T24 - Wikileaks'te yer alan Türkiye konulu belgelere yer veren Taraf gazetesi, 22 Ağustos 2005 tarihli ve "Türk Kamuoyu Araştırmalarının Kullanımı ve İstismarı" başlığıyla, ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunstadter tarafından kaleme alınan kriptoyu yayımladı. ABD Ankara Büyükelçiliği, son 4 seçim anketinin ortalamalarının, bilimsel kurallara uymadığını belirterek "Bu anketler pek şüpheli" yorumunu yaptı.Taraf gazetesinde "Anketlere güvenmeyin" başlığıyla yayımlanan (6 Mayıs 2011) birebir Wikileaks tercümesi şöyle: Anketlere güvenmeyinBu grafikte otuz dört seçim anketinin ortalaması var. ABD Ankara Büyükelçiliği ise 2005’te, Türkiye’deki araştırma şirketlerinin çoğunun bilimsel kurallara uymadığını saptamış: Bu anketler pek şüpheli.Seçimlere otuz yedi gün kaldı. Bu otuz yedi gün içinde daha çok anket sonucu okuyacağız. Kamuoyu araştırmalarının birbirinden bazen ciddi yüzdelerle farklı tahminler ortaya koyması, hatta bazen, parti sıralamalarını bile farklı göstermeleri Türkiye’de geçmişte rastladığımız bir durum. Bu farkların, araştırmacılığın doğasından kaynaklanan yanılma paylarıyla ve insani hatalarla açıklanabilecek bir yanı olduğu kadar, şirketlerin metodolojisiyle, hatta bazen dürüstlüğüyle ilgili soru işaretleri yaratan yönleri de olabiliyor.
Sabah yazarı Emre Aköz, dünkü sütununda bu konuya değinirken, araştırmacıların farklı motivasyonlarına dikkat çekiyordu. Aköz’ün dediği gibi, bir yandan şu gerçek var: “Sonuçları doğru tahmin etmek, başarıya odaklanmış, öncelikle işini iyi yapmayı düşünen bir araştırma şirketi için çok önemlidir. Araştırmacılar genellikle siyaset dışı alanlarda da çalıştıkları için, seçimi doğru tahmin ettikleri anda müşteri sayıları artar, ciroları katlanır.” Ama diğer yandan, yine Aköz’ün aktardığı şu gözlemi de kolayca silip atamayız: “Seçim araştırmaları hayatımıza esas olarak 1990’ların başında girdi. Girer girmez de üçkâğıtçılar türedi. Partileri dolaşıp, ‘Fiyatta anlaşırsak anketimde sizi birinci gösterebilirim’ diyen bu adamlar, siyasetçilerle çatır çatır pazarlık yaptı.”
12 haziran genel seçimleri muhtemelen fazla çekişmeli geçmeyecek. Parti sıralamasının hemen bütün anketlerde aynı olduğunu görüyoruz. Ancak oy oranları, farklı anketlerde önemli oynamalar gösterebiliyor ve bu oynamalar, sıralamayı değiştirmese bile, örneğin MHP’nin baraj engelini aşıp aşamayacağı, dolayısıyla da Meclis’teki sandalye dağılımının nasıl gerçekleşeceğine ilişkin tahminleri doğrudan değiştirebilecek nitelikte.
Örneğin, Konsensus şirketinin Habertürk için yaptığı “Türkiye Gündemi-Mart-Nisan 2011-Genel Seçimler” başlıklı yeni araştırması, AKP’nin oylarını bir önceki aya oranla 2.5 puan artarak, 48.9’a yükselmiş gösteriyor. CHP ise yüzde 25.8 ile oylarını iki aydır aynı düzeyde koruyor. Aynı araştırma, MHP’nin oylarının son ay içinde 2.7 puan düşerek yüzde 10.92’ye gerilediğini yansıtıyor; BDP’li bağımsızların oyunu ise yüzde 6 olarak saptıyor.
Bir başka şirket, Objective Research Center, aynı döneme denk düşen araştırmasının sonucunda AKP’yi yüzde 50.1, CHP’yi yüzde 24.5, MHP ise yüzde 11.7 bulmuş. Yani Konsensus’la Objective’in elde ettiği sonuçlar birbirinden sadece yüzde 2’lik bir pay içinde farklılaşıyor.
