Çeviri: Kerem Uluç
Volkan Özer, soyuldu, tuvalete gitmesine izin verilmedi ve gözaltına alınanların maruz kaldığı muameleye şahitlik etti. Bir hafta öncesine kadar apolitik olan Volkan Özer artık, Gezi direnişinin bir parçası. Özer artık zorla alıkonulmanın ne anlama geldiğini, bir hücrede gecelemenin ne demek olduğunu anladığını söyledi. Yaşadıklarından sonra Volkan Özer, 'Artık, adalete güvenilmeyeceğini biliyorum' diye konuştu.
Volkan Özer, Alman Bild gazetesinden Felix Dechel'e Taksim Meydanı'nda yaşadıklarını anlattı:
Otuz yaşındaki Özer bir film yapımcısı. Redbull için reklam filmleri çeken Volkan Özer, Cihangir'de yaşıyor. Bu olaylardan önce siyasî düşüncesi sorulduğunda 'hiçbir tarafı tutmuyorum' diyordu. Ancak, artık ülkesinin geleceği hakkında daha fazla kafa yorduğunu söylüyor. Özer 'Burada mesele insan hakları' diye konuştu. Volkan Özer, haftalardır yaşananlara, TOMA'ların su sıkmasına, polis şiddetine ve biber gazına karşı öfkeli olduğunu belirtiyor. Bunlara karşı tepkili olan sadece Özer değil. Gezi Parkı protestoları bir jenerasyonu birleştirdi, ve apolitikleri rekor zamanda politikleştirdi. Eğitimli, birkaç dil bilen ve sosyal medya'da aktif, aynen Volkan Özer gibi gençler Gezi Parkı olayları patlak verdiğinden beridir usanmadan sokaklara çıkıyor.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu 8 Temmuz, Pazartesi günü Taksim, Gezi parkını büyük bir kutlamayla halka açtığını duyurdu. Volan Özer, Gezi Parkı açılmasından sadece birkaç saat sonra kapatıldığı sırada işten dönüyordu. Evine doğru yürüdüğü sırada, çevik kuvvet polislerinin İstaiklâl Caddesinde ilerlediğini gördü. Ara sokaklardan birinin başında bekleyen Özer, 'İstanbul'da meydana gelen bu çılgınlığı' belgelemek istediğini söylüyor. Tam bu sırada bir polis Özer'in yanına geliyor. 'Basın kartın var mı ' diye soruyor polis. 'Ben basından değilim' cevabını alan polis, 'o zaman fotoğraf çekemezsin 'diyor. Bu sırada atılan bir şişe kaldırımda patlayıveriyor, insanlar kaçışmaya başlıyor ve polis, Özer'e bağırıyor ve tartışma başlıyor:
Polisin "Bu senin suçun!" demesi üzerine "Ben sadece fotoğraf çekiyorum" diyen Özer, tartışma sonunda karakola götürülüyor.
Gece yarısı Emniyete götürülen Özer soyuluyor, giysileri aranıyor. Odadan odaya götürülen bir sürü form imzalattırıldığını ve 'herhalde sabah mahkemeye çıkıyorum' diye düşündüğünü aktarıyor. Özer, gece saat ikide, dokuz kişinin daha kaldığı bir hücreye koyuluyor. Diğerleri de aynı gün İstiklâl'de gözaltına alınmış. Kimisi bankta, kimisi de yere serilmiş minderlerde uyuyor.
Saatleri alındığı için zamanı öğrenemiyorlar. Ertesi gün, Özer polislere tuvalete gitmek istediğini söylüyor. Polisler hücrenin yanından yürüyüp geçiyorlar. İzin verilmiyor. Günlerce hücrede tututlduktan sonra, fotoğraf çekmek için götürülüyorlar. Polisler kollarını bükerek, itip kakarak, vurarak, Özer ve diğerlerini bir odaya sokuyorlar. Özer polislerin davramışlarını anlatırken, 'insan gibi davranmıyorlardı, robot gibilerdi' diyor. 14 Temmuz, Pazar gecesi yaşadığı bir olayı anlatırken Özer, 'inanılmaz birşeydi' diye ifade ediyor. Volkan Özer, bir polisin, kaldıkları hücrenin yanına geldiğini, sessizce konuşarak 'bende sizden biriyim, korkmayın, Perşembe günü sizi mahkemeye sevk edecekler' dediğini söylüyor. Özer, ertesi gün hayatında ilk defa mahkemeye çıktı. Avukatı, Özer'in gözaltına alındığı sırada çekilen fotoğraflarını mahkemeye sunuyor ve Volkan Özer bu sayede tekrar özgürlüğüne kavuşuyor. Ancak, özgürlük yeterli değil, Volkan Özer devlete olan güvenini kaybettiğini ifade ediyor: 'Türkiye' de hukuk sistemi bir şirket gibi. Patron emir veriyor, adamları emri yerine getiriyor.'