bölge merkezli dış politikasına dönüşü ve ‘yurtta barış, komşularda barış’ ilkesinin hayata geçmesini sağlayacaktır. Ve ayrıca, Türkiye'nin kendi askeri olanak ve yeteneklerini geliştirmesini, milli silahlanmaya ağırlık vermesini sağlayacaktır" diye ekledi.