Buna karşılık, örneğin, İKSara Araştırma Şirketi’nin anketinde AKP diğer iki ankettekinden belirgin biçimde düşük (yüzde 46.4), CHP neredeyse altı puan daha yüksek (yüzde 30.3), MHP ise yine diğer anketlerden farklı olarak baraj riski olmayacakmış gibi (yüzde 13.5) görünüyor.
Tahminlerdeki farklılaşmanın örnekleri çoğaltılabilir. Bu farklılaşma, Türkiye’deki araştırma şirketlerinin kalitesi hakkında ne söylüyor?
Biz bugün “WikiLeaks Türkiye Belgeleri” arasında yer alan bir kripto üzerinden ABD’li diplomatların bu soruya verdiği cevabı dikkatinize getiriyoruz. Bu kriptodaki eleştirel yaklaşımın; özellikle de anket sonuçları okunurken pek dikkat edilmeyen örnekleme ve metodolojiye eleştirel gözle bakma gereğinin vurgulanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Ama genellemelerin tehlikeli olduğunu da hatırlatalım. Ne de olsa geçmiş seçimleri yaşadık ve biliyoruz ki, diğer birçok anket çok farklı yüzdelerden söz ederken, 22 Temmuz 2007 öncesinde AKP’nin oyunu yüzde 47.9, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde ise “EVET” oylarını yüzde 56.8 olarak gerçeğe çok yakın tahmin edebilmiş olan Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA gibi başarılı araştırma şirketlerinin de faaliyet gösterdiği bir yer Türkiye.
Tarih, 22 Ağustos 2005. Telgrafın başlığı: Türk Kamuoyu Araştırmalarının Kullanımı ve İstismarı.” ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı John Kunstadter’in kaleme aldığı “KİŞİYE ÖZEL” kripto aynen şöyle:
(1) ÖZET: Türk kamuoyu araştırmaları, Türk genel seçimlerinin sonucunu yanlış öngörme eğilimine sahip olageldiler, çünkü anket yapan şirketlerin çoğunluğu bilimsel bir kamuoyu yoklaması gerçekleştirmek için gerekli temel şartlara uymuyorlar. Bununla birlikte, Türk elitleri –iktidardaki AKP’nin liderleri de buna dahil– araştırma sonuçlarına dikkat ediyorlar ve bu sonuçları, siyasi hesaplarını ve davranışlarını şekillendirmekte kullanıyorlar. ÖZETİN SONU.
(2) Türk kamuoyu yoklamaları Türk genel seçimlerinin sonucunu yanlış öngörmeye meyyal. 1999’da, mesela, Türk kamuoyu araştırma şirketlerinin büyük bölümü, DSP’nin, oyların çoğunluğunu kazanacağını tahmin ettiler ancak aşırı milliyetçi MHP’nin oyların yaklaşık beşte birini alacağını ve parlamentoda ikinci büyük parti haline geleceğini sadece tek bir şirket tahmin etti. 2002’de kamuoyu yoklamalarının büyük kısmı, AKP’nin oyların çoğunluğunu alacağını doğru olarak tahmin etti ama AKP’nin zaferinin büyüklüğünü öngörmeyi başaramadılar.
GAYRIBİLİMSEL BİR ANKET NASIL YAPILIR
(3) Türk kamuoyu araştırma şirketlerinin çoğunlukla güvenilmez olmasının bir nedeni, siyasi partilerin bazen nesnel analiz için değil, propaganda amacıyla anket ısmarlaması. Mesela, Ankara Belediye Başkanı (Melih) Gökçek’in Başdanışmanı Murat Doğru (kesinlikle koruyun) Kasım 2002 seçimleri öncesinde Siyasi Müsteşar’a Gökçek’in küçük Demokrat Parti’sinin yüzde 20 civarında oy alacağını ve seçimden ikinci parti olarak çıkacağını gösteren bir araştırma ısmarladığını anlattı. Gerçekte, bu parti, oyların yüzde 1’den azını aldı ve Gökçek de daha sonra AKP’ye katılmak için DP’den ayrıldı.
(4) Ancak daha temel nitelikteki sorun, Türk araştırma şirketlerinin çoğunluğunun bilimsel bir kamuoyu yoklaması için gerekli temel şartlara uymamasıdır. Bir kamuoyu yoklamasının bilimsel olabilmesi için, ankete tâbi olan nüfusun her bir mensubunun (mesela 18 yaş üstündeki bütün Türk vatandaşlarının) örnekleme dahil edilme şansının eşit olması gerekir.
(5) Ancak Türk şirketlerinin çoğunluğu, anketlerini sadece önceden belirlenmiş (rastgele seçilmiş değil) bir avuç ilde yaparak bu temel kuralı ihlal ediyorlar. Türk şirketleri ayrıca sokak bloğu ve hanehalkı düzeyindeki denekleri seçmek için, sonuçlarında ciddi yanılmalara neden olabilecek bir kota sistemi kullanıyorlar. Dahası, Türkiye’deki kamuoyu yoklamalarının çoğu, sadece kentsel örneklemlere dayanıyor ve şirketler kırsal alanda ikâmet edenleri de dahil etmek istediklerinde, bir hata şeklinin yerine bir diğerini geçiren bir metodoloji uygulamakla yetiniyorlar.
(6) Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi’den (ANAR) İbrahim Uslu ile Metropoll’den Özer Sencar, şirketlerinin kamuoyu araştırmalarında kullandığı metodolojileri siyasi müsteşarlara anlattılar. Uslu ve Sencar bize şirketlerinin, Türkiye Devlet İstatistik Enstitüsü’nce (DIE) öngörülen metodolojiyi takip ettiklerini söylediler. Türkiye’deki araştırma şirketlerinin büyük çoğunluğunun aynı temel metodolojinin değişik versiyonlarını kullandıklarını da belirttiler. (YORUM: Bu iddia, yakın geçmişteki seçimlerde şirketlerin çoğunun benzer kötü tahminler yapmış olduğu gerçeğiyle tutarlılık arzediyor. YORUMUN SONU.)
(7) Türk şirketlerinin çoğunun uyguladığı metodoloji, DİE tarafından icat edilmiş. Türkiye’de 81 il var ama DİE Türkiye çapında on üç “temsilî” il belirlemiş ve Türk kamuoyu yoklaması şirketlerine de, bu on üç bölgede anket gerçekleştirmesi tavsiyesinde bulunuyor. Sencar, bize ayrıca, DİE’nin yirmi beş “temsilî” ili içeren bir listesi de olduğunu ve şirketlerin bunu “daha yanlışsız” anketler yapmak için kullanabileceklerini söyledi. (YORUM: DİE’nin ikinci bir “daha yanlışsız” il grubu yaratması da zaten bu gayrıbilimsel süreç konusunda uyarı işareti veriyor. YORUMUN SONU.) Uslu ve Sencar’a göre, DİE geniş bir araştırma yapmış ve bu illerin komşu illere benzer olduğu ve bütün bir bölgeyi vekaleten temsil edebileceği sonucuna varmış. Bu adım, bilimsel bir araştırmanın temel gerekliliğini ihlal ediyor, yani nüfustaki bütün bireylerin ankette denek olarak seçilme şansının eşit olması kuralını ihlal ediyor. (YORUM: Dahası, bu on üç ya da bu yirmi beş il, geçmişte belli bir aşamada komşu illerini temsil ediyor olsalar bile, göç ve iktisadî kalkınmadaki farklılıklar zaman içinde onların bu temsilî özelliklerini değiştirmiş olabilir. YORUMUN SONU.)
(8) Uslu ve Sencar, siyasi müsteşarlara kendi şirketlerinin bu on üç “temsilî” ilde bireyleri rastgele seçmek için nasıl bir metodoloji oluşturduklarını açıklamakta ya başarısız ya da isteksizdiler. Dahası, Uslu ve Sencar siyasi müsteşarlara şirketlerinin hanehalkı içinden bireyleri seçmek için bir kota sistemi kullandıklarını anlattılar. ANAR’ın, anketörlerinden önceden belirlenmiş bir yaş, cinsiyet, oy kullanma tercihi ve eğitim kotasını dolduran anketler yapması talep ediliyor. Metropoll ise bir yaş ve cinsiyet kotası kullanıyor, sonra da muhtemel sapmaları düzeltmek amacıyla, verilerine geçmişteki oy kullanma tercihlerine göre ağırlık veriyor. Ayrıca Uslu ve Sencar, kırsal araştırmalar gerçekleştirmiş olmalarına rağmen, standart yoklamalarında sadece kentsel nüfusla anket yaptıklarını da itiraf ettiler. (YORUM: Biz bu şirketlerin il düzeyinin altındaki yerleşimlerde, hiçbir metodolojiye sahip olmadıklarından ve anketörlerinin bir ilin merkez ilçesinin civarında öylece gezinerek, önceden belirlenmiş kotayı dolduruncaya dek, bilimsel olmayan yüzyüze görüşmeler yaptıklarından şüpheleniyoruz.)
TÜRKİYE’DE BİLİMSEL KAMUOYU YOKLAMALARI
(9) Bilimsel kamuoyu yoklamaları gerçekleştiren çoğu İstanbul merkezli birkaç şirket de var. Örneğin, Infakto Araştırma –iyi eğitim görmüş, doktora sahibi bir sosyal bilimci olan Emre Erdoğan da 2003’te şirketi kuranlardan biri– bilimsel kamuoyu yoklamaları yapıyor. Erdoğan, Siyasi Müsteşar’a, kendi şirketinin tabakalı rastgele örnekleme (Bu örnekleme, toplanmak istenen bilginin doğruluğunu etkileyecek faktörler olduğunda, kitleyi bu faktör gruplarına göre tabakalara ayırarak her tabakadan ayrı ayrı rastgele örneklem seçerek yapılır)kullandıklarını ve hem kırsal hem kentsel alanı kapsadıklarını söyledi. Erdoğan bize, bu iddiasını destekleyen belgeler de gösterdi.
ANAR’IN AKP İLE İLİŞKİSİ
(10) Uslu, ANAR’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için anketler yaptığını doğruladı. İslamcı, eski bir sosyoloji profesörü ve üniversite rektörü (Kırıkkale Üniversitesi’ndeki rektörlük görevinden İslamcı politikalar izlediği için atılmış) olan Devlet Bakanı Dr. Beşir Atalay, ANAR’ın kurucusu ve AKP’nin kurulması öncesinde, Dışişleri Bakanı (Abdullah) Gül’ün de ANAR’ın binasında bir ofisi vardı. Üst düzey AKP yöneticileri, ANAR’ın kamuoyu yoklamalarına çok dikkate alıyorlar. Siyasi müsteşarlar, AKP milletvekillerinin ve üst düzey parti yetkililerinin masalarında ya da kitap raflarında, üzerinde ANAR’ın logosu olan not defterlerini defaatle gördüler. Dahası, birden fazla seferde, AKP yöneticileri, siyasi müsteşarlarla konuşurken, bir siyasi konuyu kanıtlamak amacıyla ANAR’ın bu not defterlerine bakıp, kamuoyu yoklaması sonuçlarını yüksek sesle okudular.
Uslu bize ANAR’ın başlangıçta AKP için aylık kamuoyu yoklamaları gerçekleştirdiğini söyledi, ama birkaç yıl boyunca çok benzer sonuçlar aldıktan sonra, parti bunu iki ayda bire indirmeye karar vermiş. Kısa bir süre önce ise, AKP, ANAR’dan normal metodoloji kullanmak suretiyle sadece her bir çeyrekte (üç ayda bir) kamuoyu yoklaması yapmasını ama bunu yılda iki kez yapılacak “kırsal” yoklamalarla desteklemesini istemiş. Ne yazık ki, ANAR’ın kırsal kamuoyu yoklamasının ardındaki metodoloji de, şirketin salt-kentsel nitelikteki normal anketlerindeki gibi bilimsellikten uzak. On üç “temsilî bölgenin” onunu aynen kullanıyorlar ve sadece Ankara, İzmir ve İstanbul’un yerine komşu illeri geçiriyorlar. Sonra aynı metodolojiyi uyguluyorlar ama anketörlerinden, kotalarını il merkezlerinin sınırları dışında doldurmalarını talep ediyorlar.
TÜRK ELİTLERİ VE KAMUOYU
(11) Diğer ülkelerdeki elitler gibi Türk elitleri de, kamuoyu yoklamalarına kaydadeğer bir dikkat gösterir gibi görünüyor. AKP’ye ilâveten, siyasi müsteşarlar toplumsal politikalarını ve siyasi stratejilerini anlatırken kamuoyu yoklamalarına atıfta bulunan ANAP, DSP, DYP, MHP ve SHP liderleriyle de görüşmeler yaptılar. Gazeteciler ve köşe yazarları, makalelerinde rutin olarak kamuoyu yoklamalarına atıfta bulunuyorlar. Dahası, AB yanlısı ARI Harketi ve Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) gibi Türk sivil toplum örgütleri de kamuoyu yoklamaları yaptırıyor.
(12) Türk siyasi elitleri kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını gözü kapalı takip etmiyorlar. Bunun yerine, kamuoyu yoklaması sonuçlarını, siyasi liderin nisbî popülaritesini (nüfuzunu) anlamalarına; partilerinin seçimdeki başarı şansını öngörmelerine; siyasi stratejiler geliştirme ve siyasi gündem oluşturma sürecini enformasyonla desteklemelerine; ve partileriyle siyasi duruşlarını ne kadar iyi pazarlayabildiklerini ölçmelerine yardımcı olması için kullanıyorlar.
TÜRKİYE’NİN KAMUOYU ARAŞTIRMACILARINDAN NE ÖĞRENEBİLİRİZ
(13) YORUM: AKP’nin kamuoyu yoklamalarının sıklığını azaltma kararı, yakın zamanda erken seçim çağrısı yapmalarının beklenmediğini düşündürüyor: seçimlerden önce nabız yoklaması çabasını azaltmak tuhaf olur. Ancak AKP’nin her yıl iki “kırsal” yoklama ilâve etme kararı, AKP’nin, Anadolu’daki kırsal tarım kesimindeki desteğinin düzeyinden endişe ettiğini düşündürüyor.
(14) YORUM SÜRÜYOR: ANAR’ın metodolojisindeki aşikâr hatalara rağmen, AKP’nin bu şirketin hâmiliğini (İngilizce’de hem müşteri hem patron olma durumunu ima eden “patronage” kelimesi kullanılıyor) sürdürmesi ya bir uzmanlık eksikliğini ya da ANAR’ın işini nasıl yaptığını dikkatle gözlemek yönünde bir eğilimin olmadığını ortaya koyuyor. Bu rahatsız edici bir durum, zira biz AKP liderlerinin ANAR’ın kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını çok dikkate aldıklarını biliyoruz. Üstelik bu, kamuoyu yoklamaları dışında kalan bir dizi teknik alanda da AKP’ye musallat olan daha genel bir olgunun parçası. AKP’nin liderliği, dostlarından ve sözde uzmanlardan aldığı tavsiyeyi dikkatlice analiz edecek zamana, enerjiye, beceriye, teknik bilgiye ya da eğilime sahip değil. (15) YORUM SÜRÜYOR: Türk kamuoyu araştırmaları cenahının bu zayıf hali, Türk toplumundaki daha büyük sorunların da bir göstergesi; örneğin, 1) karmaşık bilimsel problemlerde devletten gelen çözümlere haddindan fazla itimat edilmesi ve bu çözümlerin kabulü; 2) denenmiş ve doğru bir yöntem yerine, daha ucuz, çabuk ve kolay bir alternatifin geçirilmesi yoluyla tasarruf etme arzusu. (16) YORUM SÜRÜYOR: Daha fazla sayıda şirket, Infakto örneğini takip edip bilimsel anketler yapmaya başlayıncaya dek, Türk kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını okuyanlar veriler konusunda şüpheci olmalılar. Yine de, Türk kamuoyu yoklamalarının sonuçları ekstra bir temkin derecesiyle yorumlandığı zaman yararlı olabilir. Bu yoklamalar, en azından çok sayıda Türk siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve diğer seçkinler, onları bu denli dikkate aldığı için önem taşıyor. (YORUMUN SONU) MCELDOWNEY TARAF
Seçim anketleri bilimsel değil Seçimlere beş hafta kala Konsensus, Metropoll, Andy-AR, USADEM, ANAR, GENAR, MARMARA, Trend, Objective Research Center, İKSara gibi araştırma şirketlerinin sonuçları da kamuoyuna yansımaya başladı. Aktifhaber adlı internet sitesi, şirketlerin araştırma sonuçlarının ortalamasını almanın, gerçeğe yakın tahminde bulunmayı kolaylaştırdığı kabulünden yola çıkarak bir derleme yaptı. Yandaki grafik bu derlemenin sonucunu ortaya koyuyor. Ocak 2011’den bugüne kadar Türkiye genelinde yapılan ve medyada yer alan 34 seçim anketinin sonuçlarının ortalaması alındığında, AKP yüzde 46.95 ile neredeyse 2007 genel seçimlerinde aldığına eşit bir oy oranında görünüyor. Bu ortalama alma yöntemi, MHP’yi de yüzde 11.85 ile barajı aşıp Meclis’e girecek partiler arasına katıyor. Ancak ABD kriptosundaki metodoloji eleştirisinin işaret ettiği hataların bu hesapları da yanıltıyor olması kuvvetle muhtemel.